Teröristler. Пер Валё

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Teröristler - Пер Валё страница 13

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Teröristler - Пер Валё Martin Beck

Скачать книгу

en çok sevdiğiyse birbirinden alakasız beş şeydi; kararlı bakan mavi gözleri, düz yuvarlak göğüsleri, açık-kahve iri meme uçları, bacak arasındaki açık renk tüyler ve ayakları.

      Rhea çatlak sesle kahkaha attı. “Sen izlemene bak,” dedi. “Bazen izlenilmek de hoşuma gidiyor.” Külotunu giydi.

      Sonrasında çay, kızarmış ekmek ve marmelattan oluşan kahvaltılarını ettiler. Rhea düşünceli görünüyordu, Martin Beck sebebini biliyordu.

      Birkaç dakika sonra Rhea Nielsen, “Bu şahane gece için teşekkürler,” diyerek ayrıldı.

      “Asıl ben teşekkür ederim.”

      “Sonra ararım,” dedi Rhea. “Çok zaman geçti dersen, o zaman sen ararsın.” Gene düşünceli ve sıkıntılı göründü, sonra kırmızı sabolarını giyip hızlı hızlı, “Hoşça kal. Tekrar teşekkürler,” dedi.

      Martin Beck o gün boştu. Rhea çıktıktan sonra duş aldı, bornozunu giyip yatağa uzandı. Hâlâ canı sıkkındı. Ayağa kalkıp aynada kendine baktı. Kırk dokuz yaşında göstermiyordu, doğruydu ama aynı zamanda bu yaşta olduğu da gerçekti. Görebildiği kadarıyla, yüz hatları yıllardır değişmemişti. İnce ve uzundu, hafif sarı tenli ve geniş çeneli bir adamdı. Saçları kırlaşmamıştı. Şakaklarında seyrelme yoktu.

      Yoksa bunların hepsi bir illüzyon muydu? Sırf Martin Beck böyle olmak istiyor diye?

      Tekrar yatağa döndü, sırtüstü uzanıp ellerini ensesinde bağladı.

      Hayatının en güzel saatlerini yaşamıştı. Aynı zamanda çözümü olmayan bir problem yaratmıştı. Rhea ile yatmak muhteşemdi. Ama gerçekte nasıl biriydi? Martin Beck bunu kelimelere dökmek istediğinden emin değildi ama belki de dökmeliydi. Tule Caddesi’ndeki evde birisi bir defasında onun için ne demişti? Yarı kız, yarı kabadayı?

      Aptalcaydı ama bir şekilde uyuyordu.

      Dün gece nasıldı?

      Martin Beck’in hayatındaki en iyi geceydi. Cinsel anlamda yani. Ama o alanda fazla tecrübesi yoktu zaten.

      Rhea nasıldı? Martin Beck cevap vermek zorundaydı. Esas soruya gelmeden önce.

      Rhea bunu eğlenceli bulmuştu. Bazen kahkahalarla gülmüştü. Bazen de Martin Beck onun ağladığını düşünmüştü.

      Şimdiye kadar iyiydi ancak Martin Beck başka bir noktaya takıldı.

      Bu iş yürümezdi.

      Bu ilişkide karşıt birçok nokta vardı.

      Ben ondan on üç yaş büyüğüm. İkimiz de boşanmış insanlarız.

      Çocuklarımız var, hoş benimkiler büyüdü, Rolf on dokuz, Ingrid de yirmi üçe yakın ama onunkiler hâlâ küçük sayılır.

      Ben altmış yaşında emekli olmaya hazırlanırken Rhea daha kırk yedi olacak.

      Bu ilişki yürümez.

* * *

      Martin Beck onu aramadı. Günler geçti. O gecenin üstünden bir haftayı aşkın zaman geçerken sabahın yedi buçuğunda telefonu zır zır çaldı.

      “Selam,” dedi Rhea.

      “Selam. Geçen hafta için teşekkürler.”

      “Ben de teşekkür ederim. Meşgul müsün?”

      “Hayır.”

      “Tanrım, polis dediğin meşgul olmalı,” dedi Rhea. “Çalışmaya ne zaman vakit ayırıyorsunuz?”

      “Benim taraf şu anda sakin bir dönemde. Ama şehre inersen orası ayrı.”

      “Teşekkürler, sokakların hâlinden haberim var.”

      Kısa bir an durdu, çatlak sesle öksürdü, sonra şöyle dedi, “Konuşma zamanı geldi sanırım?”

      “Sanırım.”

      “Tamam. Ne zaman istersen çıkıp gelirim. Senin evinde olması en iyisi.”

      “Belki sonrasında çıkıp bir şeyler yeriz,” dedi Martin Beck.

      “Evet,” dedi Rhea tereddütle, “yiyebiliriz. Bu günlerde sabolarla restorana gidiliyor mu?”

      “Tabii.”

      “Yedide oradayım öyleyse.”

      Kısa ve öz olmasına rağmen, ikisi için de önemli bir konuşmaydı bu. Düşünceleri hep aşağı yukarı aynı olurdu ve bu kez de farklı olmayacaktı. Büyük ihtimalle, oldukça öneme sahip bu meselede ikisi de benzer sonuca varmıştı.

      Rhea saat tam yedide geldi. Kırmızı sabolarını ayağından fırlatıp parmak ucunda kalkarak onu öptü.

      “Neden aramadın?” diye sordu.

      Martin Beck cevap vermedi.

      “Çünkü sonunda bir karara vardın,” dedi. “Ve bu kararın pek hoşuna gitmedi?”

      “Hemen hemen.”

      “Hemen hemen mi?”

      “Tamı tamına,” dedi Martin Beck.

      “Yani aynı eve taşınamayız, evlenemeyiz ya da başka çocuk ya da aptalca başka bir şey yapamayız. İşte o zaman her şey fazla karmaşık, fazla bulanık hâle gelir ve böyle iyi bir ilişkinin cehennemin dibini boylaması kaçınılmaz olur. İlişkiye yazık olur.”

      “Evet,” dedi Martin Beck. “Muhtemelen haklısın. Karşı çıkmayı çok istesem de.”

      Rhea o garip, yoğun, berrak mavi gözleriyle doğrudan gözlerinin içine bakıp şöyle dedi; “Karşı çıkmayı çok istiyor musun?”

      “Evet, ama etmeyeceğim.”

      Rhea kontrolünü kaybetmiş gibiydi. Pencere kenarına yürüdü, perdeyi çekip Martin Beck’in anlayamadığı, boğuk bir sesle hızlı hızlı bir şeyler söyledi. Birkaç saniye sonra, yine başını bile çevirmeden konuştu; “Seni sevdiğimi söyledim. Seni seviyorum ve muhtemelen daha uzun süre de seveceğim.”

      Martin Beck şaşkındı. Sonra kadının yanına gidip kollarıyla ona sarıldı. Az sonra Rhea yüzünü göğsünden kaldırıp, “Demek istediğim, ben bu ilişkiye sahip çıkıyorum ve ikimiz de sahip çıktığımız sürece devam etmek istiyorum. Sana uyar mı?” dedi.

      “Evet,” dedi Martin Beck. “Şimdi yemeğe çıkalım mı?”

      Dışarıda yemeğe nadiren çıkmalarına rağmen, baş garsonun, Rhea’nın tahta sabolarına garipseyerek baktığı pahalı bir restorana gittiler. Sonrasında eve yürüyüp aynı yatağa uzandılar, ikisi de bunu yapmayı planlamamıştı.

      O günden bu yana neredeyse iki yıl geçmişti

Скачать книгу