Anadolu Uygarlıkları. Oğuzhan Karadirek

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Anadolu Uygarlıkları - Oğuzhan Karadirek страница 11

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Anadolu Uygarlıkları - Oğuzhan Karadirek

Скачать книгу

kil tabletlerde saray mutfağında sütle yapılmış bir bulamaçtan bahsedilir fakat tarifi ne yazık ki yoktur. Ayrıca Hitit beslenme kültüründe bal ve yağın önemi de oldukça büyüktü. Zeytinyağı, badem yağı, fındık yağı, ceviz yağı, ketenyağı gibi yağları üretebiliyorlardı.

      Et tüketimindeyse hayvanın her bölümünden faydalanıyorlardı. Yapılan analizlerde hayvanların kemiklerindeki iliklerin dahi çıkarıldığı, kimi zamansa hayvan beyninin tüketildiği gözlemlenmiştir. Hatta hayvanın kulağını ateş üzerinde tutup kıvama getirdikten sonra, ekmeğin arasına koyup yiyorlardı. Ayrıca kalp ve ciğer una bulandıktan sonra ateşte pişirilirdi.

      Dönem şartları düşünülünce elbette ki kış için erzak stoku yapılması gerekirdi. Meyveler kurutularak kışa hazırlanırdı. Etler tuzla salamura yapılır, böyle saklanırdı. Bazense tütsülenerek kışa hazırlanırdı.

      Hitit kültürünün vazgeçilmezlerinden olan arpa ve üzümün ise toplum için ayrı önemi vardı. Arpa sayesinde bira imalatı yapabiliyorlardı ve halkın susuz kaldığı zamanlarda su ihtiyacını birayla giderdiği oluyordu. Yalnız bu birayı günümüzdeki bira gibi düşünmeyin. Biranın içinde posası kalabiliyordu ya da arpa kılçığı olabiliyordu. Bu sebeple bira içerken ucunda filtresi olurdu. Üzüm ise şarap üretiminden dolayı oldukça değerliydi. Ticari değeri kadar dini ritüeller içinde de önemli bir yer edinmiş olan şarabın besleyici özelliği olduğuna inanılırdı. Hatta temiz olduğu inancı sebebiyle bazen büyü ve kutsal temizliklerde kullanılırdı.

      5. Hitit Sanatı

      Hitit sanatı erken, orta ve geç olarak üçe ayrılmaktadır fakat bu detaylara girmek bu kitabın kapsamının dışında kalacağı için kısaca müzelerde karşılaşacağınız örneklere değinmek istiyorum.

      Hititlerde heykeltıraşlık, güneyde antik Mısır, batıda Girit ve Miken uygarlıkları gibi çağdaşlarında olduğu kadar gelişmiş değildi. Profilden yapılan kabartmalar daha yaygındı.

      Çömlekler ise kahverengi, kırmızımsı kahverengi ve kırmızıdır. Tek kulplu bardaklar, mercek biçimli mataralar, adak amaçlı minyatür kaplar, el biçimli sunu kapları, kabartmalı çömlekler, dinsel sahne kabartmalı çömlekler vardır. Ayrıca gaga ağızlı testiler ve ördek formlu kaplar da vardır.

      XI

      Demir Çağı

      İnsanlığın dönüm noktalarından biri olan demir kullanımı, aslında günümüz dünyasının coğrafi koşullarını da belirlemekte oldukça etkiliydi. Bunun sebebi, bir ton demiri eritmek için sekiz ton odun kullanmanın gerekmesiydi. Daha önceleri de bahsettiğimiz gibi tüm topluluklar dünya demir rezervlerini bir anda bulmamıştı. Anadolu’da MÖ 1300-1000 yıllarında demirin işlendiği bilinmektedir. Örneğin Alacahöyük prens mezarlarında demirden yapılmış hediyelik eşyalar mevcuttu. Benzer durum antik Mısır firavunlarının mezarları için de geçerliydi. III. Amenhotep ve IV. Amenhotep’in mezarlarında demir silahlar bulunmuştur. Mesela Sicilya adasında MÖ 2000 yıllarında demirin varlığı bilinse de yaygın kullanımı MÖ 900’lere rastlamaktadır.

      Öyleyse yeni bir madenin, bir topluluğun hayatında sık kullanılmasının sebeplerinden birincisi ucuz ve gündelik yaşama dair işlevselliği olacak bir ürün olmasıdır. İkincisi ise askeri sanayide yer etmesidir. Tunç çağında ahşaptan yapılan tarımsal aletler (saban vs.) artık demirden yapılmaya başlanmış ve gündelik eşyalar da demirden üretilmiştir.

      Anadolu topraklarında kullanımı MÖ 1300-1000 yıllarına kadar dayansa da demir pahalı bir madendi. MÖ 900 yıllarına gelindiğinde artık demir fiyatları uygunlaşmaya başlamıştı.

