Anadolu Uygarlıkları. Oğuzhan Karadirek

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Anadolu Uygarlıkları - Oğuzhan Karadirek страница 7

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Anadolu Uygarlıkları - Oğuzhan Karadirek

Скачать книгу

style="font-size:15px;">      Hallan Çemi – Batman

      Gusir Höyük – Siirt

      Tilkitepe – Van

      Tepecik Höyüğü – Elazığ

      İkiz Höyük – Malatya

      VIII

      Maden Çağı

      1. Madenin İşlenmesi, Doğa Tahribatı ve Seri Üretim Çabası: Kalkolitik Çağ (MÖ 5000-3000)

      Geç neolitik çağın hemen arkasından gelen çağı tanımlayan kalkolitik kelimesi, Yunancada “bakır” anlamına gelen khalkos (χαλκός) ve “taş” anlamına gelen lithos (λίθος) kelimelerinin birleşiminden oluşmuştur.20 Aslında insanlığın anaerkil toplumdan yavaş yavaş ataerkil topluma geçtiği, savaşların başladığı, toplumsal statülerin oluştuğu, arazilerin özel mülk haline geldiği, meslek sınıflarının çeşitlendiği, şehirlerarası ticaretin sıklaştığı ve en önemlisi yazının ortaya çıktığı dönem olarak bilinmektedir.

      Öyleyse kalkolitik çağın diğer dönemlerden en önemli farkı neydi?

      Elbette maden!

      Kalkolitik çağ dediğimiz dönemde, yüzeyden toplanan madenlerin işlenmesi süreci, çeşitli madenlerin de keşfedilmesiyle geliştirilmiş ve bir adım öteye taşınmıştır. Geç neolitik dönemde insanlar madeni ısıtarak şekillendirmeye çalışırdı. Kalkolitik çağda ise madenler artık eritilerek doğrudan şekillendirilmeye başlanmıştır.

      Bakır, kurşun, gümüş, altın gibi madenlerin keşfedildiği bu dönemde artık yüzeyden maden toplama durumu ortadan kalkmış, rezervlerin olduğu maden ocakları açılmıştır. Artan maden kullanımı ve ateşte eritme gibi yeni maden işleme teknikleriyle beraber insanlar doğayı tahrip etmeye de başlamışlardı. Yüksek ısı için gereken odunu temin edebilmek amacıyla civardaki ağaçları kesiyorlardı. Aynı zamanda artan nüfus ve artan beslenme ihtiyaçları sebebiyle ormanlık araziler de tarıma açılıyordu.

      Yine bu dönemde çömlekçi çarkının Anadolu’ya girmesiyle beraber seri üretim hızlanmıştır ve pişmiş topraktan yapılmış seramik kap kacaklara, kazıma tekniği kullanılarak ya da boyayla çeşitli motifler bezenmiş, estetik algı öne çıkmıştır.

      Bu dönem, Anadolu’ya yapılan göçler sonucunda çeşitli dini ritüellerin ve kültürlerin bir araya geldiği bir dönem olmuştur.21

      2. Surların Yükselmesi ve Barınma Yollarıyla Kalkolitik Dönemde Mimari

      Bugün kalkolitik çağa ait bir arkeolojik sit alanına gittiğinizde, karşınıza muhtemelen taş temeller ya da kazı başkanlarının büyük emekler vererek hazırladıkları, adına rekonstrüksiyon denen, ziyaretçilerin alanı anlamaları için sonradan yapılmış canlandırma alanları çıkacaktır.

      Kalkolitik çağda evler, geç neolitik dönemde olduğu gibi taş temeller üzerine yapılmış ve üzerine kerpiçten hazırlanmış tuğlalar eklenmiştir. Burada taş temelin yapılmış olmasındaki en büyük etken, zeminden nem ve su gelmesi durumunda duvarın yıkılmasını önlemektir. Elbette kerpiçten yapılmış temeller de mevcuttu. Ayrıca gelişen mimari teknikler sebebiyle evlere ikinci bir kat yapma imkânı da sağlanmıştı.

      Dörtgen planlı evlerin, bir ana odası ve günümüzde hol diyebileceğimiz bir giriş alanı bulunmaktaydı. Evlerin kapıları küçük bahçelere açılırdı. Bazen de iki katlı olurlar ve üst kata çıkmak için ahşap merdivenler kullanılırdı.

      Düz damlı olan evlerin tuğlaları arasına hatıl denen yatay direkler atılır ve evlerin hem içine hem dışına sıva yapılarak dayanıklı olması için uğraşılırdı.

