Repressiya Dönemi Azerbaycan Dönemi Hüseyin Cavid. Jale Babaşova Kastrati

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Repressiya Dönemi Azerbaycan Dönemi Hüseyin Cavid - Jale Babaşova Kastrati страница 10

Жанр:
Серия:
Издательство:
Repressiya Dönemi Azerbaycan Dönemi Hüseyin Cavid - Jale Babaşova Kastrati

Скачать книгу

rel="nofollow" href="#n49" type="note">49

      Hüseyin Cavid, iyi bir aydın ve münevver olduğu gibi, aynı zamanda da çok iyi bir aile reisi ve şefkatli bir babaydı, çocuklarının kahvaltısını o hazırlar ve okula da o götürürmüş. Eşini sabahları, uyandırmaya kıyamazmış. Hayattan erken ayrılmasıyla Azerbaycan halkı emsali olmayan aydınını, münevver bilim adamını, örnek bir aile reisini kaybetmiştir.

      1937 yılında Hüseyin Cavid’in tutuklanmasıile eşi Müşkinaz Hanım zor bir döneme girer, hem metin olmalı eşine destek olmalı,hem de çocuklarına sahip çıkmalıydı. Çünkü eşini “Halk düşmanı” ilan etmişlerdi. Yaşadıkları ev dâhil her şeylerineicragelmişti. Hayatında hiç çalışmayan Müşkinaz Hanım çocuklarını geçindirmek için çalışmaya başlar. Temizlik, dikiş işleri yapar. Eşinin hapiste olduğu dönemlerde onun ziyaretine gidebilmek için en güzel eşyalarını satar, bir tek nişan50yüzüğünü satmaz. Onu da oğlu Ertuğrul hastalanınca eşinin yüzük emanetini evlat emanetini kurtarmak için satar. Müşkinaz Hanım, gerçekten metaneti ve iradesi ile örnek bir eş ve anne olmuştur.

      Cavid ailesinin bir başka bireyi, yazarın ilk göz ağrısı, çok sevdiği oğlu Ertuğrul, XX. yüzyılda Azerbaycan’ın fikir tarihinin yetenekli simalarından biriydi.1926-1927 yılında Azerbaycan Darü’l-Müallimatı yanındaki Numune Okulu’na kayıt yaptırmış, daha sonra iki yıl orada eğitim aldıktan sonra 8. Şura okuluna geçiş yapmış ve 1935-1936 yıllarında başarılı bir şekilde okul ikincisi olarak bitirmiştir. 1936-1937 eğitim yılında Azerbaycan Pedagoji Üniversitesi’nin (Öğretmenlik Enstitüsü) dil ve edebiyat bölümünü kazanmıştır. Babasını örnek alarak o da öğretmenlik mesleğini seçmiştir ve yine babası gibi o da şiir yazmış ve hikâye derlemiştir. Bunun yanı sıra müziğe olan ilgisi nedeniyle müzik eğitimi almış ve yeteneği sayesinde Azerbaycan Devlet Konservatuarı’na Müzik İlmi Araştırma Odası’na asistan olarak alınmıştır. Ailenin tek geçim kaynağı bu genç delikanlının bursu ve maaşı idi. Bu kadar genç yaşta kaderin sert yüzüyle tanışmış, ağır sorumluluklar üstlenmiş olan Ertuğrul; yılmadan, içine kapanmadan, kendini geliştirmeye, tarihte ve bilimde bir iz bırakmaya çabalıyordu. Üstün yetenekli bir genç olan Ertuğrul Cavid, sanatın değişik dallarında denemeler yapmıştır. Şiir yazmış, resim çizmiş, beste yazmış, dram eserleri yazmış, folklorla uğraşmış ve bu alanda ciddi araştırmalara imza atmıştır. Ertuğrul daha 20’lı yaşındayken Azerbaycan Türkçesinin dilinin millî iflas döneminde, dilimizin siyasî tuzağa uğradığı bir dönemde folklorumuzu araştırmış, araştırmalarında her kesin ilgisini öz Türkçedeki dil sorununa çekmeye çalışmıştır. Ertuğrul Cavid’in dil konusundaki bu çabaları boşuna değildi. O, babası Hüseyin Cavid’in kullandığı ortak Türk dilini kullanmak istiyordu. Bu dönemde pek sık rastlanmayan bir üslup ve dilde şiirler yazıyordu.

      Bizim yerin iyitleri51

      Girermeydana merd olu52

      Ölünce meydandan dönmez

      Ağzı kanlı bozgurt olu

      Şiir parçasından da görüldüğü gibi babasının yazı dilini şiirlerinde takip ediyordu. Hep geçmişimizi, millî köklerimizi araştıran Ertuğrul bir senfoni de bestelemiştir.1940-1942 yıllarında Azerbaycan Devlet Konservatuarı’nda en ünlü müzisyenlerinden, duayenlerinden eğitim almış ve pek iyi bir dereceyle buradan mezun olmuştur. Ertuğrul, klasik eserlerini de Azerbaycan Türkçesine çevirmiştir. Yani o kısacık ömründe kalemini çevirmen olarak da denemiştir. Çevirileri içinde F. Şubert’in “Öğrenci”; Rimski-Korsokov’un “Hindi Konuğun Nağmesi”; T. Cordani’nin “Ey Sevgilim”; S. Rahmaninov’un “Jasmin”i; Motsart’ın “Beşik Nağmesi; İohan Şrtaus’un “Bahar Nağmesi” gibi klasik parçalar vardı.

