Slav masalları. Альберт Генри Вратислав

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Slav masalları - Альберт Генри Вратислав страница 10

Slav masalları - Альберт Генри Вратислав

Скачать книгу

korkacakmışım? Keçileri ormana götüreceğim, orada daha güzel otlar var.”

      Sonra üç yeşil böğürtlen çalısı koparıp şapkasına yerleştirdi. Keçileri doğruca ormandaki yeşil tepeye sürdü. Hayvanlar burada otlarken Johnny, dinlenmek için bir ağaç gölgesine oturdu. O sırada beyazlar içinde güzel mi güzel bir genç kız belirdi karşısında. Güzelce taranmış kuzguni siyah saçları sırtından aşağı dalgalanıyordu, gözleri birer kara zeytin gibiydi.

      “Tanrı seni korusun, ey keçi çobanı!” dedi kız. “Bahçemizde enfes elmalar yetişir. Buyur, sen de bir tane al. Ne kadar leziz olduklarını gör.”

      Genç kız, Johnny’ye kıpkırmızı bir elma verdi. Fakat Johnny elmadan yediği takdirde uyuyakalacağını ve gözlerinin oyulacağını çok iyi biliyordu. Bu yüzden şöyle dedi: “Çok teşekkürler güzel kız! Efendimin bahçesinde bunlardan daha güzel meyveler veren bir elma ağacı var. O elmalardan çok yediğim için tokum.”

      “Madem öyle ısrar etmeyeceğim,” diye cevap veren kız oradan uzaklaştı.

      Bir süre sonra ondan da güzel bir başka kız geldi. Elinde kıpkırmızı bir gül vardı. “Tanrı seni korusun ey keçi çobanı!” dedi. “Ne güzel bir gül kopardım çalılardan. Kokusu da harika. Bir kere koklasana.”

      “Çok teşekkür ederim güzel kız ama benim efendimin bahçesinde bundan çok daha güzel güller var. Hepsini bol bol kokladım.”

      “Madem öyle, bırak kalsın!” dedi kız öfkeyle, sonra sırtını dönüp gitti.

      Ardından üçüncü kız geldi. Diğerlerinden de genç ve güzeldi. “Tanrı yardımcın olsun, ey çoban!”

      “Teşekkürler güzel kız!”

      “Hakikaten, pek yakışıklı bir delikanlısın,” dedi kız. “Ama saçlarını tarayıp güzelce giyinsen, daha hoş gözükürsün. İzin ver tarayayım saçlarını.”

      Johnny hiçbir şey demedi ama kızın yaklaşması üzerine başından şapkasını çıkarıp sakladığı çalılardan birini fırlattı. Kızın iki eline isabet etmişti çalılar. “İmdat! İmdat!” diye acı içinde bağıran kız, ağlamaya başladı. Ne kadar uğraşsa da yerinden kıpırdayamıyordu.

      Johnny kızın ağlayıp inlemesine aldırmadan çalılarla ellerini sıkıca bağladı. Bunun üzerine diğer iki kız koşarak geldi. Kardeşlerinin yakalandığını görünce ellerini çözmesi için Johnny’ye yalvarmaya başladılar. “Kendiniz çözün,” dedi Johnny.

      “Yapamayız ki! Ellerimiz pek narindir, dikenler batar.”

      Fakat ne kadar dil dökseler de delikanlıyı ikna edemeyeceklerini anlayan kızlar, ellerini çözmek için kardeşlerinin yanına gitmek zorunda kaldılar. Bunun üzerine Johnny birden öne atılıp onların da ellerini bağlayıverdi.

      “Gördünüz mü, yakaladım işte sizi kötü kalpli Jezinkalar! Neden oydunuz efendimin gözlerini, ha?”

      Bu olayın ardından delikanlı, keçilerin sahibi yaşlı adamın yanına gidip şöyle dedi: “Gel dede. Sana gözlerini geri verebilecek birini buldum.”

      Tepeye vardıklarında ilk Jezinka’ya seslendi: “Söyle bakalım, ihtiyarın gözleri nerede? Yoksa gözünün yaşına bakmam seni suya atarım!”

      Jezinka, yaşlı adamın gözlerinin yerini bilmediğini söyledi. Bunun üzerine Johnny yaklaştı. Niyeti kızı tepenin aşağısında hızla akan nehre atmaktı.

