Selahaddin - İslam’ın Birleştirici Gücü Kudretli Sultan. Stanley Lane-Poole
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Selahaddin - İslam’ın Birleştirici Gücü Kudretli Sultan - Stanley Lane-Poole страница 17
Fâtımîlerin, haremindeki yastıklara gömülü lideri, yalnızca Ali’nin hizbinden olan müminlerin gözünde “Gerçek İmam”la bağdaştırılan ruhani otoriteyi elinde bulundururken vezirleri adım adım iktidarı gasp etmiş ve hatta krallık sıfatında hak iddia etmişlerdi. Mücevherler işlenmiş tahtında Kahire halifesi, Bağdat’taki rakibi gibi bir kuklaya dönüşmüştü. Bürokratik idarenin doğal bir sonucu olan entrikalar ve hizipleşme nedeniyle kendi içinde bölünen Fâtımî Krallığı, hata edip Şii mezhebiyle uzlaşma yoluna giden halkıyla herhangi azimli bir istilacının önünde kolay av olabilirdi. Mısır’ın uzun süren hükümranlığının temel nedeni komşularının zayıflığıydı. Selçuklular gerçekten de Mısır’ı Suriye’den yoksun bırakmıştı ancak Mısır herhangi bir istilaya yeltenene kadar Selçuklu da çoktan parçalanmıştı. Fâtımî iktidarını on ikinci yüzyılın ilk yarısında tehdit eden tek kuvvet Kudüs Krallığı’ydı. Frenkler yalnızca Suriye kıyılarını ve iç kesimlerdeki birçok kaleyi ellerinde bulundurmuyor, aynı zamanda yağma peşinde hırsla savaşıyorlardı. Mısır’ın şansına ki haçlılar şan için olduğu kadar altın için de savaşmışlardı ve hiç şüphesiz Fâtımîlerin ardılları zevklerini düzenli yıllık vergilerden60 ölçülü biçimde aktarılan devlet yardımlarıyla tatmin ediyorlardı.
Nureddin’in özellikle Şam’ı fethinden sonra Suriye’deki siyasi tablo üzerine buraya varışı oldukça rahatsız edici bir etki yarattı. Suriye kralı ve Kudüs kralı şimdi artık hasımdılar: Hiçbiri bir diğerinin gücünü Mısır’ı ilhak yoluyla artırmasına, dolayısıyla güneyde bir gözlem merkezi edinmesine izin veremezdi.
Her ikisi de Nil Deltası’na göz dikmişti, birbirlerini kıskançlıkla ve ihtiyatla gözaltında tutuyordu. Ülkenin gerçek sahipleri Mısırlı vezirler, doğabilecek ihtimallerin tamamen farkında, her iki tarafa da göz kırpıyor ve iki tarafı birbirine düşürmeye uğraşıyordu. Sonuçta işi fazlaca ileri götürerek Selahaddin’e görmezden gelmeyeceği bir fırsat sundular.
Nureddin’in Mısır’ın işlerine ilk silahlı müdahalesi, görevinden alınmış bir vezirin çağrısı ile olmuştu. Sürekli suikastların yaşandığı ve vezirlerin durmadan değiştiği bir dönemde Yukarı Mısır’ın Arap idarecisi Şaver, 1163 Ocak’ında, yedi ay içinde Barkiye Taburu Komutanı ve Kapı Muhafızı Dirğam tarafından görevden alınıp ülkeden sürüleceğinden habersiz, vezirliğe getirildi. Şaver Şam’da bulunan Nureddin’e sığınarak yardım diledi. Mısırlı bir vezirin Suriye kralına ilk ittifak talebi değildi bu fakat Şaver’in teklifleri, umutsuzluk içinde verilen abartılı sözlerdi. Bir istilanın tüm masraflarını karşılayacak ve sonrasında Mısır’ın yıllık vergilerden elde edilen gelirinin üçte birini Nureddin’e verecekti. Suriye kralı, Mısır’dan bir parça edinmenin önemini biliyordu, buna kayıtsız kalamazdı; bunun siyasi konum elde etmenin tek anahtarı olduğunun ve bereketli bir gelir kaynağı oluşturacağının farkındaydı, yine de Şaver’in teklifini kabul etmekte tereddüt gösterdi. Adamın kendisine duyduğu güvensizlik ve sefer sırasında çölden geçerken haçlıların bölgesinde karşılaşacakları riskler muallakta kalmasına neden oldu.
