Ordusunu Arayan Kumandan. Lütfü Şehsuvaroğlu

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Ordusunu Arayan Kumandan - Lütfü Şehsuvaroğlu страница 16

Жанр:
Серия:
Издательство:
Ordusunu Arayan Kumandan - Lütfü Şehsuvaroğlu

Скачать книгу

zamanlar Erenköy’deki evine ziyarette bulunmak hayatımızın en kıymetli mütemmimlerinden biriydi.

      Ahmet Kabaklı Hoca’ya (Tercüman) uğrayıp ya oradan ya da Türk Edebiyatı Vakfına geçip Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun yanından önce Erol Güngör aranır, ardından Cemil Meriç ve sonra Necip Fazıl. Önce Edebiyat Fakültesine Erol Hoca’nın yanına gidilir, sonra Göztepe’de Cemil Meriç’in evinde kitap ve yazı okumaları, ardından Erenköy’de köşke ya da bahçe içindeki eve gidilir. Ve gece S. Ahmet Arvasi’nin (daha doğrusu kızının) evinde uzun değerlendirmeler, geç vakitlere kadar yapılan sohbetler, İstanbul’a yaptığımız aylık, neredeyse mutad ziyaretlerin billurdan damıtmalarıydı.

      Bir gün, “Büyük Doğu”da Üstad, büyük gençlik buluşması hazırlıkları ve planları üzerine çalıştıktan; kâğıt üzerinde teşkilat şemaları bile çizdikten sonra ben sohbetimizin bereketini derleyip yanından ayrılmaya hazırlanırken; oğlu Mehmed Bey’i yanına çağırdı ve bana bir “Büyük Doğu” külliyatı vermesini söyledi. Mehmed Kısakürek de sonradan hak verdiğim itirazını seslendirmeye kalkınca azar işitti ve talimat net ve keskin bir ifadeyle tekrarlandı. Üstad’ın odasından çıkıp da Mehmed Bey’e “Kusura bakma, benim yüzünden azar işittin.” dediğimde; Üstad’ın lütufkârlığının çok daha büyük bir anlam taşıdığını anladım. Zira sadece iki takım “Büyük Doğu” serisi bulunuyordu ve birini rahmetli Profesör Ayhan Songar o kadar ısrar etmesine rağmen alamamıştı. Gençlikle köprübaşı bir genç olmanın gururuyla İstanbul teşkilatına uğramış ve Ankara’ya, dergimize matbaa malzemesi ve dizgi ünitesi (Topbaş IBM’den başka bir şey değildi.) götüreceğimden emaneti orada paketletip İstanbul şube başkanının güvenilir ellerine teslim ettim. Şu anki düşüncem dizgi makinesini bırakıp “Büyük Doğu”yu yüklenmek olsa da o zaman çıkaracağımız yeni dergi için (“Genç Arkadaş”, “Hasret” veya “Nizam-ı Âlem”) makine çok daha aciliyet kesbettiğinden, çaresiz, şube başkanına güvenmek zorunda kaldık.

      Bir gazeteci, bir yayıncı hatta bir medya operatörü olarak Necip Fazıl, “Haber” ve “Son Telgraf” gazetelerinde köşe yazarlığı yapmış, fıkralar yazmıştır. Çeşitli memuriyetlerinin arasında verdiği fasılalarda ise geçimini yine yazarak temin etmiştir. 1936 yılında “Ağaç” dergisini çıkaran Üstad, 1943’ten itibaren de “Büyük Doğu” dergisini yayımlamaya başlar. İlk dönemin sayı adedi otuzdur. Bu ilk dönemde “Ağaç” dergisindeki kadro korunduğu gibi, yeni yazarlar da yazı ailesine katılır. Mayıs 1944’e kadar süren bu ilk yayın döneminde diğer dergilerden çok farklı bir yayıncılık göze batmaz. Fakat yine de ruhçu nazariyeden izler taşıyan yazılar vardır ve “Allah’a İnanıyor musunuz?” soru başlığını taşıyan bir anket yayımlanması o dönem için dikkate değer bir çıkıştır. Derginin ikinci yayın dönemi Kasım 1945’te başlar. Bu dönem, 1948 yılına kadar devam eder. Bu dönemde muhalefet sesleri yükselmeye başlamış, tek parti döneminin siyasi tahakkümü çatırdamaya yüz tutmuştur. Milli Kalkınma Partisi kurulmuş, ardından Demokrat Parti’nin kuruluşu için kollar sıvanmıştır.

      Tek parti döneminin sona ermeye başlaması, dinî hayat üzerindeki baskıların da hafifleyeceğine işaretti. Dinî yayımlar ihtiva eden bazı dergiler yayın hayatına girmiş, “Büyük Doğu”da da benzer muhtevada yazılar artmıştır. Bu türden yazılardan bağımsız olarak, Necip Fazıl’ın bizzat kaleme aldığı ve hadislere, evliya menkıbelerine değinen “Halkadan Pırıltılar” gibi başlıklar altındaki yazılar, “Büyük Doğu”nun ilk sayılarından itibaren çizgisini ortaya koymasına rağmen, Üstad’ın yayıncılığının esprisi olarak magazin sayfalarının da süslediği dergi, toplumsal taleplerle örtüşüyordu.

