Repressiya Dönemi Azerbaycan Dönemi Hüseyin Cavid. Jale Babaşova Kastrati

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Repressiya Dönemi Azerbaycan Dönemi Hüseyin Cavid - Jale Babaşova Kastrati страница 15

Жанр:
Серия:
Издательство:
Repressiya Dönemi Azerbaycan Dönemi Hüseyin Cavid - Jale Babaşova Kastrati

Скачать книгу

kalem tecrübesi olan şiirleri maalesef günümüze kadar muhafaza edilememiştir. Birkaç küçük şiir dışında, onlar da arkadaşları tarafından hatıralarında, günlüklerinde muhafaza edilerek günümüze kadar ulaşmıştır. Hüseyin Cavid’in sanat hayatında silinmez bir iz bırakan hocası ve arkadaşı M. T. Sıdkı onun şiirlerinde ilk yol göstereni, ilk okuyucusu ve eleştirmeni olmuştur. Öğretmeninin ölümü üstüne yazdığı şiir “Salık” mahlasıyla “Şarkı- Rus” gazetesinde 28 Ocak 1904 tarihinde (8 No’lu sayısında) basılmıştır.Bu şiiri Farsça yazmış ve öğretmeninin hatırasına ithaf etmiştir. Öğretmeni M. T. Sıdkı’dan sonra sanatçı kişiliğini geliştiren, şiirle ilgili bilgilerinde yeni ufuk açan bu defa İstanbul Üniversitesi’nde öğretmeni olan R. Tevfik Bölükbaşı olmuştur.

      On iki yaşından ilk şiir denemeleri yapmaya başlayan Hüseyin Cavid, 1895-1900 yıllarında esasen Divan edebiyatının etkisiyle Farsça ve Azerbaycan Türkçesiyle lirik şiirler yazmıştır. Bu dönem genç şairin ilk denemelerini yaptığı dönemdir. 1900 yılından I. Dünya Savaşı’na kadar 1914-1915 yıllarına kadar yazar İran’da, Türkiye’de sonraları Tiflis, Gence ve Bakü’de farklı zamanlarda farklı tarzlarda şiir, manzume ve tiyatro eserleri yazmıştır. Edebiyat eleştirmenlerinden H. Zeynallı, bu dönemi, Cavid sanatının ikinci dönemi olarak belirlemiştir.84

      Hüseyin Cavid’in sanat hayatının üçüncü dönemi 1916-1926 yıllarını kapsar. Yazarın sanat hayatının bu dönemini edebiyat eleştirmenlerinden Yaşar Karayev buhranlı, fikri arayış, bir nevi geçit dönemi olarak nitelendirmiştir.85Fakat yazarın hayatının bu döneminde eserlerine de yansıyan bedbinlik, hayatında yaşadığı büyük kaygılardan kaynaklanmıştır. Bu dönemde yazar evladı Timrus’un ve kardeşi Ali Rıza’nın ölümlerini görmüştür.

      Hüseyin Cavid’in sanat hayatının evrelerini daha detaylı bir şekilde incelemeye geçmeden önce, yazarın sanatçı kişiliğinin oluşup gelişmesi, sadece ilk bilgileri aldığı babasının, öğretmeni M. T.Sıdkı ve İstanbul Üniversitesi’nde derslerine girdiği R. Tevfik Bölükbaşı’nın etkisiyle sınırlı kalmadığını söylemeliz. Farklı zamanlarda bulunduğu edebî ortamlara sanat çevreleri, dönemlerinin şair ve yazarlarının da eserlerinde etkisi olduğu görülüyor. Fakat yukarıda isimlerini yazdığımız üç ismin sanatla ilgilenmesinde Hüseyin Cavid’in şair ve yazar olmasına sebep olmuş büyük isimler ve etkenlerdir.

      2.2. HÜSEYİN CAVİD’İN ŞİİRE BAŞLAMASI

      Şiir yazmaya on iki yaşından başlayan Hüseyin Cavid, ilk şiiri “Talibiyye” okulunda öğrenciyken yazmaya başlamıştır. Şairin bu dönemde yazdığı şiirlerde klasik edebiyat anlayışına uygun olarak klasik nazım şekilleri hâkimdir. Bu dönem şiirlerinden görüyoruz ki, yazar şiirlerini kendinden önceki ünlü klasik yazarlarımız gibi Farsça ve aruz vezninde yazmıştır. İlk dönem şiirlerinde Azerbaycan klasiklerinden Nesimi, Seyit Azim Şirvani, Sabir gibi şairlerin etkisi görülmektedir. Sanatsal kişiliğinin oluşmasında ilk etken olan öğretmeni M. T. Sıdkı’nın etkisiyle şiirlerini Azerbaycan Türkçesiyle yazmaya başlamıştır. İlk şiirlerini “Füyuzat” dergisinde “Hüseyin Salik” mahlasıyla yazmıştır. Şair bu dönemdeki şiirlerinde “Gülçin”; “Arif” ve “Salık” mahlaslarını kullanmıştır. Hüseyin Cavid’in bu dönemde yazmış olduğu yazılarının en önemlisi “Şarkı- Rus” gazetesinde öğretmeni M. T. Sıdkı’nın ölümüyle ilgili “Urmiye’den Mektuplar” başlıklı yazısıdır.