      Ertuğrul Cavid yazılarında TOEC imzasını kullanıyordu.Bu İmzanın açıklaması da, Türk Oğlu Ertuğrul Cavid idi.

      Ertuğrul Cavid, zorluklarla dolu bir hayatın içerisinde, geçim sıkıntısının yükünü çekti ve genç yaşta omuzlarına yüklediği sorumluluklar karşısında pes etmedi. Tam tersi sabah akşam millî medeniyetin gelişmesine bir katkıda bulunmak için çabaladıdurdu. “Halk Düşmanı’nın” oğlu halkı için çabalıyordu.

      1941 yılında II. Dünya Savaşı’nda Ertuğrul Cavid’i desavaşa aldılar. Aslında Ertuğrul’un savaşa alınması çok tuhaftı. Çünkü “Halk Düşmanı’nın” oğlu olduğu için ona silah verip ön cepheye almak, Sovyet Rusyası’nın prensiplerine aykırı idi. Böyle siyasî anlamda damgalanmış ailelerin çocukları sadece arka cephede çalıştırılıyordu. Ama tuhaf olanı yalnızca bu değildi. Ertuğrul’un fiziksel yapısı onun savaşa alınmasına müsaade etmiyordu. Ertuğrul, 1.68 cm. boyunda 51 kg ağırlığındaydı. Fakat bunlara rağmen savaşa alınıyor ve 1943 yılında cephede verem hastalığına yakalanarak, ağır bir durumda Tiflis hastanesine gönderiliyor. Ertuğrul’un durumu çok kötü olduğundan yapılacak bir şey kalmadığını söyleyerek onu evine gönderiyorlar.

      Babasının sadık arkadaşlarından olan Eziz Şerif, Ertuğrul’u alarak Nahçivan’a götürüyor. Fakat rahat etmesi ve son günlerini huzurlu geçirmesi için getirildiği burada da huzur bulamıyor. Çünkü kimse onunla konuşmuyor, ziyaretine gelmiyor. En yakın akrabaları bile onu ziyaret etmeye korkuyorlar. Onunla konuşmaktan başlarına geleceklerden korkuyorlardı. Çünkü Ertuğrul “Halk Düşmanı” adı almıştı. 14 Ekim 1943 tarihinde dünyasını değiştirdi. Herkese küskün gittihayattan veannesine yazdığı son mektubunda;“Kimseye selam söylemiyorum” yazıyordu.53

      Akrabalarından sadece halası ve kuzeni Süleyman vardı son günlerde yanında. Annesi ve kardeşi bile defnine gidemediler. Çünkü o zaman Bakü dışına çıkmaları için yönetimden özel izin almaları gerekiyordu.

      Böyle zor şartlarda ağır baskılarla hayat mücadelesi veren bir ailenin bir diğer üyesi Hüseyin Cavid’in kızı Turan Cavid idi. Turan Cavid, bütün ömrünü hayırlı evlat olarak babasının elyazmalarını, kitaplarını toplayarak,tarihten izinin silinmesini önlemek adına her şeyi yaptı. Çünkü o dönem Sovyet Hâkimiyeti “Repressiya”54 sırasında Ruslar, temizledikleri milliyetçi aydın kesimin toplumun hafızasından ve tarihten izini silmek adına her şeyi yaptılar.

      Hüseyin Cavid ailesinden arda kalan tek birey olan Turan Cavid ise zaman zaman sessiz kalıp susmasını öğrendi. Sessizliği ile konuşması gelecek zamanı, beraat zamanını bekledi. Çünkü bugünün geleceğini biliyordu. Adaletin yerini bulacağını, babasınınhakketmediğidamga “Halk Düşmanı” isminin üstünden kalkacağını biliyordu.Turan Cavid, okulu bitirdikten sonra babasının isteği üzerine Tıp Fakültesi Pediatri bölümünü kazanmak için sınava girdi ama kazanamadı.

      Ağabeyi Ertuğrul, askere gitmeden önce babasının arkadaşı ve kendisinin öğretmeni, o dönemin ve çağımızın ünlü besteci ve müzisyenlerinden olan Üzeyir Hacıbeyov’a mektup yazarak, kız kardeşine iş konusunda yardımcı olmasını istemişti.

      1940 yılında savaş zamanı Turan Cavid’i işe almaya babasının iyi arkadaşları bile rejim baskısı yüzünden cesaret edemiyordu. Fakat Ertuğrul’un Üzeyir Hacıbeyov’a yazdığı mektupla “halk düşmanının

Скачать книгу


<p>50</p>

Nişan yüzüyü, alyans.

<p>51</p>

Yiğit.

<p>52</p>

Oğlu.

<p>53</p>

A. Turan, Cavidname, Bakü, 2010, s. 315.

<p>54</p>

Zabtetme, zorla önlemek, bastırma eylemi.