      İkinci döneminde seksen yedi sayı çıkan dergide kapaktan magazin sayfalarına kadar Üstad’ın üslubunu, müdahalesini, çizgisini fark etmek mümkündür.

      Hüseyin Cahit Yalçın, Nizamettin Nazif, Şükrü Baban, Burhan Belge, Peyami Safa gibi gazeteci ve yazarların da yazar kadrosunda olduğu “Büyük Doğu”da, fen bilimlerinden tarihe, siyasetten felsefeye, sanattan sosyal politikaya hemen her sahada yazılara yer verilmiştir. Bu seride, Murat Özdilek, Reşad Ekrem Koçu, Sami Karayel, Kazım Duru, Mukbil Özyörük, Şeref Laç gibi isimlere de rastlamak mümkündür.

      Atsız’ın da Türkçülük olaylarıyla ilgili makalelerinin yer aldığı “Büyük Doğu” dergilerinde Peyami Safa’nın “Türk Düşüncesi” isimli dergisi de tanıtılmakta, okunması tavsiye edilmektedir.

      Necip Fazıl’ın oturum başkanlığını yaptığı ve her açıdan tam bir inisiyatifle yönlendirdiği “Edebiyat Mahkemeleri” de derginin en ilginç ve kamuoyunu etkileyen sayfalarından olmuştur. Burada Tevfik Fikret, Yahya Kemal, Mehmed Akif ve Nurullah Ataç muhakeme edilmiş, oturuma katılan yazarlarca -ki bunların arasında Oktay Akbal da vardır- tenkit edilmiş; elbette ki nihai kararı hep Üstad vermiştir.

      “Büyük Doğu”da hikâyeleri yayımlanan yazarlar ise şunlardır: Sait Faik, Fahri Erdinç, Zahir Güvemli, Faik Baysal, Oktay Akbal, Bedri Rahmi, Fahri Celal, Naim Tirali, Ziya Osman Saba, Samiha Ayverdi, Necip Fazıl.

      Şiirleri yayımlanan şairler ise şunlardır: Salah Birsel, Celal Sılay, Özdemir Asaf, Ferda Güley, Rıza Beşer.

      “Büyük Doğu”nun amatör sayfalarında şiirleri yazılmış ve sonradan meşhur olan şairler ise şunlar: Bekir Sıdkı Erdoğan, Mustafa Şerif Onaran, Recep Bilginer, Şükran Güngör, Halim Uğurlu, İsmail Gerçeksöz, Sadettin Çulcu, Ümit Yaşar Oğuzcan, İbrahim Minnetoğlu, Abdullah Öztemiz Hacıtahiroğlu, Mehmet Önder.

      “Büyük Doğu”nun bu döneminde Necip Fazıl ile birlikte hareket eden ve dergisinin yazı kadrosunda yer alan kimi yazarlar daha sonra ondan ayrılmışlar ve hatta karşı tarafa geçerek ona cephe almışlardır. Bunların başında da Oktay Akbal gelir. Oktay Akbal uzun yıllar boyunca “Büyük Doğu”da olmuştur ve Üstad’ın en yakınındaki kişidir. “Büyük Doğu” ve Necip Fazıl’ın sonradan değiştiğini; bütün gençlerin eskiden onun yanında yer aldığını ama onun sonradan “Süper Mürşit” olduğunu bu yüzden onu terk ettiklerini ileri süren Oktay Akbal; “Büyük Doğu”da “Halkadan Pırıltılar”, “Çöle İnen Nur”, “İdeolocya Örgüsü”, “Efendimiz, Kurtarıcımız, Müjdecimiz’den”, “Dininizi Öğreniniz” gibi köşelerin bulunduğu dergilerde de yazmış ve o dönemde Üstad’ın yanında çalışmıştı. Her ne kadar “Büyük Doğu”nun 1943 nüshalarının dinî karakterde bir dergi olmadığı ortada ise de “Allah’a İnanıyor musunuz?” gibi anketlere başvuran derginin ne yanda yer aldığı açıktır ve bu dergileri çıkaran kadroda Oktay Akbal da vardır. Necip Fazıl Sempozyumu’nda24 konuşan Prof. Dr. Orhan Okay, Oktay Akbal ve benzerlerinin “Büyük Doğu”da yazdığı dönemleri biyografilerinde gizlemeye çalıştıklarının altını çizerek şöyle diyordu:

      “Bunlar arasında dikkate şayan bir örneği burada zikretmek istiyorum. Oktay Akbal, 1943 ‘Büyük Doğu’larından itibaren hikâyeleri ve kronikleriyle Necip Fazıl’ın etrafındaki gençlerdendir. Necip Fazıl, çok sonraları kaleme alacağı hatıralarından ‘Babıali’de ondan, ‘Doğru dürüst tek cümlesi bile olmayan ve her hikâyesi âdeta yeniden yazılan Oktay Akbal.’ diye bahseder. Onun gerek 1943 gerek bu dönem ‘Büyük Doğu’larında

Скачать книгу


<p>24</p>

TYB, Bütün Yönleriyle Necip Fazıl, 22-28 Mayıs 1993, İstanbul, Baskı Ankara 1994.