Her nasılsa olaylar onun bu ihtiyatına karşı büyük bir hızla gelişti. Dirğam ve Amalric arasında yıllık devlet yardımı konusunda anlaşmazlık çıktı, böylece Kudüs’ün yeni kralı tam zamanında karar verip 1163 Eylül’ünde yıllık vergiyi almak amacıyla Mısır’ı istila etti. Bilbis yakınlarında yaşadığı ağır yenilginin akabinde barajları ve setleri yıkıp o dönemde en yüksek seviyesinde olan Nil’in güçlükle zapt edilen sularının ülkeyi sel altında bırakmasına neden olan Dirğam, böylelikle büyük bir bozgunun önüne geçti. Amalric yapılan bir çeşit anlaşmadan kısmen memnun bir şekilde, çoktan Filistin’e çekilmişti. Şaver’in Şam’la görüşme hâlinde olduğunu öğrenen Dirğam, Latin kralla uzlaşmamakta hata ettiğini fark edip aceleyle ebedî bir anlaşma yapma önerisinde bulundu ve işe vergileri arttırmakla başladı. Nureddin bu hamlenin haberini almış olmalı: Kur’an’a danıştı ve önceki çekincelerinden derhâl sıyrılarak, Amalric araya girmeden önce, aralarında Selahaddin’in de bulunduğu Esadeddin Şirkuh yönetimindeki Türkmenlerin Şam’dan gelen güçlü desteğiyle Şaver, Mısır’a hareket etti (Nisan, 1164). Mısırlılar Bilbis’te yenildi fakat Kahire surlarının gerisinde yeniden bir araya geldi.
HAÇLILAR VE MISIRLILAR AŞKELON ÖNLERİNDE
(St. Denys’te bir vitraydan alıntı, 12. yy)
Birkaç gün karasız çatışmalar yaşandı; Şaver Fustat’ı ve diğeri Kahire kalesini elinde bulunduruyordu. Sonra Dirğam, gelir sağlamak amacıyla vakf’a (yetimlerin parasına) el koydu, bunun üzerine insanlar ondan kopmaya başladı. Daha da kötüsü halife ve ordusu da ondan yüz çevirdi. Dirğam, körfeze çekilerek son kez “birleşme” isteğinde bulundu. Davullar boş yere gümbürdedi ve boş yere “maşallah” diye inledi trampetler savaş meydanlarında; kimse karşılık vermedi. Umutsuz emîr güçlü bir ordudan geriye kalan beş yüz atlı koruması etrafında olarak boş yere halifenin sarayı önünde yardım dilenip bütün bir gün boyunca hatta akşam ezanı okunana dek bekledi ve ondan atalarının hatırası hatırına pencereye çıkıp davasını kutsamasını diledi ama hiçbir karşılık alamadı. Korumalar da kısım kısım dağıldılar; ta ki otuz asker kalana dek. Aniden bir nara duyuldu: “Kendine bak ve kurtar hayatını!” Ve işte!.. Köprü kapısından giren Şaver’in trampetleri ve davulları duyuldu.
Sonra yalnız kalan lider Zuveyla kapısından geçip sokaklarda bir zamanlar kendisine tapan ve onun sırtından geçinen insanlara seslenerek, öne çıkıp davası uğruna çarpışmalarını istedi; onlarsa büyük çoğunluğun bir zamanlar gözde olan ama sonra devrilen kişilere karşı takındığı bir tavırla sadece yuhalayıp beddua ettiler. Yine de o, bu hengâmede çılgına dönen atı onu kutsal “Nefise Anne’mizin” kilisesinin yanında üstünden atana kadar ilerlemeye devam etti. Dönek halk anında kafasını uçurdu ve muzaffer bir edayla sokaklarda gezdirdi; bedenini de köpeklerin parçalaması için olduğu yerde bıraktı. Cesur, gösterişli bir adamın; yüzü, duruşu nazik ve alımlı, kültürlü ve her türlü sporda başarılı olan maceracı bir şövalyenin; “İbn Mukla gibi yazabilen, çift uyaklı şiirler üreten bir şairin ve çağının en iyi süvarisinin” ve Mısır’da ok fırlatmış gelmiş geçmiş en yürekli okçunun sonu işte böyle hazin oldu.
1164 Mayıs’ında61 yeniden iktidara geçen Şaver eski pozisyonunu kazanmasını sağlayan müttefiklerini başından atmak istedi ve Şirkuh’u varoşlarda tutarak, gittikçe güç kazanan Kahire’den uzaklaştırdı. Ardından güçlü surlar arkasında güvende olduğunu düşünerek müttefikine ihanet etti, tüm sözlerini bozdu ve tazminat ödemeyi reddetti. Şirkuh haklarından vazgeçecek veya bozulan bir akdi sineye çekecek bir adam değildi; Bilbis ve doğu illerini işgal etmesi için Selahaddin’i yolladı. Bu düşmanca davranış karşısında Şaver, Amalric’e çağrı yapmak durumunda kaldı. Eğer Nureddin Mısır’da sıkı bir yer edinirse haçlı davasının Filistin’de “şeytan ve derin deniz” arasında kapana kısılarak tükeneceğini açıkça öngören Kudüs kralı, bir zamanlar Dirğam’ı destekleme niyetiyle şimdi korumak zorunda olduğu Şaver’e
60
Surlu William’ın verdiği isimle Annuam tributi pensionem (xix, 5).
61
Bahaeddin’in Birinci Mısır Seferi Kronolojisi’nde bu bir yıl önce gerçekleşmiş (1163). Ben İbnü’l Esir’in “Kamil”ini takip ediyorum.