Selahaddin - İslam’ın Birleştirici Gücü Kudretli Sultan. Stanley Lane-Poole

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Selahaddin - İslam’ın Birleştirici Gücü Kudretli Sultan - Stanley Lane-Poole страница 13

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Selahaddin - İslam’ın Birleştirici Gücü Kudretli Sultan - Stanley Lane-Poole

Скачать книгу

duvarlarını topa tuttuktan sonra Barin, bayraklarını indirmek zorunda kaldı. Atabey Kral Fulk’a, Surlu William’ın da itiraf ettiği üzere “yeterince merhametli davranan bir düşman” olarak bir tören cübbesi hediye etti ve bitkin, cesareti kırılmış garnizonunu da muharebe şeref şeridi42 taşıyarak gitmek zorunda bıraktı.

      Bu sıra dışı af alelade bir ihtiyatın sonucuydu. Avrupa’dan gelen destek güçlerinin Suriye’ye vardıklarını öğrenen Zengi, Şam’la hızlı bir ateşkes yaparak Musul’a geri çekildi. Gerçekte ise onu alt etmek için inanılmaz bir kuvvet toplanıyordu. İmparator John Comneus Suriye’ye bir ordu getirmiş, yanına yalnızca haçlı devletlerini değil Şam’ın Müslüman liderini ve ona tabi olanları da almıştı.

      John işe, Zengi’ye dostluk bildiren elçiler göndererek başladı; ayrıca hediye olarak gönderilen şahinler, av köpekleri ve Halep’in dokunulmazlıklarının korunacağını garanti eden bir anlaşmanın varlığını okuyoruz. Tabii ki bu vaatler, Hristiyan din adamlarının “Kâfirlere verilen sözler hükümsüzdür.” kuralını koydukları günlerde, üzerine yazı yazılmış bir kâğıt parçası kadar değerli değildi. İmparator daha sonra Bizaa ve Kfar Tab’ı alarak 1138 Nisan’ında Asi Nehri üzerindeki Üsame’nin ailesinin kalesi olan Şeyzer’i kuşattı. Zengi yardıma çağrıldı ve cebri yürüyüşle bastırdı. Düşmanı bu tepelerdeki yerlerinden atmaya yetecek kadar güçlü olmasa da saldırıları, Hasankeyfli David’in ilerleyişi, becerikli diplomatik hareketler ve nakit parayla, Latin prenslerinin ilgisizlik ve ciddiyetsizliklerinden tiksinmiş imparatorluğun fikrini değiştirdi. Zira kuşatmanın yirmi dördüncü gününde “Romalıların köpekleri” Zengi’nin anında el koyduğu on sekiz dev mancınıkla beraber diğer kuşatma silahlarını terk edip gittiler. “Böylece…” diyor İbnü’l Esir, “Allah inananlara savaşta yardım eder.”43

      İmparatorun aracılığı beyhude bir çabaydı fakat Şam ve Kudüs arasındaki anlaşma devam etti. Zengi mevcut hükümdarın dul annesi Zümrüd Hanım’la evlenip kendi kızını da emîre vermekle Suriye başkentinin idarecilerini uzlaştırmaya boş yere çabalamış oldu.

      Genç adam kısa zaman sonra öldürülmüş ve her şey yeniden başlamak zorunda kalmıştı. Unar’ı hiçbir şey, kendi kişisel iktası Baalbek’in Zengi’nin Kur’an ve talak-ı selase üzerine verdiği geçiş iznini yasallaştıran sözü üzerine 1139 Ekim’inde teslim olan garnizonunun vahşi infazı bile etkilemiyor veya korkutmuyordu. Bu kalleşçe katliam, yalnızca Hristiyanlarla kurulan, şimdi de resmî bir anlaşmayla perçinlenen bağları güçlendirmeye yaradı. Unar bu anlaşmayla Kudüs kralına ayda 20.000 altın destek akçesi ve Zengi’yi topraklarından atmaya yardım ettiği takdirde de Banias’ı vermeyi kabul etti. Kasaba beklendiği gibi bu garip müttefikler tarafından alındı fakat Zengi anlaşmanın son kısmını gerçekleştirme sıkıntısına sokmadı onları ve ordularını Suriye’den geri çekti. Selahaddin’in babasını, uzun süren ve güvenilir hizmetlerinin karşılığında Baalbek muhafızı olarak bırakarak bir kez daha boyun eğdirmeden Şam’dan ayrılıp Musul’a geri döndü.

      Şam’ın gösterdiği direnç, Zengi’nin Suriye üzerindeki planlarını bozdu. Şimdi haçlılara farklı bir cepheden saldırmayı planlıyordu. Güneye çekilerek onlara kuzey dağlarından ani bir baskınla saldıracaktı. Hazırlıkları tamamdı; gerisini ve kanat kısımlarını Kürtleri sindirerek ve (yeniden inşa ettirip kendi adı el-İmadiye’yi verdiği ve bugün Amadiye olarak bilinen) Şarzar ve Aşhib’i ele geçirerek korumuş ve Ermeni şahıyla evlilik vasıtasıyla ittifak kurmuştu. Sonra kademe kademe düşmana doğru ilerledi. Ordusu, Diyarbakır surlarının önüne gelene dek Diyarbakır’ın kasabalarını bir bir ele geçirdi ve Arapların “Kılıç kâğıttan daha iyi bir senettir.” sözüne uygun olarak burayı kuşatmaya başladı. Oysaki amacı Diyarbakır değildi; gözlerini başka yöne dikmişti ve Doğulu vakanüvisin dediği gibi “Edessa’ya duyduğu arzuyu gizlemek için Diyarbakır’la oynadı.”

