Anadolu Uygarlıkları. Oğuzhan Karadirek

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Anadolu Uygarlıkları - Oğuzhan Karadirek страница 9

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Anadolu Uygarlıkları - Oğuzhan Karadirek

Скачать книгу

coğrafyasındaysa Yumuktepe ve Gözlükule’de Obeyd kültürüne ait izler mevcuttur.

Uruk Kültürü

      Obeyd kültürünün hemen arkasından gelen ve MÖ 4000-3100 yıllarına tarihlenen Uruk kültürü, kritik bir çağın son dönemlerini oluşturmaktadır. Bronzun daha da ön plana çıkması sebebiyle, çanak çömlek imalatı daha basit ve yalın hale gelirken, çarklı seramik üretimi de seri üretimin başlangıcı için bir adım olmuştur. Ordu mantığının temelleri yine bu kültür içerisinde gelişirken kent devletlerinin güç kazanması ve tapınak mimarisinin gelişmesi, Uruk kültürünün temel yapıtaşlarından olmuştur. Aynı zamanda çivi yazısının temelleri Uruk kültüründe atılmıştır.

      Uruk kültürüne dair ilk buluntulara, günümüzde Tel El-Varka adıyla bilinen bir Sümer kenti olan Uruk şehrinde rastlanmıştır. Uruk kültürü seramikleri, daha basit, boyasız ya da açık renklidir. Ayrıca bu dönemde mühür sanatına, kil tabletlere ve ticari sözleşmeler gibi buluntulara daha sık rastlanmıştır.

      Mezopotamya kültüründeki hammadde arayışı, zaman içerisinde diğer bölgelere de yayılmış ve Güney İran bölgesinden Anadolu coğrafyasına kadar uzanmıştır. Özellikle Anadolu’da Hacı-nebi, Zeytinlibahçe Höyüğü, Kurban Höyük ve Arslantepe Höyüğü, Uruk kültürünün etkisi altına girmiştir.

      4. Görsel: Halaf kültürüne ait çanak çömlek parçaları

      6. Beylerin ve Kılıçların Dönemi: Kalkolitik Çağ ve Tunç Çağı Kentleri

Ticaretin Kalbi Kültepe/Kaniş

      Kayseri il merkezine 22 km uzaklıkta yer alan Kültepe bölgesi Asurlulardan Hititlere ve Roma dönemine kadar kullanılan bir yaşam bölgesi olmuştur. Höyüğün Kültepe ismini almasındaki sebep ise uzaktan bakıldığında alanın kül renginde görünmesidir. Bir diğer güncel ismi ise Kara Höyük’tür. Burası bir zamanların karum yerleşimiydi, yani Asurluların ticareti organize ettikleri merkezdi.

      Anadolu’nun en eski çiviyazılı tabletlerine burada erişilmiş olup bu tabletlere Kapadokya tabletleri de denir. 19. yüzyılda bölgeye gelen yabancı araştırmacılar tarafından çeşitli kazı girişimleri olmuş, bulunan tabletler ülke dışına çıkarılmıştır. 19.yüzyılda yaşanan bu arkeolojik yarış sebebiyle höyük katmanlarında ciddi tahribatlar yaşanmıştır.

      Yüzeyden aşağıya doğru inildikçe Helen-Roma, demir çağı, Hititler, Asur koloni dönemi, orta ve erken tunç çağı dönemlerine rastlanmıştır.

      Kültepe’de bulunan tabletler özellikle yaşanan çağ hakkında oldukça fazla veri sağlamaktadır. Asur dönemine ait bu tabletler, borç senetleri ve ticari anlaşmalar gibi ticaret hayatına dair faaliyetleri belirten kaynaklar ve günlük yaşamda tüketilen malları, ihtiyaçları vb. anlatan yazılı kaynaklar olması nedeniyle önemlidir.

Anadolu’nun En Eski Yerleşimlerinden: Aslantepe

      Malatya ilinin Battalgazi ilçesinde bulunan Aslantepe Höyüğü, Anadolu’nun en eski kent yerleşimlerinden biri olması sebebiyle oldukça önemlidir. MÖ 3300-3000 yıllarına uzanan kerpiç sarayı ve MÖ 3600-3500’lere dayanan tapınak yapısıyla kralların, askeri sınıfın ve din adamlarının oluşturduğu sosyal sınıfın temelleri, Aslantepe Höyüğü’nde yaşayanlar arasında mevcuttu.

      1930 yıllarında Louis Delaporte başkanlığındaki Fransız ekip tarafından ilk kazılar yapılmaya başlanmıştır. Ele geçirilen buluntular arasındaki kılıçlar, madeni değeri olan eşyalar ve mühürler bölge hakkında çeşitli yorumlar yapma olanağı sağlamıştır. Özellikle mühürlerin incelenmesi sonucunda Aslantepe’de ticaretin yoğun olarak yapıldığı anlaşılmıştır.

