Zeno'nun Bilinci. Italo Svevo

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Zeno'nun Bilinci - Italo Svevo страница 24

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Zeno'nun Bilinci - Italo Svevo

Скачать книгу

mutlu olacak ya da yaşadıklarımın hepsini unutup hastalığıma deva arayacaktım. Bekleyip de neden acı çektirecektim ki kendime? Ada’yı kesinlikle kaybettiğime emin olursam -ve bunu sadece Giovanni’den öğrenebilirdim- zamanla mücadele etmeme gerek kalmazdı, onu ittirmem gerekmezdi, o da yavaşça akmaya devam ederdi. Bir varış noktası her zaman dingindir çünkü zamandan kopuktur.

      Hemen Giovanni’yi aramaya koyuldum. Gidilecek iki yer vardı. Biri, atalarımız öyle dedi diye aynı şekilde anmaya devam ettiğimiz Yeni Evler Caddesi’ndeki ofisiydi. Gün batımında pek yoğun olmayan, deniz kıyısına çok yakın bir sokağı gölgeleyen, yüksek, eski evler arasında hızlıca ilerleyebildim. Yürürken ona söyleyeceklerimi nasıl kısa tutarım diye düşündüm. Aslında kızıyla evlenme kararımı söylemem yeterliydi. Ne kalbini kazanmak ne de ikna etmek zorundaydım. İş adamıydı neticede, sorumu duyar duymaz bana ne cevap vereceğini bilirdi. Ancak, böyle bir durumda kendi dilimde mi yoksa lehçede mi konuşmalıyım diye endişeleniyordum.

      Ne var ki Giovanni çoktan ofisten ayrılmış ve Tergesteo’ya gitmişti bile. Hemen tekrar yola koyuldum. Daha yavaş yürüyordum bu sefer çünkü borsada onunla baş başa konuşabilmek için uzun süre beklemek gerekeceğini biliyordum. Cavana yoluna vardığımda, dar sokağı tıkayan kalabalık yüzünden daha da yavaşlamak zorunda kaldım. O kalabalığın içinden geçmek için uğraşırken saatler boyu aradığım aydınlanmayı nihayet yaşadım. Augusta’nın bana âşık olması ve Ada’nın da bana karşı en ufak bir his beslememesi gibi basit bir nedenden ötürü Malfenti ailesi Augusta ile evlenmemi istiyordu, Ada ile evlenmemi ise istemiyorlardı. Ada bana karşı en ufak bir şey hissetmiyordu, aksi olsa bizi ayırmaya kalkışmazlardı. Bana Augusta için tehlikeli olduğumu söylemişlerdi ama beni severek kendini tehlikeye atan oydu. O anda her şeyi, sanki aileden biri bana söylemiş gibi çok net bir şekilde anladım. Ayrıca Ada’nın o evden uzaklaşmam konusunda ailesi ile hemfikir olduğunu da tahmin edebiliyordum. O bana âşık değildi ve kız kardeşi bana âşık olduğu süre boyunca da o bana âşık olamazdı. Kalabalık Cavana Sokağı’nda tek başıma oturup düşündüğüm ofisimden daha iyi düşünmüştüm.

      Bugün beni evliliğe götüren o unutulmaz beş günün hatırasına geri döndüğümde, zavallı Augusta’nın beni sevdiğini öğrenince ruhumun yumuşamadığına şaşıyorum. Malfentilerin evinden kovulmuştum ya sırf bu yüzden Ada’yı daha bir öfkeyle seviyordum. Bayan Malfenti’nin beni boş yere uzaklaştırdığı açıktı, ben o evde kalıyordum Ada’nın çok yakınında, Augusta’nın kalbinde ama beni rahatlatmıyordu bu fikir. Dahası Bayan Malfenti’nin beni Augusta için bir tehlike olmam hususunda suçlayıp onunla evlenmem için bana bir davet sunması yeni bir aşağılama olarak geliyordu. Bana âşık olan bu çirkin kızı küçümsüyordum, buna rağmen benim âşık olduğum güzeller güzeli kız kardeşinin, beni aynı şekilde küçümsemesine izin vermiyordum.

      Adımlarımı hızlandırdım ama yoldan sapmıştım, kendi evime doğru yol alıyordum. Giovanni ile konuşmama gerek kalmamıştı çünkü artık nasıl davranmam gerektiğini açıkça biliyordum, kanıtlar beni öylesine çaresiz bırakmıştı ki belki de ağır ağır ilerleyen zamandan kopacak ve nihayet huzura kavuşacaktım. O kaba saba Giovanni ile bunun hakkında konuşmak da tehlikeliydi. Bayan Malfenti öyle bir konuşmuştu ki ancak Cavana Sokağı’na varınca dediklerinin ne anlama geldiğini çözebilmiştim. Kocası aksi yönde hareket edebilirdi. Belki de hiç lafı dolandırmadan: “Ada ile neden evlenmek istiyorsun bakalım! Augusta ile evlensen daha iyi olmaz mı?” derdi. Çünkü onun hiç aklından çıkarmadığı ve böyle durumlarda ona yol gösteren bir aksiyomu vardı: “Anlaşmayı rakibine her zaman net bir şekilde açıklamalısın çünkü ancak o zaman ondan daha iyi anladığından emin olabilirsin!” Öyleyse? Bunun neticesinde ilişkimiz tamamen kopacaktı. O durumda zaman istediği gibi ilerleyebilecekti çünkü artık zamanla derdim kalmazdı: Duracağım noktaya varmış olacaktım.