      Başta belirttiğimiz gibi kalkolitik çağ, madenin ve ticaretin yoğunlaştığı dönemdi. Bunların olduğu bir yerde savaşlardan kaçınmak maalesef imkânsızdı. Bu sebeple dönemin insanları, yine taş temel üzerine kerpiç tuğlalarla yaptıkları sur duvarlarıyla kendilerini korumaya almışlardı. Burdur Hacılar Höyüğü bu bakımdan örnek verebileceğimiz ilk yerlerdendir.

      3. Tarımsal Atılımın Başlangıcı ve Sulu Tarım Yöntemleriyle Kalkolitik Çağda Beslenme

      Hayvanların evcilleştirilmesi ve bitkilerin ehlileştirilmesi sonucunda beslenme, geç neolitik dönemdekine benzer özellikler taşımaktaydı. Hatta sulu tarım yapmayı başaran bu dönemin insanları, artık topraktan daha fazla verim alabiliyorlardı. Yani yağmurun yağmasını beklemek yerine doğrudan istedikleri yerlere ufak kanallar açarak tarım alanlarını sulayabiliyorlardı.

      IX

      Tunç Çağı

      1. Derebeylerin ve Sosyal Sınıfların Oluştuğu Dönem: Tunç Çağı (MÖ 3000-1200)

      Bu çağ, bakır ve kalayın karıştırılmasıyla elde edilen tunç sayesinde, askeriyede ve savunmada büyük atılımların gerçekleştiği bir dönem olduğu kadar, hem kara yoluyla hem de deniz yoluyla ticaretin geliştiği ve şehir devletlerinin türediği bir dönem olarak da tarihe geçmiştir. Ege, Ortadoğu ve Balkanlar arasında gelişen ticaret ağıyla birlikte, sosyal sınıfların oluştuğu kent kavramının da temelleri atılmıştı.

      Karayolu ticaret kervanlarında eşekler kullanılmıştır. Denizyolu ticaretinin nasıl yapıldığı konusunda ise bir noktaya dikkat çekmek gerekir; ticaret için kullanılan ulaşım araçları olarak aklınıza günümüz gemileri gelmemelidir. Daha basit ve karadan çok fazla uzaklaşmayan, özellikle açık ve sakin havalarda ticaret yapan gemiler kullanılmıştır.

      Anadolu’da yaşayan halklar hakkında ilk veriler, yazının aktif olarak kullanılmaya başlandığı bu dönemde artan kil tablet kullanımı sayesinde bize ulaşmıştır. Anadolu’nun yerli halklarından Hattiler, günümüzün Çorum’u civarında yaşarken, Hurriler ise Güneydoğu Anadolu bölgesinde yaşamaktaydı. Batıda ise Tarihçi Herodot’un da bahsettiği efsanevi halklar olan Pelasglar, Lelegler ve Karlar yaşamaktaydı.

      2. Büyük Surlar ve Katlı Evleriyle Tunç Çağı Mimarisi

      Şehir devletlerinin oluştuğu bu dönemde, artık güvenlik problemleri sebebiyle güçlü surların inşası başlamıştı. Taş temel üzerine kerpiç tuğlayla inşa edilen surlar, iç ve dış surlar olarak ikiye ayrılmaktaydı. Şehrin dış surları on metre yüksekliğindeyken iç surlar on beş metreyi buluyordu. Kuşatan taraf sur dibine kadar geldiğinde, kale içinden savunma yapanların sağlıklı atışlar yapamadığı fark edildi; bu sebeple zaman içinde sur duvarları arasına belirli aralıklarla kuleler inşa edilmeye ve sur duvarlarının üst kısımlarında yapılan mazgallar arasında ufak pencereler açılmaya başlandı.

      Savunma mimarisi böyleyken sivil mimarideyse kalkolitik çağ mimarisine kıyasla çok fazla bir fark bulunmamaktaydı. Avluya bakan evler dikdörtgen planlı ve iki katlıydı. Zeminin olduğu yer, genellikle depo ve çeşitli eşyaların konulduğu alanlarken üst katlar, günlük yaşamın geçtiği

Скачать книгу


<p>20</p>

Veli Sevin, Anadolu Arkeolojisi, Der Yayınları, İstanbul, s.71.

<p>21</p>

Sırrı Tiryaki, “Kalkolitik Çağ’da Doğu Anadolu Bölgesi Madenciliğinin Başlangıç Evreleri”, Bingöl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (BUSBED), 7 (13), 2017, s. 178-200.