İnsanlığın yeme tarihi. Tom Standage

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу İnsanlığın yeme tarihi - Tom Standage страница 12

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
İnsanlığın yeme tarihi - Tom Standage

Скачать книгу

bu ilişki doruk noktasına ulaşır. Büyük adam diğer köylerdeki insanları da bu şölene davet eder. Bu şekilde onları kendine borçlu hale getirerek etki alanına dahil etmiş olur. Bu yolla büyük adam toplumun itibar sahibi, sözü geçen güçlü bir kişisi haline gelir. En büyük şölenleri verme ve kendisine daha büyük bir borçlu kitlesi yaratma amacıyla büyük adamlar arasında kızışan rekabet bu süreci daha da hızlandırır.

      Peki bu, büyük adamların zengin ve tembel oldukları anlamına mı gelmelidir? Kesinlikle hayır. Büyük adam için zenginlik, hiçbir şey yapmadan üzerine yatılacak bir şey değildir. Tersine, zenginlik elden çıkarılıp birine borç olarak verildiği zaman kullanışlı olan şeydir. Bazı durumlarda büyük adamlar kendisine bağlı kişilerden daha fakir bir duruma da düşebilirler. Örneğin, Kuzey Alaska’daki Eskimo gruplarında, balina avcılığı yapan kaptanlar, denizden uzakta, iç kısımlarda yaşayan karibu avcılarıyla ticari ilişkileri yürütmekle yükümlü olduklarından kendi gruplarındaki kıymetli malların dağıtımı ve dolaşımının kontrolüyle ilgilenmek zorundadırlar. Ancak aldıkları her şeyi elden çıkarmak zorunda olduklarından ve yardım için gelen ricayı da geri çeviremeyeceklerinden genellikle kendilerine bağlı kişilerden daha yoksul ve yoksun bir hale düşerler. Bu yüzden büyük adamlar da sıkı çalışmak durumundadır. Melanezya’daki bir gözlemciye göre büyük adam, “besin stoklarının devamını sağlamak için herkesten çok daha fazla çalışmak zorundadır. Şan şöhret peşinde koşan kişi kazandıklarıyla yetinemez, bu yüzden büyük şölenler düzenleyip olabildiğince fazla kişiyi borçlandırıp kendisine bağlamaya çalışmalıdır. Günün hemen her saatinde büyük adamdan ırgat gibi çalışması beklenir.”

      Aslında bütün bu şeyler, bir grup ya da köy içinde oldukça faydalı bir amaca hizmet etmektedir: Büyük adam, artı ürün ve diğer mallar için bir takas kurumu gibi hareket ettiğinden eldeki malların en iyi şekilde nasıl dağıtılacağını da belirleme hakkına sahiptir. Eğer ailelerden biri fazladan bir besin üretmişse, daha sonraki bir tarihte (Örneğin, alet edevatın yenilenmesinin gerekeceği, belki de besin kıtlığının yaşanacağı bir zamanda) borcun geri ödenebiliyor olmasından dolayı aile elindeki bu fazlalığı büyük adama verebilir. Özetle, başarılı bir büyük adam, toplum ekonomisinin bütünleşmesini sağlayıp bunu koordine eder ve sonunda da toplumun önde gelen kişisi olarak ortaya çıkar. Ancak etki alanı içinde kendisine bağımlı olan insanlara henüz dayatacağı bir gücü yoktur. Bulunduğu pozisyonun devamını sağlamak, grubun geçimini sağlayabilmesine olduğu kadar dağıtım işini yönetebilmesine de bağlıdır. Örneğin, Brezilyalı Nambikwaralar arasında şöyle bir durum vardır: Eğer grubun şefi yeterince cömert değil ve besin sağlama konusunda da pek becerikli değilse insanlar grubu terk edip başka bir gruba katılırlar. Melanezyalı gruplarda, besin dağıtımı konusunda sorunlar çıkartan ya da artı ürünün oldukça büyük bir bölümünü kendisi için saklayan şefler görevlerinden alındıkları gibi, bazı durumlarda ölüm cezasına bile çarptırılırlar. Böylesi bir durumda, büyük adam krala kıyasla hâlâ daha çok yönetici pozisyonunda bulunmaktadır.