      2021 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne eklenmesine bölgenin önemi daha da artmıştır.

Anadolu’daki İlk Höyük Çalışmaları: Tilkitepe

      Van ilindeki Tilkitepe Höyüğü, günümüzde Van havaalanı parselleri içerisinde bulunmaktadır. Tilkitepe Höyüğü kazı çalışmaları, 1899’da W. Belck başkanlığındaki bir ekip tarafından yürütülmüştür. Saha, kalkolitik çağ ve tunç çağının yanı sıra Doğu Anadolu Bölgesi için de değerli veriler sunmaktadır.

Tunç Çağında Bir Liman Kenti: Limantepe

      İzmir’in Urla ilçesinde yer alan Limantepe kazıları, Ege Bölgesi için oldukça dikkat çekici bir özelliğe sahiptir. Troya kenti ve kazıları, tunç çağına dair değerli veriler sunar; Kuzey Ege’den aşağılara inildikçe de tunç çağına dair yerleşimler söz konusudur. Bunlardan biri olan Limantepe, deniz ticaretiyle olan bağları ve kalkolitik çağa kadar uzanan geçmişiyle önemli bir merkez olma yolundadır.

      X

      Hititler

      Balkanlardan gelerek Anadolu içlerine kadar ilerleyen ve Hattilerle kültürel anlamda kaynaşan Nesilileri tarih kitaplarında Hititler olarak göreceğiz. Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında ise onlara kimi zaman Etiler de denmiştir.

      Hint-Avrupa kökenli olan kavim, Hatti diyarlarına yerleşerek onların kültürel değerlerini ve dillerini zaman içerisinde benimsemişti. Hattilerle kurulan bağlar sebebiyle Hitit çiviyazısı belgelerinde Nesice kelime ya da cümlelere çok ender rastlanmaktadır.

      Hattilerle kaynaşmaları sonucunda zaman içerisinde Nesililer, şehir devletlerinin idaresinde ve yönetiminde sorumluluklar almaya başlamışlardı. Görev aldıkları yerlerden biri, yeri günümüzde tam olarak netleşmeyen Kuşşara Krallığı’dır ve başında Kral Anitta yer almaktadır.

      Kral Anitta, fetih politikaları ve çevresindeki şehir kentleriyle yaşadığı problemler sebebiyle kendisini sürekli güçlendirmeye çalışmaktaydı. Özellikle Kaniş ve Hattuşaş’la arası hiç iyi değildi. 1400 kişilik bir piyade ordusu ve 40 tane savaş arabasıyla bu iki kentte saldırı düzenlemişti.

      İşin ilginç yanı Kral Anitta, Kaniş’e karşı oldukça kibar ve halkına da nazik davranırken aynısını Hattuşaş kenti için söylemek mümkün değildi. Bir gece yarısı yaptığı baskın sonucunda kenti yağmalayıp kimseye merhamet etmeyen Kral Anitta, burayı lanetleyerek yaban otu dikti ve kimsenin buraya yerleşmemesini söyledi.

      Kral Anitta’dan sonra başa geçen Kral Labarna da devletin sınırlarını genişletmek için yoğun çaba sarf etmiştir. Fakat onun döneminde de Hitit ismi kullanılmamaktadır ve başkent Hattuşaş değildir. I. Hattuşili (MÖ 1650-1620) başa geçtiğinde Hattuşaş başkent ilan edilmiştir. Tabii I. Hattuşili yeni başkent yaptığı yere kendi ismini vermiştir ve Hititçe bir ek olan a/aş eklenerek yeni yerleşimin ismi Hattuşa/Hattuşaş olmuştur.22

      1. Aşağı ve Yukarı Kentleriyle Hitit Şehirleşmesi ve Mimari Durumu

      400 yıl boyunca Hititlere ev sahipliği yapan Hattuşaş’a vardığınızda, size o dönemi hatırlatacak surlarla karşılaşacaksınız. Aslında bu sur duvarları bize oldukça fazla bilgi veriyor. Buradaki sur duvarlarını sadece savunma aracı olarak görmemek gerek. Bu sur örneği, saray yapılarından tapınak mimarisine kadar tüm yapıların temelinde kullanılan taş temel ve kerpicin bir örneğini teşkil ediyor.

      Hattuşaş, aşağı

Скачать книгу


<p>22</p>

Elif Fatma Salihoğlu, Deniz Demirarslan, “Hitit Uygarlığında Büyük Tapınak Mimarisi ve Etkileri”, Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 11 (3), 2017, s. 1761-1779.