      Ez cihan reft hazreti- Sıdkı

      Sed hezaran drığa sed efsus

      Mısraları “Urmiye’den Mektup” şiirinden bir parçadır. Mısraların anlamı:

      “Yüz binlerce kez efsus olsun ki, Hazreti Sıdkı dünyadan göçmüştür.”

      Daha önceki bölümlerde de yazdığımız gibi M. T. Sıdkı’nın yazarın sanatçı kişiliğinin; sanat alanındaki kaderinin belirlenmesinde önemli bir yeri ve büyük bir katkısı vardır.

      Şair, yaratıcılığının ilk döneminde sadece şiir yazmıştır ve şiirleri 1904 yılında “Şarkı-Rus”, 1905’te “Hayat”, 1906’da “İrşad”, 1907’de “Füyuzat”, 1909’da “Sırat-ıMüstakim”, “Hifak”, 1910’da “Hakikat”, 1911’de “Yeni İrşad”, 1912’de “Işık”,“Mektup”, “İkbal”, “Molla Nesreddin”, 1915’te “Açık söz”, “Kurtuluş” ve nihayet 1917 yılında da “Gardaş Kömeyi”86 ve “Yeni İkbal” gibi gazete ve dergilerde yayınlnmıştır.87

      İlk dönem şiirlerini klasik uslupta aruz vezniyle yazdığı için konusu itibarı ile de o dönem klasik yazarlarının etkisinde kalarak aşk, sevgi, tabiat tasvirleri, güzellik konularını işlemiştir. 1909 yılına kadar sadece yirmiye yakınşiir yazan Cavid, bu şiirleriyle lirik bir şair olarak tanınmaya başlar.

      “Regs”88, “Her Yer Sefalı”, “Çekinme Gül”, “Hıraman Hıraman”, “Uyuyur”, “Men İsterem”, “Küçük Bir Levha”, “Deniz Perisi”gibi şiirler, yazarımızın insan ve tabiat güzellikleri karşısında hislerinin ifadesidir. Bu şiirlerin büyük çoğunluğu Türkiye’deki eğitim döneminde yazılmıştır. Yazarın hayatında Türkiye-İstanbul dönemi ister sanatçı kişiliğinin isterse de birey olarak karakterinin olgunlaşıp kâmilleşmesinde çok büyük katkısı olmuştur. İstanbul’da eğitim aldığı dönemde Türk edebiyatının dehalarıyla tanışma, onlardan ders alıp, onların ekolunu öğrenme gibi büyük bir fırsatı yakalamıştır.

      Türkiye’de Rıza Tevfik, Tevfik Fikret, Namık Kemal ve Abdulhalk Hamit gibi sanatkârların Hüseyin Cavid’in sanat anlayışının, sanatçı kişiliğinin yeni bir şekil almasında büyük katkıları olmuştur. Bu açıdan yazarın Türkiye’ye gelmeden önceki şiirlerine baktığımızda ve Türkiye’de eğitim aldığı ve sonraki dönemlerde yazdığı şiirlerini değerlendirdiğimizde, şiirlerindeki şekil ve konu zenginliğini açık bir şekilde gözlemleyebiliyoruz. Bu konuyla ilgili edebiyatçı eleştirmen Eziz Şerif, Hüseyin Cavid’in İstanbul’dan döndükten sonra hala aruz vezninde yazmasına rağmen, artık yeni kalıplarda ve konu olarak önceki şiirlerinden farklı konularda şiirlerle gündeme geldiğini yazıyor.Hüseyin Cavid’in, bu dönemi Hüseyin Salık mahlasıyla yazdığı şiirlerin son örneğidir.89

      Yazarın sanat hayatında dönüm noktası olan Türkiye-İstanbul dönemiyle ilgili edebiyat araştırmacısı Refik Zekâ Handan şunları söyler:

      – “Türkiye’ye giden, İstanbul’da tahsilini devam ettiren genç şaire, Türkiye’nin görkemli söz ustalarından Namık Kemal, Rasizâde Mahmud Ekrem, Abdulhak Hamid ve Tevfik Fikret gibi açık fikirli sanatkârların tesiri olmuştur.” 90

      20. yüzyılın başlarından itibaren Türkiye’de tahsil gören, fikir ve sanat cereyanlarını yakından takip eden Azerbaycanlı genç yazarlar, geri döndüklerinde Türkiye’deki fikir ve sanat cereyanlarının etkisinde kalarak bunları eserlerine de

Скачать книгу


<p>84</p>

M. Celal, F. Hüseynov, XX. Asır Azerbayacan Edebiyatı, İstanbul, 2000, s. 547.

<p>85</p>

Y. Karayef, Facia ve Kahraman, Bakü, 1965, s. 95.

<p>86</p>

Kömek = Yardım.

<p>87</p>

T. Memmed, XX. Yüzyıl Azerbaycan Dramaturgiyasının Poetikası, Bakü, 2004, s. 65.

<p>88</p>

Dans.

<p>89</p>

E. Şerif, Hüseyin Cavid’i Hatırlarken, Bakü, 1982, s.267-268.

<p>90</p>

R. Z. Handan, XX. Yüzyıl Azerbaycan Romantizminin Estetik Prensipleri, Bakü, 1967, s. 95.