Tanrı İnsanlar. Герберт Джордж Уэллс

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Tanrı İnsanlar - Герберт Джордж Уэллс страница 10

Жанр:
Серия:
Издательство:
Tanrı İnsanlar - Герберт Джордж Уэллс

Скачать книгу

Ütopya’nın tekdüze sınırlarının ötesinde, bugüne kadar hayal bile edilmemiş dünyalara doğru. Bize dokunan bir el kadar yakın, Lonestone’un yıllar önce tahmin ettiği gibi; onun deyimiyle, bize kalbimizdeki kandan daha yakın.”

      “Bize bir nefesten ve ellerimizle ayaklarımızdan daha yakın.” diye hatalı bir şekilde tekrarladı Peder Amerton aniden kendine gelerek, “Peki ama neden bahsediyor? Bir türlü anlayamıyorum.”

      “Yeni bir gezegen keşfediyoruz, sakinlerinin ölçülerine bakacak olursak neredeyse bizim gezegenimizle aynı ebatta; tıpkı bizim göğümüzdeki güneş gibi bir yıldızın etrafında dolanan, hayat dolu ve tıpkı bizim gezegenimizde olduğu gibi yavaş yavaş ehlileştirilen bir dünyaları var. Bunu yapan gelişmiş zekâ belli ki bizim evrimimize hemen hemen paralel koşullar altında gelişimini sürdürüyor. Bu kardeş gezegen sakinlerinin görünüşlerini ele alacak olursak bizden biraz daha az gelişmiş gibi görünüyorlar. Ziyaretçilerimiz Son Karmaşa Çağı sırasında atalarımızın giydiklerine benzer kıyafetler giyiniyor ve onları andıran fiziksel özellikler sergiliyorlar.

      Tarihlerinin bizimkine birebir paralel olduğunu varsayamayız elbette. Hiçbir şey aynı değildir; birbirinden ayrı iki farklı parçacık hiçbir zaman eş değildir. Varlıkların boyutlarında, Tanrı’nın evrenlerinde, hiçbir zaman mutlak tekrarlama olmamıştır ve olmayacaktır da. Şu anda farkına vardığımız tamamen imkânsız bir gerçeklik. Buna rağmen açıkça bizim dünyamıza çok yakın ve benzer…

      Sizden bir şeyler öğrenmek adına hâlâ bilinmeyen pek çok yönü olan tarihimizi kontrol edip, deneyimlerinizden yararlanıp size bildiklerimizi sunmak ve aradaki ilişkide neye ihtiyaç olduğunu ve neyin mümkün olduğunu bularak sizin ve bizim dünyamıza yardım etmek için hazırız Dünyalılar. Burada biz, öğrenmenin henüz başındayız, hâlâ öğrenmemiz gereken şeylerin çokluğu karşısında şu anda bildiklerimiz çok az. Milyonlarca benzer konu üzerinden belki de birbirimize yardım edebiliriz.

      Sizin dünyanızda var olan ancak bizim dünyamızda gelişimini gerçekleştirememiş veya zamanla yok olmuş soy çizgilerine rastlanabilir. Bir dünyada var olup diğerinde çok nadir görülen veya yok olmuş elementler ve minerallerin varlığı da mümkün… Atomlarınızın yapısı… Dünyalarımız birleşebilir… Ortak bir canlanma için.”

      Tam da Bay Barnstaple’ın en çok duymak istediği ve en hevesli şekilde dinlediği kısımda işitilmeyen bir sesle devam etti. Sağır bir adam, onun hareketlerine bakıp onun konuşmasını sürdürdüğünü söyleyebilirdi.

      Bay Barnstaple, Bay Rupert Catskill’ın en az kendisininkiler kadar sıkıntılı ve şaşkın bakışlarını yakaladı. Peder Amerton, yüzünü ellerine gömmüştü. Bayan Stella ve Bay Mush, aralarında fısıldaşıyorlardı; dinliyormuş gibi yapmaktan vazgeçmişlerdi.

      “Böylece…” Serpentine’in sesi aniden tekrar duyulur oldu, “dünyamızda ortaya çıkmanızın doğuracağı ihtimallerin ve sonuçların kısaca bir tahminini yapmış olduk. Fikirlerimizi mümkün olduğunca açık bir şekilde size anlatmaya çalıştım. Şimdi de sizden birinin, dünyalarımız arasındaki bağın ne olabileceğine dair fikirlerini sunmasını öneriyorum.”

      BEŞİNCİ KISIM

      ÜTOPYA YÖNETİMİ VE TARİHİ

      1. BÖLÜM

      Önce bir sessizlik oldu. Dünyalıların bakışları birbirlerinin üzerinde gezindikten sonra Bay Cecil Burleigh’de birleşti. Politikacı bu beklentilerinden habersizmiş gibi davranıyordu. “Rupert!” dedi. “Sen yapmaz mısın?”