      Eski rakibi Courtenay’li Joscelin piskoposlarca yönetilen o ünlü tatlı su şehri Callirhoe’yi elinde tuttuğu sürece Zengi ona yaklaşmaya cesaret edemedi. Kaygılı kont Diyarbakır ve Suriye’de terör estirmişti; Müslüman tarihçinin dediği gibi “inançsızlar arasında bir şeytan”dı o ve Edessa, Hristiyan devletinin en güçlü ileri karakolu olmuştu. Fakat Joscelin ölmüştü ve çok farklı ikinci bir Joscelin tahta geçmişti. Babası gibi Valiant II. Joscelin de Tilbeşar’daki (Turbessel) iktasının rahatlığını, tepelik ülkesinde çekeceği sıkıntılara -ama yalnızca birbirini tutmaz dürtüleri, miskinliği ve zevk düşkünü olduğu için- tercih etmiş ve Zengi’nin Diyarbakır’ı göstermelik kuşatması, kontun şirin Suriye kentine gitmeye karar vermesi için yetmişti. Latin takipçileri de onu seve seve izlemişlerdi ve böylece Edessa, korunmak için maaşları genelde bir iki yıl geç ödenen paralı askerlere güvenen, eli silah tutmayan “barışçıl adamların”, Keldani ve Ermeni tacirlerinin ellerine kalmıştı. Böylesi savunucularla en yılmaz surlar bile bir işe yaramazdı.

      Şehir, hükümdarı ve seçilmiş haçlı şövalyeleri tarafından başıboş bırakılınca Zengi’nin beklediği fırsat karşısına çıkmış oldu; Diyarbakır üzerindeki kuşatmayı derhâl kaldırıp geniş bir orduyla Edessa üzerine yürüdü. Böyle gelin gibi bir şehri yıpratmak istemediğinden öncelikle garnizona “teslim ol” çağrısı yaptı fakat teklifi reddedildi. Baalbek’in akıbetini şüphesiz unutmadan Kur’an’a danışıp uygun bir kehanet bulması üzerine kuşatma emrini verdi. Mancınıklar ve becerikli lağımcılar getirmişti; mühendislerin girişlerini bombardımanlar ve sürekli saldırılarla gizledi; ta ki kuşatılanlar Kur’an’ın sözlerini hatırlayana kadar: “Bu engin dünya onlara dar geldi.”44 Bir Arap şair ona şunu söyledi:

      Sürer atlıları dalga dalga önünde

      Ezip geçerler yeri estirdikleri tufanla

      Sesi kesilir düşmanın mızraklarını duyunca böğründe

      Dilleri pembeleşir kanla

      Güzelliği gece gibi kara

      Ama çehresinde parlar ayla

      İsteyince merhametlidir

      Ama çetin savaşta asla

      Malikiyle kalp kalbedir

      Ve kudretiyle kol kola onunla. 45

      Boş yere üst üste yapılan atakların ardından mühendisler nihayet yanan çıralarla dolu mayınlarını surlara yanaştırdılar. Zengi hendekleri bizzat kontrol etti ve sonra “Sabaha benimle Edessa’ya yürümeyecek olan kimse bu gece benimle içmesin!” dedi.

      Bir ay süren kuşatmanın ardından neredeyse yedi metre genişliğinde bir oyuk açıldı duvarda ve Türkmen birlikleri bu vefakâr şehre akın ettiler (23 Aralık 1144). Zafer sarhoşluğuyla deliye dönmüş, Edessa’nın hükümdarlarının Müslümanlara kusturduğu tonlarca kanın intikamını almak için yanıp tutuşuyorlardı. Baldwin ve Joscelin’in şövalyelerinin kırsal kesimde yağma ve yangınlarla saçtıkları dehşetin, baskın ve katliamların intikamını etrafı kana bulayarak alma zamanıydı şimdi. İlk hışımla hiçbir şeyi ayırt etmediler; “dulları ve yabancıları öldürdüler ve yetimleri ölüme terk ettiler”; haçlar ters çevrildi, keşişler ve rahipler kesildi, her şey yok edilip ayaklar altında ezildi; yalnızca ceylanlar kadar güzel kızları, köle olabilecek gençleri ve tacirlerin

Скачать книгу


<p>42</p>

Bir şerefe iştiraki göstermek üzere, bir birliğe veya bir şahsa verilen mükâfat. Muharebeye iştirak ettiğini belirtmek veya birlik madalyası ile taltif edildiğini göstermek üzere, bir birlik bayrak gönderine, sancağına, makam forsuna takılan şerit veya kurdele. (e.n.)

<p>43</p>

Kur’an, xxxiii, 25

<p>44</p>

Kur’an, ix, 119.

<p>45</p>

İbnü’l Esir, “Atabeyler”, 121