Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nden Seçmeler. Evliya Çelebi

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nden Seçmeler - Evliya Çelebi страница 11

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nden Seçmeler - Evliya Çelebi

Скачать книгу

daima o lezzetli sudan içerdi. Şu ana kadar gelen bütün padişahlar da ondan içerler.

      Kilercibaşı ve Dış Sakabaşı taraflarından üçer kişi olmak üzere her gün altı kişi gelir. Üç seyishane yükü, ki yirmişer kıyye70 gelir, gümüş güğümlere o saf sudan doldurup su nazırı71 huzurunda kilercibaşının güvenilir adamlarının mührü ile kırmızı balmumuyla mühürlenir. Padişaha götürülür. Hâlâ o hayat çeşmesi Eski Saray’ın doğuya bakan kapısı önündedir ki Fatih, Eski Saray’dan dışarı bu hayat kaynağını yapmıştır. Hâlâ, Şem’ün Pınarı adı ile tanınan bir kevser suyudur.

      Sonra, Kanunî Sultan Süleyman bu Eski Saray’ı üç mil kuşatır bir duvar yapıp üç kapı yaptırdı:

      Divan Kapısı doğuya, Bayazıd Kapısı güneye, Süleymaniye Kapısı batıya bakar.

      Süleyman Han bu sarayın dışına Belgrad, Malta,72 Rodos fetihlerinde ele geçen ganimet malından Süleymaniye Camisi’ni yaptırdı. Ayrıca medreseler, darülhadis, darülkurra,73 sübyan mektebi (= ilkokul), bir mezat yeri, bir aşhane, bir kervansaray, bir hastane, kendisine bir türbe, bir hamam ve ayrıca kavaflar, düğmeciler74, kuyumcular için çarşılar yaptırdı. Bunlardan başka Makbul İbrahim75 Paşa’ya büyük bir saray, yeniçeri ağalarına mahsus bir saray, Lala Mustafa Paşa ile Karamanlı Piri Mehmed Paşa için birer saray, Gebze’de cami yaptırmış olan Mustafa Paşa ile kızı İsmihan Sultan’a da birer saray, cami hademesi için bin hücre yaptırdı. Eski Saray’ın dört yanını umumi yollarla süsledi. Bu saray, bugüne kadar bir tarafla ilişiği olmayan büyük bir saraydır.

      Yukarıda sayılan vezir sarayları ve imaretler hep Eski Saray alanında yapılmıştır. Fakat Eski Saray’ı yaptıran Fatih Sultan Mehmed’dir. Orada yeniçerilerin 160 bölüğüne, cemaate76 ve sekbanlara77 160 oda yaptırdı. Peykhane, kalenderhane, tersane, tophane, kâğıthane, baruthane ve nice bunun gibi büyük imaretlerle İstanbul’un içini dışını gaza malıyla bezedi ki her birini yerinde anlatacağız.

      Fetih Sırasında İstanbul’a Hâkim Nasbolunanlar

      İstanbul üç yılda o kadar mamur oldu ve öyle insan deryası hâlini aldı ki disiplin altında tutulması güç oldu. Çünkü yedi iklimden sayısız adam toplanmıştı.

      Birinci hâkim Büyükvezir Mahmud Paşa idi. Ona bir oda ve maiyetine yeniçeriler, Muhzir Ağa,78 sipah kethüda yeri;79 cebeci, topçu ve azap80 çavuşları, bir bostancı odabaşısı, yeniçeriden bir tüfekçi ve bir mataracı verdi. Şehirlileri doğru yola getirmek için falaka ile değnek vurur, çarşamba günleri İstanbul içinde kol gezerek Un Kapanı’nda yapılan sanatkârlar divanhanesine gelip inerdi. Oradan Ye miş İskelesi Çardağı’na gelip bütün esnafla toplantı yapar, yemişlere narh koyardı. Oradan sebzehane divanına gelip sebzelere, daha sonra da salhaneye gelerek ete narh koyup sarayına dönerdi.

      İkinci hâkim sekbanbaşı idi. Ona falaka, değnek verildi ama cellat verilmedi.

      Üçüncü hâkim İstanbul mollası idi. Falaka, değnek ve borçluların hapsi fermanı verilmişti.

      Dördüncü hâkim Eyüp mollası idi. Bu da ceza verme ve hapsetmeye yetkiliydi.

      Beşinci hâkim Galata mollası idi. Hükmü altında olan ahaliye hükmü geçerdi.

      Altıncı hâkim Üsküdar mollası idi. Bunun da ceza ve hapis ile hükmü geçerdi.

      Yedinci hâkim ayak naibi idi. Esnafa narh ve teraziden dolayı ceza vermeye yetkiliydi.

      Sekizinci hâkim ihtisap ağası idi. Bütün sanat sahiplerine hükmedip cezalandırmaya, idama, alışverişte doğru hareket etmeyenin azarlanmasına memur, yetkili bir hâkimdi.