      Özellikle demirden silah imal eden devletler, tunçtan silah yapan devletlere karşı baskın olmaya başlamışlardı. Bunun farkında olan Asurlular ülkelerinde demir atölyeleri kurmaya ve demiri işlemeye özen göstermişlerdi. Asurluların demirle bu kadar sıkı bir ilişki kurmasının arkasındaki sebepse düşmanları olan Urartulardan etkilenmeleridir.

      Urartular, zengin demir rezervlerine sahip olmaları sebebiyle demiri yoğun olarak işlemişlerdi ve bu maden gündelik yaşamlarında dahi yer etmişti.24

      1. Demiri Yoğuran Millet: Urartular

      Geçmişleri MÖ 3000 yılına kadar dayanan ve Hurruilerle akrabalıkları bulunan Urartuların, devletleşme öncesinde aşiretler halinde yaşadıkları biliniyor. MÖ 900 yıllarına gelindiğinde ilk Urartu devleti Kral Aramu tarafından kuruldu. Günümüzde tam olarak yeri bilinmese de başkenti Sugunia’ydı. Sugunia’nın başkent olduğunu Asur kaynaklarından bilmekteyiz. Asur Kralı II. Salmaneser, “Sugunia şehrini kuşattım. Savaşçılarının birçoğunu öldürdüm,” demiştir. Bu seferin sonucunda yıkılan Urartu devleti yeniden kuruldu fakat MÖ 885’te Asurlular tarafından devlet tekrar yıkılmıştır. On beş yıl gibi bir aradan sonra I. Sarduri tarafından, başkenti Biain yani Van olmak üzere tekrar kurulacaktı. Aşiretler, I. Sarduri etrafında toplanarak azılı düşmanları Asurlularla ciddi mücadelelere girişeceklerdi. Kazanılan zaferler ve merkezi otoritenin güçlenmesiyle Kral İşpuini döneminde Urartu aşiretleri tamamen krala biat etmeye başlayacaklardı.

      Genişleyen sınırlar ve ganimetlerle elde edilen ekonomik refah sayesinde Kral Menua döneminde tarıma yönelik büyük atılımlar gerçekleşecekti. Sulama kanalları ve barajlar inşa edilecekti ve bu kanalların korunması, onarımları gibi hususlar için özel memurlar atanacaktı.

      MÖ 786-764 yıllarında başa geçen Kral Argişti, Kuzey Suriye ve Doğu Anadolu ticaret yollarının denetimlerini elinin altında tutarak devletinin ticarette gelişmesini sağlamış ve bunun sonucunda da ekonomik gücü elinde tutmaya başlamıştır ama bu Urartu kralları için yeterli değildi. MÖ 764-735 yıllarında artık Halep, Urartu hâkimiyetindeydi. Halep’in alınması, Urartuların Akdeniz ticaretinde de söz sahibi olmasını sağlamıştı.

      Tüm bu olanlar Asur ordusunun yenilenmesine neden oldu. III. Tiglath-Pileser zamanında Urartular bastırıldı ve I. Rusa (MÖ 735-714) döneminde sarsılan ekonomi, Kafkaslardan gelen Kimmer göçleri sonucunda daha da fazla zarar gördü. I. Rusa önlem olarak sınırlara yeni kaleler ve ittifaklar kurarak Kimmerleri püskürtmeye uğraştı ama çok başarılı olamıyordu. Asur Kralı II. Sargon’un saldırılarına engel olamayan I. Rusa, MÖ 714 yılında kalbine hançer saplayarak yaşamına son verdi. Bu olaylar sonrasında Van yani Tuşpa yağmalandı ve II. Argişti tahta geçti fakat hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacaktı. II. Argişti’den sonra başa geçen II. Rusa (MÖ 685-645) kendi döneminde Rusahinili ismiyle bir başkent kuracaktı. Burası günümüzde Van’ın kuzeydoğusunda yer alır ve Toprakkale ismiyle anılmaktadır. Sarsılan ekonomi ve merkezi otorite artık toparlanamayacak seviyeye gelmişti. En sonunda Medler ve İskitler tarafından yapılan saldırılar sonucunda Urartular tarih sahnesinden silinecekti.

      2. Dağların Zirvesine Kurulan Şehirler: Urartu Mimarisi

      Dağlık ve engebeli bir coğrafyada yaşayan Urartular bunu bir avantaj olarak gördüler ve düzlük alanları tarım ve hayvancılık için kullanırken dağlık alanlara şehirlerini kurdular. Tepeler tıraşlanıyor ve teraslanıyor, uzaktan bakıldığında kent sanki piramidal gibi görünüyordu.

      Taş temeller üzerinde yükselen surlar bazen kerpiçle, bazense yığma moloz taşlarla

Скачать книгу


<p>24</p>

Hakkı Fahri Özdemir, “Demir Çağı Başlangıcı ve Başlatanları, Anadolu’ya Etkileri Üzerine”, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 16 (1), 2007, s.501-518.