      Şeflikten Uygarlıklara

      Peki, bulunduğu mevki cömertliğe ve paylaşıma dayalı olan büyük adam nasıl oldu da bir köy grubunun kudretli bir şefine dönüşüp ilerleyen süreçte de toplumun yönetici tabakasının tepesindeki bir kral oluverdi? Tahmin edileceği üzere, tarımın ortaya çıkışı ve yayılmasında olduğu gibi burada da sürecin tam olarak nasıl işlediği yeterince açık değildir. Ayrıca, bu konuya dair birbirine karşıt çeşitli teoriler mevcuttur. Bir kere daha ortaya çıkıyor ki, sürecin nasıl işlediğini açıklamada tek bir teori bize aradığımız cevabı veremediği gibi kimi teoriler de dünyanın bazı yerlerindeki durumlarda diğerlerine nazaran çok daha geçerli açıklamalar sunmaktadır. Dahası, bu teorilerin ancak birkaçına birden baktığımız zaman şefliğin ve sonrasında da uygarlıkların nasıl ortaya çıktığına dair bir fikir edinebilmekteyiz. Her bir durumda, toplumsal tabakalaşmanın ortaya çıkışının besin üretimine sıkı sıkıya bağlı olduğu gerçeğiyle karşılaşırız. Toplumsal örgütlenmenin daha gelişkin ve daha girift formları, daha büyük bir tarımsal üretimi mümkün kıldığı gibi, artı ürünün büyük ölçülerde üretilmesi de toplumsal örgütlenmenin daha girift formlarının oluşumuna katkı sağlamıştır. Peki, nasıl oldu da bu süreç başladı?

      Teorilerden biri, bir büyük adam ya da şefin tarımsal üretimi –özellikle de sulama yöntemi ile– koordine etmesi sonucunda güçlendiğinden bahseder. Tarımsal faaliyetlerin getirisi büyük ölçüde farklılık gösterse de tarım yapılan arazinin düzleştirilmesi ya da sulama kanallarının ve taşmayı önleyen setlerin çekilmesi (bunlar, belirli ölçüde bir toplumsal örgütlenme ile mümkündür) sayesinde bu farklılıkları en aza indirmek mümkündür. Sulama yönteminin köyün tarımsal verimliliğinin artırılmasının yanında başka noktalara da etkisi vardır. Topluluğun üyeleri sulama sistemleri yapıp bunlara bağımlı olmaya başladıklarında, artık mesken tuttukları yerden başka yere gitmeye daha az meyilli olacaklardır. Sulama sisteminin kontrolü, bunu kontrol eden şefe bir güç sağlar. Ayrıca sulama sistemi, artı ürünle beslenen ve şefin gözetimi altında bulunan tam zamanlı askerlerin görevlendirilmesi ile korunmaya ve savunulmaya da ihtiyaç duyar.

      İlk başlarda insanların ortak kullanımına yönelik bir tarım projesi olarak başlayan uygulama, özetle söyleyecek olursak, şefin gücünü büyük ölçüde artırmasına olanak sağlamıştır. Şef, kendisine daha da bağımlı hale gelmiş kişilerle birlikte koruyucu özel bir muhafız grubunun oluşmasıyla da kendi kullanımı için artı ürünün daha büyük bir bölümüne el koymaya başlar; bununla ailesini geçindirir, askerlerini besler vs. Sulama sistemleri, Mezopotamya’dan Peru’ya kadar uzanan ilk uygarlıkların ortak bir yönünü oluşturmaktadır. Sulama kanalları, Hawaii ve Kuzey Amerika’nın güneybatısındaki yerlerde şeflik örgütlenmelerinde de vardır. Ancak sulamaya dayalı kimi şeflikler, daha girift ya da tabakalı bir toplumsal yapı oluşturacak şekilde gelişme göstermemiştir. Ayrıca bazı gelişmiş sulama projelerinin daha büyük bir örgütlenmenin nedeninden ziyade sonucu olduğu görülür. Netice itibariyle bazı durumlarda oynadığı rol önemli olsa da, gelişkin uygarlıkların ortaya çıkışında sulama sistemleri dışında daha pek çok neden vardır.

      Bir başka teori ise tarımsal artı ürünün toplumun kullanımı için depolanıp saklanmasının, kendisine bağlı insanlar üzerinde daha büyük bir kontrol kurması noktasında toplumun önde gelen kişisine bir fırsat sunduğunu öne sürer. Köylüler, aldıkları borca karşılık ellerindeki artı ürünü büyük adama vermekle, ona topluluğun ambarının inşa edilmesini organize etme görevini vermiş olurlar. Bu işin yapılması ve topluluğun besin ihtiyacının karşılanması, diğer işleri yapmada büyük adama “işletme sermayesi” sağlamış olur. Böylece büyük adam, tam zamanlı çalışacak zanaatkârlar tutar ve artı ürünü kullanmak suretiyle de tarımsal faaliyetleri organize eder. Tüm bunlar, yapılan yatırımların ambar için değerlendirilmesini sağlayan olumlu bir getirinin oluşması temelinde mümkün olur. Böylece hayli detaylı bayındırlık işleri giderek artan oranda şefin konumunun meşrulaştırılmasına yol açar. Ayrıca bu durum, toplumun seçkinleri olarak belirecek bir yöneticiler tabakasını da gerekli hale getirir. Bu bakış açısına göre büyük adamın organize ettiği karşılıklı alıp verme ilişkisinden kudretli bir şefin denetimi altında yürüyen yeniden dağıtım ilişkisine doğru doğal bir gelişimin olduğu görülür.

      M.Ö. 6000’lerden sonra Yakın Doğu’da köy toplulukları içerisinde büyük merkezi binalar ortaya çıkmaya başladı. Ancak bu binaların

Скачать книгу