Ordusunu Arayan Kumandan. Lütfü Şehsuvaroğlu

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Ordusunu Arayan Kumandan - Lütfü Şehsuvaroğlu страница 15

Жанр:
Серия:
Издательство:
Ordusunu Arayan Kumandan - Lütfü Şehsuvaroğlu

Скачать книгу

durumundaysa ruh da insanda öyle: İnan ruhu ten kafesinde mahkûmdur, tutsaktır; ne kadar zevk almış görünse de bu ortama yabancıdır.22

      Necip Fazıl’ın hikâye ve romanlarında asıl kahraman her zaman kendisidir.

      Tiyatroda, sinemada, romanda, hikâyede sanatın hangi alanında eser verirse versin kendini merkeze alır yazar. Kâinatın merkezinde o vardır. Sadece “Büyük Doğu”nun değil sanatının da kumandanı kendisidir.

      Örgünün ve ruh burkuntularının ve bütün örgü boyunca karşılaşılan çevre ve duygular; müptela kumarbazlar, kadınlar -ki sevgiliden fahişeye kadar çeşit çeşit- mezarcılar, şehitler ve ölümden ruhun hürriyetine kadar çok çeşitli ama sürekli metafiziğe yönelen konular etrafında ne ağlatan ne de güldüren sanatından geriye kalan sanatçının ruh heyelanlarına şahitlik yapmaktır.

      Necip Fazıl’ın kahramanları, “Değişken bir hayat grafiği çizmedikleri gibi, sürprizleri de sevmezler. Dingin tutkularıyla, alışkanlıklarıyla orantılı bir hayat izlerler. Üzüntüleri, sevinçleri, hayalleri, umut ya da umutsuzluklarıyla bir ritüeli temsil ederler.”23

      Babıali’nin iki medya operatörü; Peyami Safa ve Necip Fazıl, iki muhafazakâr, iki inkılapçı.

      MEDYA OPERATÖRÜ OLARAK NECİP FAZIL

      1935’lerden 1980’lere kadar dergi ve gazete çıkaran, devrinin en önemli medyası, radyo üzerine çalışmalar yapan, senaryo yazarlığından, oyun yazarlığına, konferansçılığından kumandanlığına kadar her dönem, kendi medyasını kendi oluşturan bir medya operatörü olarak Necip Fazıl Kısakürek; dernek, fikir kulübü ve parti teşebbüslerinde diğer tüm partilerin yapamayacaklarını yapabilen; ama diğer tüm partilerin daha işin başında yaptıklarını yapamayan bir siyasi liderdir.

      Gündem yaratan ve kendi etrafında fikrî ve siyasi spekülasyonların meydana gelmesini sağlayan çok önemli bir siyasi, fikrî ve edebî aktördür. Medeniyetleri ibda eden “ülkücü faktör analizi” olarak büyük işlevi olmuştur. Her ne kadar derinlemesine ilmî, felsefi analizler sonucunda özgün bir fikir sistemine sahip olmadığı ileri sürülse de onun “keşfedici” tabiatıyla, böyle bir fikir sisteminin ana hatlarına yönelik sanatkâr çıkışları, önemli açılımlar da sağlamıştır.

      Onun işlevi, “camide mahpus Müslüman’ı sokağa taşımak”tır. Ahşap konak, eski İstanbul beyefendisi tavırları, seçkinci sınıfa yakın durmak, bir miktar aristokrasi, halkın değerleriyle buluşması ve onu haykırmasında kendine mahsus bir özgürlük alanı yaratmıştır. Her ne kadar sıklıkla cezaevi, gözaltılar, mahkemeler devirleri yaşansa da onun söyleminin makes bulmasında bunlar da birer yükseltici manivela rolü oynamışlardır. O bütün bu sahneleri titiz bir yönetmen edasıyla ve kabiliyetiyle yerli yerine oturtmuştur. Hemen her konferansını yayımlatmış, hemen her temel ritüelden, kahramanlarından ve konularından birkaç sahada eser vermiştir. Şiirde, hikâyede, romanda, tiyatroda ve senaryoda onun kahramanlarının benzerlerini bulmak mümkündür. Başını sokağa adamış gibi duran kahraman, gerçekte çok daha ulvi bir gayenin peşinden gitmek istemektedir. Bu, zaman zaman kumarhaneler, sokaklar, fahişeler, küçük şehir kahramanlıkları vb. olduğu gibi; sevgili, anne, memleket, tarih, ölüm, İslam ve Allah olmaktadır.

      Aristokrat duruş ve daha öncesinde edebiyat ve sanat çevrelerinde tanınmış olmak, onun milliyetçilik ve İslamcılığına tek başına birçok örgütün yapamayacağını yapabilmek bahtiyarlığını kazandırmıştır.

