Robin Hood. Говард Пайл
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Robin Hood - Говард Пайл страница 12
Robin Hood yeşil ağacın altında durmuş Will Stutely’yi ve onun ne yapıyor olabileceğini düşünüyordu ki aniden çetesinden iki yiğidin orman yolundan koşarak geldiğini ve aralarında da Mavi Domuz Hanı’nın güzel Maken’inin koştuğunu gördü. O anda Robin’in yüreği ağzına geldi çünkü onların kötü bir haber getirdiklerini anlamıştı.
“Will Stutely kaçırıldı!” diye bağırdılar Robin’in bulunduğu yere geldiklerinde.
Robin, genç kıza: “Ve bu acılı haberi sen getiriyorsun öyle mi?” diye sordu.
“Evet, maalesef çünkü her şeyi bizzat gördüm.” diye bağırdı genç kadın telaşla. Tazıdan kaçan tavşan gibi soluk soluğaydı: “Üstelik korkarım ki çok kötü yaralanmış çünkü biri kafasına fena hâlde vurmuş. Her yerini bağlayıp Nottingham kasabasına götürdüler ve Mavi Domuz’dan ayrılmadan hemen önce yarın asılacağını duydum.”
“Yarın asla böyle bir şey olmayacak!” diye bağırdı Robin hırsla. “Eğer onu asarlarsa, bu pek çok kişinin toprağı boylamasına ve yine pek çok kişinin ‘Vah başıma!’ diye haykırmasına yol açacak!”
Sonra borusunu dudaklarına götürüp yüksek sesle üç kez çaldı ve hemen ardından cesur adamları yeşil ağaçların arasından koşarak geldiler; ta ki yaklaşık yüz kırk cesur kılıç etrafında toplanana dek.
“Şimdi hepiniz kulak verin!” diye bağırdı Robin. “Sevgili yoldaşımız Will Stutely, o alçak Şerif’in adamları tarafından kaçırıldı, bu yüzden onu kurtarmak için yay ve oklarımızı elimize almak bize düşer. Onun bizim için canını tehlikeye attığı gibi bizim de onun için canımızı tehlikeye atmamız gerek. Öyle değil mi, benim neşeli çetem?”
O an herkes büyük bir coşkuyla “Evet!” diye bağırdı.
Böylece ertesi gün hepsi Sherwood Ormanı’ndan yola çıktılar ama çok kurnaz ve dikkatli olmaları gerektiği için farklı yollara dağıldılar; bu yüzden grup, ikişer ve üçer kişilik gruplara ayrıldı ve hepsi Nottingham kasabasının yakınında bulunan kayalıklı bir vadide tekrar buluşacaktı. Hepsi buluşma yerinde toplandıktan sonra Robin onlara şunları söyledi:
“Bir haber alıncaya kadar şimdi burada pusuya yatacağız çünkü dostumuz Will Stutely’yi Şerif’in pençesinden kurtarmak istiyorsak kurnaz ve dikkatli davranmalıyız.”
Böylece güneş gökyüzünde yükselene kadar uzun bir süre boyunca saklandılar. Gün sıcaktı ve bu yüzden tozlu yolda, Nottingham kasabasının gri şehir duvarlarının yanından geçen ana yol boyunca ağır ağır yürüyen yaşlı bir hacı dışında kimse görünmüyordu. Robin görüş alanında başka bir yolcunun olmadığını görünce, yaşına göre kurnaz bir adam olan Doncasterlı genç David’i yanına çağırdı ve ona şöyle dedi: “David, git de şu hacıyla konuş bakalım. Çünkü belli ki Nottingham kasabasından dönüyor, belki sana Stutely’den haberler verebilir.”
Böylece David ilerledi, hacıya yaklaştığında onu selamladı ve şöyle dedi: “İyi sabahlar, aziz keşiş, Will Stutely’nin ne zaman asılacağını biliyor musunuz acaba? Bu kadar azılı bir haydudun darağacında sallandığını görmek için çok uzaklardan geldim, dolayısıyla bu gösteriyi kaçırmak istemem.”