      “Yapma Johnny, yapma!’’ diye yalvardı Jezinka. “Sana ihtiyarın gözlerini vereceğim.”

      Kız delikanlıyı bir mağaraya götürdü. Burada yüzlerce gözden oluşan bir yığın vardı. Kimi kocaman kimi küçük; kimi mavi kimi ise yeşil, siyah ve kırmızıydı. Kız yığının içinden bir çift göz alıp delikanlıya uzattı. Fakat Johnny bunları yaşlı adamın gözlerindeki boşluklara yerleştirdiğinde zavallı adam haykırmaya başlamıştı: “Heyhat! Bunlar benim gözlerim değil. Baykuşlardan başka şey görmüyorum.”

      Johnny aldatıldığı için çok sinirlenmişti. Jezinka’yı kolundan yakalayıp suya fırlattı. Sonra ikincisine döndü: “Sen söyle bakalım. İhtiyarın gözleri nerede?”

      O da önce bilmediğini söyledi ama Johnny’nin kendisini suya atacağını anlayınca mağaraya gidip iki göz getirdi. Fakat yaşlı adam bir kez daha haykırdı: “Heyhat! Bunlar da benim gözlerim değil. Kurtlardan başka şey göremiyorum.”

      Böylece ikinci Jezinka da birincisiyle aynı kaderi paylaştı ve hızla akan sularda gözden kayboldu.

      “İhtiyarın gözleri nerede, söyle!” dedi Johhny, üçüncü ve en genç Jezinka’ya. Bu kız da onu mağaradaki yığının başına götürüp içinden iki göz aldı. Fakat bunları yerine koyduklarında yaşlı adam yine kendi gözleri olmadığını söyledi. “Turnabalıklarından başka bir şey göremiyorum,” dedi.

      Üçüncü Jezinka da Johnny’yi aldatmıştı. Delikanlı, kızı suya fırlatmak üzereydi ki kız gözyaşları içinde yalvardı: “Dur Johnny, yapma! İhtiyarın gözlerini vereceğim.”

      Sonra yığının altından iki göz çıkardı. Johnny bunları yaşlı adamın göz oyuklarına yerleştirdi. İhtiyar bu defa neşesinden haykırmıştı: “İşte, benim gözlerim! Tanrı’ya şükürler olsun. Yine görebiliyorum!”

      Bundan sonra Johnny ve ihtiyar birlikte mutlu bir şekilde yaşadılar. Johnny keçileri otlatırken ihtiyar da evde peynir yapıyordu. Sonra birlikte afiyetle yemek yiyorlardı. Jezinka’ya gelince, bir daha onu o tepede gören olmadı.

      Orman Perisi

      Betty küçük bir kızdı, annesi ise dul bir kadın. Harap bir köy evi ile iki dişi keçiden başka hiçbir şeyleri yoktu. Buna rağmen Betty her zaman pek neşeliydi. İlkbahardan sonbahara kadar keçileri bir huş ağacının bulunduğu otlakta otlatırdı.

      İşte Betty her gün bu otlağa giderdi. Evden ayrılmadan önce annesi bir dilim ekmek ile bir kirmen6 koyduğu sepeti verip “Yünle dolsun!” derdi. Betty, örekesi olmadığından eğirmesi gereken keten ipi başına bağlardı.

      Betty annesinin elinden sepeti alıp keçilerin ardından neşeyle huş ağacının olduğu yere yürümeye koyulurdu. Oraya vardıklarında keçiler otlara hücum ederken Betty bir ağacın altına oturup işe başlardı. Sol eliyle başındaki ipi çeker, sağ eliyle kirmeni kullanırdı. Kirmenin yere çarpmasıyla çıkan ses ve küçük kızın neşeli şarkısı birbirine karışıp ormanda yankılanırdı.

      Güneş tepeye çıkınca Betty işini bir kenara bırakıp keçilere seslenirdi. Yanından uzaklaşmasınlar diye ikisine de bir parça ekmek verdikten sonra birkaç çilek ya da başka mevsim meyveleri bulmak için ormana girerdi. Topladığı meyveleri ekmeğinin üstüne tatlı niyetine yerdi. Yemeğini bitirince ayağa fırlar, ellerini çırpıp şarkı söylemeye ve dans etmeye başlardı. O sırada güneş, yeşillikler arasından kıza gülümserdi.

Скачать книгу


<p>6</p>

Kirmen veya kirman: Elde yün eğirmek için kullanılan araç. (ç.n.)