      “Ben yorumlarımı kendime saklıyorum.” dedi Bay Catskill.

      “Peder Amerton, siz farklı dünyalar üzerine konuşmaya alışkınsınız?”

      “Siz varken bu bana düşmez, Bay Cecil. Hayır.”

      “Peki ama ben onlara ne söylemeliyim?”

      “Ne düşünüyorsanız onu.” dedi Bay Barnstaple.

      “Çok doğru!” dedi Bay Catskill. “Bu konu hakkında ne düşünüyorsanız onlara bunu söyleyin.”

      Başka hiç kimse bu görev için uygun değildi. Bay Burleigh yavaşça ayağa kalkarak düşünceli bir şekilde yarım daire şeklindeki platformun ortasına doğru yürüdü. Ceketinin yakalarını tutarak bir süre başı önüne eğik bir şekilde, biraz sonra söyleyeceklerini toparlamaya çalışıyormuş gibi bekledi. “Bay Serpentine!” dedi sonunda. Güçlü ve içten bir ses tonuyla konuşuyordu, başını gölün üzerinde uzanan mavi göğe doğru kaldırmıştı, “Bayanlar ve baylar!”

      Bir konuşma yapmak üzereydi! Tıpkı Primrose Ligi’nde bir bahçe partisindeymiş gibi veya Cenevre’de! Bu akılalmaz bir şeydi ama başka ne yapılabilirdi ki?

      “İtiraf etmeliyim ki kalabalıklar karşısında konuşmaya alışkın olmama rağmen şu durumda kendimi oldukça yetersiz hissediyorum. Sizin hayranlık uyandırıcı konuşmanız; sade, doğrudan, canlı, yoğun ve zaman zaman etkileyici pasajlara dönüşen konuşmanız benim için memnuniyetle izlediğim bir örnek oluşturdu. Ayrıca karşısında kaçınılmaz olarak cesaretimi yitiriyorum. Mümkün olduğu kadar basit ve açık olarak, önceden hiçbir şekilde tasavvur etmediğimiz bir şekilde ait olduğumuz dünya hakkındaki genel gerçekleri anlatmamı istiyorsunuz. Benim bu karmaşık olayları anlamaktaki ve tartışmaktaki zayıf bilgimin elverdiği ölçüde düşünecek olursam durumun matematiksel boyutuna dair olağanüstü açıklamalarınızı düzeltecek veya bunlara ekleyecek bir şey bulamıyorum. Bize anlattıklarınız dünya standartlarındaki en ileri ve akılcı bilimin özünü içeriyor ve bizim şimdiki düşüncelerimizin çok ötesine geçiyor. Belli durumlarda, örneğin zaman ve çekim arasındaki ilişki söz konusu olduğunda itiraf etmek zorundayım ki size katılmıyorum ancak bu bir fikir ayrılığından çok kavrama güçlüğünden kaynaklanıyor. Olaya daha geniş çerçevede baktığımızda anlaşamamamız için hiçbir neden göremiyorum. Temel önermelerinizi şüphesiz kabul ediyoruz; yani sizinkine paralel bir evrende, burada görebileceğimiz tüm karşıtlıklara rağmen sizinkine kardeş bir gezegende yaşadığımızı doğruluyoruz. Kabul etmeye hazır olduğumuz bir başka gerçek de sizinkinden daha genç, dolayısıyla biraz daha az gelişmiş bir dünyada yaşıyor olduğumuz; sizin deneyimlerinizden belki birkaç yüz veya birkaç bin yıl gerideyiz. Bunu dikkate aldığımızda, size karşı tavırlarımızda biraz tevazu göstermemiz kaçınılmaz. Sizin astlarınız olarak bize düşen bilgi vermek değil öğrenmek. ‘Ne yaptınız?’ diye sormalıyız. Öğrenmemiz gereken daha çok şey varken görgüsüzce bir kendini beğenmişlik sergilemek yerine, ‘Şu anda olduğunuz konuma gelmek için ne yaptınız?’ diye sormalıyız…”

      “Hayır!” dedi Bay Barnstaple, kendi kendine ama yarı duyulur bir sesle. “Bu bir rüya… Eğer başka biri olsaydı…”

      Gözlerini ovuşturup tekrar açtı, işte yine buradaydı; Bay Mush’ın yanında ve Ütopyalı ilahların arasında sessizce oturuyordu ve Bay Burleigh, gerçek bir şüpheci olan, hiçbir şeye inanmayan, hiçbir şey karşısında şaşırmayan Bay Burleigh, binlerce konuşma yapmış bir adamın öz güveni ile parmak uçlarında yükselerek konuşmasını sürdürüyordu. Londra’da, Guildhall’da bile kendinden ve dinleyicilerinden daha emin olamazdı. Üstelik buradaki dinleyicileri

Скачать книгу