      Dokuzuncu hâkim asesbaşı idi.

      Onuncu hâkim subaşı idi. Bu ikisinin kırbaç ve kamçıları vardı. Falaka ve değnekleri yoktu. Fakat şüpheli kimseleri bağlamaya ve mahkeme naibi ile bazı evleri basmaya memurdular. Her idam ettiklerini şeri izin ile ederlerdi.

      Uygun mısra:

      Hükm-i sultan olmasa gelmez hata cellattan.

      On birinci hâkim İstanbul ağası idi.

      On ikinci hâkim bostancıbaşı idi. Her gece köy ve kasabaları sabaha kadar gezerek suçlulara suç derecesine göre ceza verirler.

      On üçüncü hâkim çorbacılardır. Her gece sabaha kadar 12 yeniçe ri çorbacısı kendilerine tabi beşer, ellişer, yüzer kişiyle kol gezip suçluları tutarlar. Bağlayıp dairelerine gönderirler, haklarından gelirlerdi.

      On dördüncü hâkim kırklardı. Bunlar şeriat tarafından tayin olunurlardı. İstanbul’un dört mollalık yerinde kırk mahkeme vardı. Onlara “Kırk Hâkimler” denirdi. Bunların da ceza ve hapis yetkileri vardı.

      On beşinci hâkim şeyhülislamdı.

      On altıncı hâkim Anadolu kazaskeri idi ama cezaya yetkili değildi. Dört divanda dinleyip Anadolu’da olan kadılara hükmederdi.

      On yedinci hâkim Rumeli kazaskeri idi. Fatih Kanunu üzere, Rumeli kadılarına padişahın hüküm ve beratlarını yazmaya memurdu.

      On sekizinci hâkim Yedikule dizdarı idi. Yukarı makamlara herhangi bir konuyu arz etmeye yetkiliydi.

      On dokuzuncu hâkim mimarbaşı idi. İstanbul’da yapılacak bir yapı için bundan izin almak lazımdı.

      Yirminci hâkim kaptan paşa idi. Gece gündüz denize o hükmederdi.

      Yirmi birinci hâkim Tersane kethüdası idi. Kasımpaşa semtinde bir suçlu bulunsa suçuna göre cezalandırıp idam dahi edebilirdi.

      Yirmi ikinci hâkim Ok Meydanı’nda yeniçeri ocağından talimhanecibaşı ve korucular olup Ok Meydanı’nda kol gezerlerdi. Bir suçlu tutsalar aşçıbaşıya götürürlerdi. O da suçuna göre cezalandırırdı. Yahut yayların kirişiyle bir ağaca asıp oka tutarlardı. Ellerinde Fatih tarafından verilmiş ve her padişah tarafından yenilenmiş, bu derece yetki veren padişah fermanları vardı. Eğer suçlu askerse aman vermeyip bir ağaca asarlardı.

      Sözün kısası İstanbul’un dört mollalık yerinde,

      Boğaz’ın iki tarafında olan köy ve kasabalarda 33 hâkim, 35 nahiye kadısı vardı. Ama Beykoz kadılığı başka idi. Müneccimbaşıların meşrutası idi.

      Bu kadılıklardan başka dört mollalığın hükmünde 186 nahiye ka dılığı, 360 subaşılık, 87 yeniçeri kolluğu ve sardarı vardır. 40 yerde serbest ufak subaşılıklar bulunurdu. Sözün sonu İstanbul eyaletinin dört mollalığında kadı ve subaşıların hepsi 1200 hâkimdi.

Скачать книгу


<p>70</p>

“Okka” dahi denilen bir ağırlık ölçüsü. Aşağı yukarı 1280 gramdır.

<p>71</p>

“Nazır” o zamanki teşkilata bugünkü “müdür” yerinde kullanılıyordu.

<p>72</p>

“Malta” Osmanlılar tarafından alınmamıştır. Evliya Çelebi bu kelimeyi pek muhtemeldir ki “Budin” yerinde kullanmıştır.

<p>73</p>

Darülkurra, Kur’an’ı usulüyle okumayı öğreten okulların adıdır.

<p>74</p>

Eski yazıya göre bu kelime “dökmeciler” diye de okunabilir.

<p>75</p>

Metinde “Makbul Siyavuş Paşa” diye geçmekte ise de yanlış olduğu bellidir. Osmanlı tarihinde ve Kanunî çağında “makbul” sıfatını yalnız bu İbrahim Paşa almıştır.

<p>76</p>

Yeniçeri bölüklerinin bir kısmına verilen ad.

<p>77</p>

Bu da öyle.

<p>78</p>

Yeniçerilerin büyük subaylarından biri.

<p>79</p>

Kapıkulu sipahilerinin büyük subaylarından biri.

<p>80</p>

Anadolu Türklerinden toplanan piyade askeri