Repressiya Dönemi Azerbaycan Dönemi Hüseyin Cavid. Jale Babaşova Kastrati

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Repressiya Dönemi Azerbaycan Dönemi Hüseyin Cavid - Jale Babaşova Kastrati страница 11

Жанр:
Серия:
Издательство:
Repressiya Dönemi Azerbaycan Dönemi Hüseyin Cavid - Jale Babaşova Kastrati

Скачать книгу

Hacıbeyov’un adına Sanat Üniversitesi’ne atanmıştır.

      Bu üniversitede, tiyatro tarihi dersini anlatıyordu. 1953 yılından 1991 yılına kadar tiyatro müzesinde çalışmış. 1968 yılından sonra da bu müzenin müdürlüğü görevini üstlenmiştir. Bütün ömrü boyunca, babasının kitaplarını derlemiş, toplamış, ev müzesinin açılması için çabalamıştır. Babasının naşını sürgünde olduğu topraklardan doğduğu Nahçivan’a getirmiş, makberini yaptırmış ve 12 Eylül 2004 tarihinde 81 yaşındayken dünyasını değiştirmiştir. Bütün ömrünü Hüseyin Cavid’in tebliğine adayan, Cavid ailesinin yaşadığı facianın son kahramanı Turan Cavidde ailesi karşısında üstlendiği bu görevi başarıyla yerine getirerek gözlerini ebediyen bu dünyaya kapattı.

      1.6. HÜSEYİN CAVİD’İN YURT DIŞI GEZİLERİ

      Hüseyin Cavid’in çok fazla yurt dışı gezileri olmamıştır. Bunun birkaç sebebi vardır. Bunlardan en önemlisi yazarın yaşadığı ekonomik sıkıntılar başka ve bir o kadar da önemli olan sebep ise, o dönem diğer Sovyet müstemlekelerinde (ülkelerinde) olduğu gibi ülkeden çıkmak için bir sürü evrak ve izin almak gerekiyor olmasıdır. Hüseyin Ca-vid, gözlerinden dolayı yaşadığı rahatsızlık yüzünden ilk İran yönetiminde olan Tebriz’e gitmiş ama yalnızca tedaviyle sınırlı kalmamış, gezisi sırasında eğitim de almıştır. İkinci yurtdışına çıkışı, Azerbaycan Sovyet sınırlarını geçmesi yine de göz rahatsızlığından olmuş, ama bunun yanı sıra Osmanlı İmparatorluğu’nda yüksek eğitim de almıştı. Bir süre İstanbul’da yaşadıktan sonra memleketine geri dönmüştür. Uzun süre Sovyetler dışına çıkmayan Hüseyin Cavid, sadece eski Sovyet ülkelerine gidebilmiştir. Bunların dışında meslek hayatıyla ilgili ilk yurt dışıgezisi olarak Almanya’ya gitmiştir. Yazarın Almanya’ya devlet tarafından o zaman yönetim sistemiyle “Halk Maarif Komiserliği” tarafından yapılan toplantıda oy birliği kararı verilmiş ve resmi senette de Hüseyin Cavid’in Almanya’nın Berlin şehrine, sonra da Paris’e gönderilme sebebi olarak uygar Avrupa, Batı edebiyatını tedkik etmesi, öğrenmesi ve aynı zamanda da gözlerinin tedavisi için gönderildiğihususu belirtilmiştir.56Belgedeki kayıtlara göre Cavid, 10 Nisan 1926 tarihinden 1 Ekime kadar Berlin ve Paris’e gönderiliyor.

      Bu dönemde Almanya’da “Turan” topluluğu da faaliyet göstermekteydi. Yazar ona ayrılan altı ayın sadece üç ayını Almanya’da durmuştur. Tedavisini yaptırıp araştırmalarını bitirdikten sonra Paris’e gitmeden Azerbaycan’a geri dönüyor. Bu bilgiler, Cavid tutuklandığı zaman soruşturma amirine verdiği ifade ve verdiğisoruşturma tutanaklarıyla da tutarlıdır. Maalesef, yazar Almanya’dan döndükten sonra bir daha Sovyet sınırlarını geçemiyor ve 1939 yılında haksız yere hapsedilip Sibirya’ya sürgüne gönderildiği güne kadar da Bakü’de yaşamıştır.

      1.7. HÜSEYİN CAVİD’İN ÇEKTİĞİ SOSYAL, SİYASİ VE EKONOMİK SIKINTILARI

      Hüseyin Cavid hayatının farklı evrelerinde farklı sıkıntılarla karşılaşmıştır. Daha İstanbul’daki yüksek öğrenimi sırasında ekonomik sıkıntılarla karşılaşmıştır. Zaman zaman ailesinden özellikle de eğitim almasında büyük emeği olan ağabeyi Şeyh Muhammed Rasizade’nin maddî ve manevîyardımları ve desteğiyle yaşadığı ekonomik sıkıntıları aşmıştır.Bu sayede de eğitimini bitirip memleketine dönebilmiştir. Fakat, memlekete döndükten sonra da iş hayatında bir süre yaşadığı sıkıntılar yüzünden ekonomik sorunlar yaşamıştır.