Yaşlı hacı: “Hadi oradan genç adam!” diye bağırdı. “Kendi canını korumaktan başka hiçbir şey yapmayan delikanlı bir adam asılacakken böyle konuşuyorsun!” Asasını öfkeyle yere vurdu. “Ne yazık ki olacak olan oluyor! Bugün akşama doğru, gün batımında, Nottingham’ın büyük şehir kapısından kırk arşın uzaklıktaki üç yol birleşiminde asılacak. Çünkü Şerif, Nottinghamshire’daki tüm kanun kaçaklarına ibret olmasını istedi. Ama yine söylüyorum, çok yazık! Robin Hood ve çetesi her ne kadar kanun kaçağı da olsa, sadece zenginlerden, soylulardan ve sahtekârlardan çalıyor. Sherwood civarında olup da onun sayesinde yıl boyu arpa unu yiyemeyen ne bir yoksul ne bir dul ne de çok çocuklu bir köylü var. Bu yüzden Stutely gibi yiğit birinin öldürüldüğünü görmek yüreğimi burkuyor. Çünkü ben de hacı olmadan önce, zamanında cesur bir Sakson delikanlısıydım ve zalim bir Normandiyalıya ya da para kesesi kabarık, kibirli bir başrahibe kurnazca dersler veren yiğit eli iyi tanırım. Stutely’nin efendisi, adamının başının nasıl belalarla dolu olduğunu bilseydi, kesin onu düşmanlarının elinden kurtarmak için elinden geleni yapardı.
“Ah, kesinlikle bu doğru.” diye haykırdı genç adam. “Robin ve adamları gelirlerse, onu bu tehlikeden kurtarmaya çalışacaklarından eminim. Şimdi sana iyi yolculuklar, iyi kalpli yaşlı adam. İnan bana, eğer Will Stutely ölürse intikamı sağlam bir şekilde alınacaktır.”
Sonra dönüp hızla uzaklaştı; hacı, arkasından bakarak mırıldandı: “Bu gencin, iyi bir adamın ölümünü görmeye gelen bir ahmak olmadığını düşünüyorum. Belki de Robin Hood o kadar da uzakta değildir, bugün kesinlikle yiğitçe şeyler yaşanacak.”
Kendi kendine böylece mırıldanarak yoluna devam etti.
Doncasterlı David, Robin Hood’a hacının kendisine söylediklerini anlatınca Robin çeteyi etrafına topladı ve onlara şunları söyledi:
“Şimdi hemen Nottingham kasabasına girelim ve oradaki halkın arasına karışalım ama birbirinizden uzaklaşmayın. Mahkûm ve muhafızlar surların dışına çıktığında olabildiğince yakınlarına sokulun. Sebepsiz yere kimseye vurmayın çünkü gereksiz kan dökülmesini istemem ama vuracaksanız da sert vurun ki bir daha vurmanıza gerek kalmasın. Sherwood’da tekrar buluşana kadar bir arada kalın, kimse arkadaşlarından ayrılmasın.”
Kale duvarından bir borazan sesi duyulduğunda güneş batı yönünde alçalmıştı. O anda Nottingham kasabasında bir telaş başladı ve kalabalıklar sokakları doldurdu çünkü herkes meşhur Will Stutely’nin o gün asılacağını biliyordu. Az sonra kale kapıları ardına kadar açıldı ve büyük bir silahşor ordusu gürültü ve patırtı içinde dışarı çıktı. Şerif, hepsi birbirine bağlı zincirlerden oluşan parlak zırhlara bürünmüş silahşorların başında, atının üzerindeydi. Will Stutely ise muhafızların tam ortasındaki bir arabanın içindeydi, boynunda ise asılacağı yular vardı. Yüzü yarasından ve kan kaybından dolayı gün ışığındaki bir ay kadar solgundu. Sarı saçları, alnındaki kanın aktığı bölgede sertleşmişti. Surların arasından çıkınca etrafına bakındı, merhamet ve dostluk ifadesi bulunan bazı bakışlar görmesine rağmen tanıdığı hiç kimseyi görmedi. Bunun üzerine kalbi bir kurşun yarası almış gibi çöktü ama yine de yiğitçe konuştu.
“Bana bir kılıç verin, Şerif.” dedi. “Yaralı da olsam, sizinle ve adamlarınızla kanımın son damlasına kadar savaşayım.”
Şerif başını çevirip Will Stutely’ye acımasızca bakarak: “Hayır, seni arsız herif.” dedi. “Kılıcın falan olmayacak, aşağılık bir hırsıza yakışan bir şekilde öleceksin.”
“O zaman ellerimi çözün de sizinle