Savaş ve Barış II. Cilt. Лев Толстой
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Savaş ve Barış II. Cilt - Лев Толстой страница 12
En kalabalık ve ötekilere oranı doksan dokuza bir olan sekizinci grup ise sadece tek bir şeyi, yani ötekilerin hepsinden daha temel olan şeyi; kendileri için en fazla yarar ve zevki isteyen kimselerden oluşuyordu. İmparator’un büyük karargâhında kaynaşan ve birbirine karışan entrikaların bulanık suyunda, başka zaman hayal edilemeyecek şeyler başarılabilirdi. Kimi, kendisine büyük avantajlar sağlayan görevini elden kaçırmamak için bugün Pfuhl’un görüşlerini, yarın hasmının görüşlerini benimsiyor, öbür gün de İmparator’un hoşuna gitmek ve sorumluluktan sıyrılmak için o konuda hiçbir görüşü olmadığını söylüyordu. Kimi de avantajlar sağlamak istediği için İmparator’un bir gün önce hafifçe değindiği bir konu üzerine gürültü koparıyor, itiraz edenleri düelloya davet ediyor ve böylece, genel iyilik için kendini fedaya hazır olduğunu gösteriyordu. Bir üçüncü; hasımları bulunmadığı elverişli bir zamanda, reddedilmesine vakit olmadığını bilerek sadakat dolu hizmetlerine karşı para yardımı yapılması için ricada bulunuyordu. Bir dördüncü, İmparator ne zaman baksa işi başından aşkın olarak çalışıp duruyordu. Bir beşinci; çoktandır istediği şeyi -İmparator’un masasına çağrılmak- gerçekleştirmek için yeni ortaya atılmış bir görüşün doğruluğunu ya da yanlışlığını canını dişine takarak göstermeye çalışıyor ve bu amaçla, şu ya da bu ölçüde çarpıcı ve yerinde deliller ileri sürüyordu.
Bütün bu adamlar; para, nişan ve rütbe avına çıkmışlardı ve bu avda, İmparator’un ilgi ve lütfunun ne yöne döndüğünü gözlemlemekten başka şey yapmıyorlardı. Bir yöne döndüğünü belirleyince bu eşek arısı sürüsü de aynı yere yöneliyor ve bu yüzden, İmparator’un bir başka yere yönelmesi güçleşiyordu. Durumun belirsizliğinde; her şeye telaşlı bir mahiyet veren tehdit edici tehlikenin ciddiyetinde; karşıt görüşlerin ve duyguların çatışmasının, entrikaların, onurların girdabında; çeşitli uluslardan insanların oluşturduğu bu kalabalıkta; sayıları en fazla olan ve kişisel çıkarlarını düşünenlerin meydana getirdiği bu sekizinci grup, durumu daha da karmaşık ve içinden çıkılmaz hâle getirmekten başka şey yapmamaktaydı. Hangi soruya el atılsa daha önceki konu üzerinde kopardığı patırtıyı henüz bitirmemiş olan bu eşek arısı sürüsü, yeni sorunun üzerine üşüşüyor ve içtenlikle tartışanların sesini, vızıltılarıyla bastırıyordu.
Bütün bu gruplar, Prens Andrey orduya geldiği sırada kendini göstermeye başlayan bir dokuzuncu gruba kaynaklık etmişti. Yaşlı, aklı başında, devlet işlerinde tecrübeli olan ve karışık görüşlerden hiçbirini bir şekilde incelemesini ve belirsizliğe, kararsızlığa, kargaşaya ve zayıflığa son verecek çareleri aramayı bilenlerin oluşturduğu bir gruptu bu.
Bunlar bütün kötülüğün, her şeyden önce İmparator’un ve askerî yardımcılarının ordu içinde bulunmasından ileri geldiğini; saraya uygun düşen ama orduda çok zararlı olan belirsiz ve alışılagelmiş kararsızlığın buraya getirilmiş olduğunu; İmparator’un birliklere komutanlık değil hükümdarlık etmesi gerektiğini; bu duruma bulunacak biricik çözümün, İmparator ve çevresindekilerin buradan ayrılması olduğunu; burada bulunuşunun, kişisel güvenliği için gerekli elli bin kişinin elini kolunu bağladığını; sıradan ama bağımsız bir komutanın, İmparator’un varlığı ve otoritesinin etkisindeki en becerikli komutandan daha iyi olduğunu söylüyorlardı.