      Sonra Giovanni’nin başka bir aksiyomunu daha hatırladım ve ona sarıldım çünkü bana umut veriyordu. Tutkumu hastalığa dönüştüren o beş gün boyunca ona bağlı kalmayı başardım. Giovanni derdi ki bir tasfiyeden hiçbir fayda beklenmediğinde, tasfiyeye ulaşmak için acele etmeyin: Er ya da geç her iş kendi kendine tasfiye edilir, dünya tarihinin çok uzun olması ve çok az işin beklemede kalması bunun kanıtıdır. Tasfiye edilmediği sürece, her işin yine de yararlı bir yönde gelişebileceği umudu da yok olmaz.

      Giovanni’nin bunun aksini söyleyen başka aksiyomları olduğunu da biliyordum ama ben buna sarıldım. Zaten mutlaka bir şeye tutunmam gerekiyordu. İşleri benim lehime çevirecek yeni bir gelişme olmadan hareket etmemeye karar verdim. Ve bunun yüzünden öylesine bir hasara uğradım ki belki de bu nedenle sonradan hiçbir kararıma uzun süre bağlı kalamadım.

      Kararımı verdikten sonra Bayan Malfenti’den bir not aldım. Zarfın üzerindeki el yazısını tanımıştım, açmadan önce bana kötü davrandığı için pişman olduğunu, sarsılmaz kararlılığımın onu peşimden koşturmaya yettiğini düşünüp gururlandım. Oysa notta sadece gönderdiğim çiçekler için teşekkür anlamına gelen t. e. harflerini bulduğumda çaresizliğe kapıldım, kendimi yatağa attım, kararımdan vazgeçmemi önlemek için bedenimi çivilerle yatağıma sabitlemek istiyor, dişlerimi yastığıma geçiriyordum.

      Bu baş harfler nasıl da dalga geçer gibiydi! Benim kartvizitim üzerine yazdığım, bir kararımı dahası sitemimi ifade eden tarihten çok daha büyük bir anlam taşıyordu. I. Charles boynu vurulmadan önce remember9 demişti, Bayan Malfenti o günün tarihini düşünmüş olmalıydı! Düşmanımı hatırlamaya ve korkmaya teşvik etmiştim!

      Korkunç bir beş gün ve beş gece geçirdim, son ve başlangıç anlamına gelen gün doğumunu ve gün batımını seyrettim; her biri özgürlük vaktine, aşkım için yeniden çarpışma özgürlüğünün vaktine yaklaştırıyorlardı beni.

      Kendimi bu mücadele için hazırlıyordum. Artık Ada’nın benim nasıl hareket etmemi istediğini biliyordum. O zamanlar aldığım kararları çok kolay hatırlıyorum. Kolay çünkü daha yakın zamanlarda özdeş kararları almış durumdaydım, hem kararlarımı bir kâğıda yazmıştım, bugün hâlâ saklıyorum. Daha ağırbaşlı olacaktım. Bu da herkesi güldüren ve beni küçülten, çirkin Augusta’nın beni sevmesine Ada’nın ise beni aşağılamasına neden olan hikâyeleri anlatmayacağım anlamına geliyordu. Sonra her sabah sekizde uzun zamandır görmediğim ofisimde olma kararı vardı, Olivi ile haklarımı tartışmak için değil, onunla çalışmak ve zamanı geldiğinde haklarımı ondan devralmak için. Bunun o günden daha sakin bir zamanda gerçekleşmesi gerekiyordu, sigarayı da daha sonra bırakacaktım yani özgürlüğümü yeniden kazandığım zaman çünkü bu korkunç bekleme süresini daha da beter hâle getirmeye gerek yoktu. Ada mükemmel bir kocayı hak ediyordu. Bu yüzden kendimi ciddi okumalara adamak, her gün yarım saatimi jimnastik salonunda geçirmek ve haftada birkaç kez ata binmek gibi çeşitli kararlar da alacaktım. Günün yirmi dört saati bunlara ancak yeterdi.

      Ayrı kaldığımız günler boyunca acı bir kıskançlık, geçirdiğim tüm saatlere eşlik ediyordu. Birkaç hafta sonra Ada’nın kalbini kazanmak niyetiyle her kusurumu düzeltmeye girişmek, kahramanca bir amaçtı. Ama bu esnada olanlar?.. Ben kendimi zorlayıcı bir değişime mecbur bırakırken şehrin diğer erkekleri sessiz sedasız durur ve kadınımı benden almaya çalışmazlar mıydı? Bunların arasında benim gibi takdir görmek için çok fazla çabaya ihtiyacı olmayan biri de çıkabilirdi pekâlâ. Biliyordum ya da bildiğimi sanıyordum ki Ada, kendisi için doğru kişiyi bulduğunda âşık olmayı beklemeden evlenmeyi kabul ederdi. O

Скачать книгу


<p>9</p>

İngilizce, hatırlayın. (ç.n.)