      Eğitim hayatını anlatırken şunları belirtmektedir:– “Boyum çıktıktan sonra yarı aç yarı tok okudum. Eğitimim bittikten sonra da beni yalnız ve yalnız yaratıcılık meseleleri düşündürdü. Eğitime, bilime, edebiyata olan bu sönmez aşkım, hayatta çektiğim, karşılaştığım bütün zorluklara karşı dayanma gücü veriyordu.”57

      Genellikle yazarın hayatını yaşadığı ekonomik sıkıntıları anlamında özetleyecek olursak sadece hayatının son 10 yılı maddi sıkıntılar yaşamadığını, refaha çıktığını söyleyebiliriz.

      1918 yılında 36 yaşındayken Bakü’de Mart olayları yaşandığı sırada, yazarın esir alındığı ve bir hafta Ermenilerin elinde kaldıktan sonra parasız kaldığı ve cep saatini satarak Tebriz’e oradan da Nahçivan’a dönebildiğini bir gerçektir. Bir süre öğretmen olarak çalışan yazar,maddî anlamda sıkıntısını giderdikten sonra evlenir. Evliliğinin ilk yıllarında Bakü’de bir liseye öğretmen olarak atanır ve küçük bir ev daha doğrusu oda kiralayarak eşini de yanına alır. O dönemde okulları hayır kurumları veya hayırsever zengin kişiler finanse ediyordu. Durum böyle olunca da maaşlar çoğu zaman geç kalıyor, zamanında ödenmiyordu. Kimi zaman öğretmenler bir ay maaş almadan çalışmak durumunda kalıyorlardı. Genç öğretmenlerin kimi zamanda dersleri azalıyordu, bu da maaşlara yansıyordu. Bu zor zamanlarda yeni evli olan genç öğretmen ve yazar Hüseyin Cavid tabii ki ekonomik sıkıntılar yaşıyordu. Çoğu zaman ihtiyacı olduğu için çok değer verdiği kitaplarını satmak zorunda kalıyordu. Bazen kişisel eşyalarını da satıyordu. Eşi Müşkinaz Hanım’ın hatıralarında böyle zor sıkıntılı günlerin de anısı yer alıyor. 1921 yılında eşi Müşkinaz Hanım ameliyat olunca yine böyle sıkıntılı bir döneme girerler, bu dönem eşinin hatıralarında şöyle anlatılıyor:

      “Bir gün kitaplarından birkaçını ayırdı. Sordum, onları ne yapacaksın diye. Bir arkadaşının istediğini ona götüreceğini söyledi bana. Her kitabı birkaç kere eline alıp evirip çevirip, sonra geri bırakıyordu. Sonra toplayıp gitti. Birkaç saat sonra elinde ilaçlarım, şeker, çay, et, ekmek,alıp geri geldi. O zaman kitapları sattığını anladım. Çünkü paramız yoktu. Çok düşünceliydi. Onun böyle efkârlı görünce ağladım. Beni ağlarken görünce:– “İnsan zor günde sabırlı olur, her zaman böyle olmayacak”, dedi.”58

      Cavid’in 1921 yılında ikinci evladı yani kızı Timrus doğar. Yazar yine maddi anlamda zor günler yaşarken çocuğu hastalanır.Yazar bu durumdaeşinden satmak için beyaz yün kumaştan olan takım elbisesini ister. Ama çocuğu hastalıktan iyileşemez ve vefat eder. Bu dönemde Cavid’in çok sevdiği kardeşi Ali Rıza’da hastalanır ve ölür. Hem maddî hem de manevî anlamda zor günler yaşayan yazar, yazdığı bir eserini de sinirli anında yırtıp atmıştır. “Böyle moralle yazılan yazıların hiçbiri, işe yaramaz” diyerek göz nuru eserini çöpe atmıştır.59

      1925-1926 yıllarında Hüseyin Cavid’i Darü’l-Müallim’ine öğretmen olarak atarlar. Bu dönemden sonra yazar hapsedildiği güne kadar ekonomik sıkıntılar yaşamaz. 1937 yılında Cavid, tutuklandıktan sonra 2 yıl hapiste kalır, 1939 yılında da kendisini Sibirya’ya sürgün ederler. Ama yazara yapılanlar bununla sınırlı kalmaz, çünkü rejimin hedefinde onun ailesi de vardır. Daha hakkında açılmış asılsız dava sonuçlanmadan yazarın hapsinden 4 ay sonra ailesini oturdukları evden çıkarmışlardı. Üç kişilik aileye, tek odalı, penceresi dahi olmayan üç kişilik aileye küçük alanda birkaç ailenin beraber yaşadığı bir yerde bir tanecik oda verilir. Hayatında hiç çalışmayan hep eşineve çocuklarına hizmet eden Cavid’in eşi Müşkinaz Hanım ailesini ayakta tutmak, eşinin ona emanetlerini büyütmek için bir terzi atölyesinde dikiş işi yapmaya başlar. İşleri çok olduğundan eve de iş getirmektedir. Zaman bulunca da

Скачать книгу


<p>56</p>

A. Turan, a. g. e., s. 77.

<p>57</p>

E. Şerif, Hüseyin Cavid’i Hatırlarken, Bakü, 1982, s. 270.

<p>58</p>

M. Cavid, Hüseyin Cavid’i Hatırlarken, hzl: Turan Cavid, Bakü, 1983, s. 242.

<p>59</p>

A. Turan, Cavidname, Bakü, 2010, s. 65.