      Ağaç

      Necip Fazıl’ın ilk çıkardığı derginin adı “Ağaç”tır. “Ağaç”, önce Ankara’da çıkmaya başlamış; ardından İstanbul’a taşınmış ve toplam on yedi sayı yayımlanmıştır. 1936 yılında çıkan dergi, niçin fikir ve sanat hayatının merkezi İstanbul’da değil de Ankara’da çıkmaya başlamıştır. Ankara, cumhuriyetin başkenti olarak İstanbul kadar olmasa da artık bir kültür merkezi olmaya çalışıyor ve İstanbul’dakine benzer sanatçı ortamlarına hazırlanıyordu. Ankara Palas, Karpiç Bar, Tabarin Bar, İstanbul Pastanesi… Falih Rıfkı Atay, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Nurullah Ataç, Yaşar Nabi, Sabahattin Ali, Feridun Fazıl Tülbentçi, Ahmet Kutsi Tecer, Malik Aksel, Samet Ağaoğlu, Enver Behnan Şapolyo, Şevket Rado gibi kültür ve sanat adamları, o zaman Ankara’da bu tür mekânlara uğruyorlardı. Necip Fazıl da bu isimler arasındaydı. Ankara sanat çevrelerinin itibarlı misafiri gibi duran bu İstanbul şairi…

      Ankara’da Yakup Kadri Kadro dergisini çıkaranların başındadır. Bir de “Varlık” dergisi çıkmaktadır. Burhan Belge’yi zaten daha önceden tanıyan; Şevket Süreyya Aydemir, İsmail Hüsrev Tökin ve Vedat Nedim Tör’ü de bilen şair, Ankara’da maddeci çevrelerin havasının estiğini gördüğünden burada materyalist dünya görüşüne karşı ruhçu-spiritüalist felsefeye dayanan bir dergi çıkarmak gerektiğini hisseder. Kurtuluş Savaşı yıllarında saldırgan Batı’ya karşı Anadolu’nun ruh dirilişine şahit olup bunu, “Tohum” adlı tiyatro oyunu hâline getiren Necip Fazıl, oyunun tutmamasına rağmen ruhçu tarafı olan entelektüelleri bir araya getirme fikrine sahip olmaya başlamıştır. Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Ahmet Kutsi Tecer daha üniversite yıllarında başlayan dostluklarını pekiştirirler ve birlikte dergi çıkarmaya karar verirler. Zaten Necip Fazıl’la Şevket Rado aynı apartman dairesinde kalmaktadırlar, dolayısıyla derginin adresi bulunmuştur. İlk altı sayısı Ankara’da çıkan “Ağaç”, altıncı sayıdan sonra İstanbul’a taşınır.

      “Ağaç”ın kadrosunda kimler var: Anadolucu, ruhçu nazariyenin beyin takımından Mustafa Şekip Tunç, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, Üstad’ın özel hürmet beslediği Falih Rıfkı Atay, Salih Zeki Atay’ın başını çektiği dergi kimleri toplamamış: Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Kutsi Tecer, Burhan Toprak, Sabahattin Ali, Bedri Rahmi Eyupoğlu, Sabahattin Eyüpoğlu, Abdülhak Şinasi Hisar, Ahmet Muhip Dıranas, Cahit Sıtkı Tarancı, Ziya Osman Saba, Suut Kemal Yetkin, Fikret Adil, Şevket Rado, Feridun Fazıl Tülbentçi, Asaf Halet Çelebi, Cevdet Kudret gibi sonradan meşhur olacak olan kalem erbabı… Peyami Safa, Ertuğrul Muhsin, Hilmi Ziya Ülken, Nurettin Şazi Kösemihal, Hasan Ali Yücel, Kenan Hulusi, Sabri Esat Siyavuşgil, Mahmut Şevket, Mustafa Nihad Özön, Nasuhi Baydar, Mehmet Karasan gibi isimler, yayın kurulunda yer almasına rağmen yazıları çıkmayan yazarlardır. Peyami Safa da yer almasına rağmen, hiçbir yazısının yayımlanmadığı bu dergide beşinci sayıdan sonra hiç yer almayacaktır.

      Bazı isimler “Ağaç”la şöhreti yakalamışlardır. Kaliteli, düzgün baskılı; devrine göre estetik seviyesi yüksek olan dergide on yedinci sayıda, Necip Fazıl’ın kaleminden, ekonomik sıkıntılar yüzünden tatil edileceği anonsu yer almaktadır. “Ağaç”ın Ankara’da çıktığı devirlerde Necip Fazıl kimilerinin “müsrif” diyeceği oranda çok para harcamakta; arkadaşları arasında “prens” diye anılmaktadır. Ankara’da “geçinemeyen” dergi, İstanbul’a taşınır; daha sonra yayını tatil etmesinden sonra Necip Fazıl’ın İstanbul’daki gazete yazarlığına dönüşü başlar. “Büyük Doğu”, ana rahminde yani Üstad’ın kafasında doğum sancıları çektirmektedir.

      Büyük Doğu

      “Büyük Doğu”, Necip Fazıl’ın çıkardığı ve tamamı 328

Скачать книгу


<p>22</p>

İsmail Kıllıoğlu, Bütün Yönleriyle Necip Fazıl Sempozyumu, Ankara 1994

<p>23</p>

Ömer Lekesiz, Bütün Yönleriyle Necip Fazıl Sempozyumu, Ankara 1994