Prens Andrey’in Drissa’da, görevi tam olarak belirlenmeden beklediği sırada, bu grubun en gözde üyelerinden biri olan Devlet Sekreteri Şişkof; İmparator’a, Balaşef ve Arakçeyef’in de imzalamayı kabul ettikleri bir mektup yazmıştı. Şişkof bu mektubunda, harekâtın genel olarak gelişmesi üzerindeki düşüncelerini belirtmesi konusunda verdiği izinden yararlanarak İmparator’a, başkent halkını savaş konusunda yüreklendirmek ve coşturmak gerektiği bahanesiyle ordudan ayrılmasını saygıyla teklif ediyordu.
Savaş için coşku yaratmak ve yurt savunması için halka başvurmak gereği, -Rusya’nın zafer kazanmasının başlıca nedeni olan bu millî heyecan- (İmparator’un Moskova’da bulunmasının özellikle yol açması dolayısıyla) evet bu gerek, ordudan ayrılması için bir bahane olarak ona sunulmuş ve onun tarafından kabul edilmişti.
X
Bir gün Barclay, yemek sırasında Bolkonski’ye Türkiye konusunda bilgi almak üzere İmparator’un kendisini görmek istediğini ve aynı gün akşam altıda, Bennigsen’in yanına gitmesi gerektiğini söylediğinde bu mektup henüz İmparator’a sunulmamıştı.
Aynı gün, Napolyon’un ordu için tehlike oluşturacak yeni bir hareketine ilişkin olan ve daha sonra yanlış olduğu ortaya çıkan bir haber, İmparator karargâhında duyuldu. Aynı sabah Albay Michaux, İmparator ile birlikte Drissa istihkamlarını gezerek Pfuhl tarafından kurulan ve Napolyon’un mahvolmasına yol açacak bir taktik “chefd’oeuvre”ü31 olarak kabul edilen bir ordugâhın, saçma bir şey olduğunu ve Rus ordusunun mahvolmasına yol açacağını ona göstermişti.
Prens Andrey, ormanın tam kıyısında küçük bir konağı seçmiş olan Bennigsen’in konakladığı yere geldi. Bennigsen de İmparator da yoktu orada ama İmparator’un yaverlerinden biri olan Çernişef, Bolkonski’yi karşıladı ve Majestelerinin, değerinden şüphe duyulan Drissa ordugâhını aynı gün ikinci kere gözden geçirmek üzere General Bennigsen ve Marki Paulucci ile birlikte gittiğini söyledi.
Çernişef birinci salonda, pencerenin yanında bir Fransız romanı okuyordu. Burası bir balo salonuydu şüphesiz, üzerine halıların yığılmış olduğu bir org duruyordu hâlâ ve Bennigsen’in yaverinin yatağı bir köşedeydi. Yaver oradaydı. Bir ziyafet ya da çalışma yüzünden hâlsiz düştüğü belli oluyordu; dürülü yatağın üzerine oturmuş, uyuklamaktaydı. Salonun iki kapısından karşıdaki eski salona, sağdaki ise çalışma odasına açılıyordu. Birinci kapıdan, Almanca ve ara sıra da Fransızca konuşanların gürültüsü duyulmaktaydı. Orada, eski salonda, bir savaş kurultayı değil (İmparator kesin tespitlerden hoşlanmazdı.); içinde bulunulan güçlükler dolayısıyla görüşlerini öğrenmek istediği kimseler toplanmıştı. Bir savaş kurultayı değildi bu ama İmparator’un kendisi için bazı sorunları çözümleyecek olan bir çeşit seçkinler toplantısıydı. Çağırılmış olanlar şunlardı: İsveçli General Armfeldt, General Yaver Wolzogen, Napolyon’un “Kaçak Fransız Uyruğu” dediği Wintzingerode, Michaux, Toll, askerlikle ilgisi olmayan Kont Stein ve nihayet Andrey’e dendiğine göre işin la “cheville ouvrière”i32 olan Pfuhl. Prens Andrey, bu adamı iyice inceleme fırsatını bulmuştu. Çünkü kendisinden biraz sonra gelmiş ve salona geçmeden önce Çernişef ile konuşmak için biraz durmuştu.
Sırtında eğreti duran, kötü kesilmiş Rus generali üniformasıyla tebdili kıyafet geziyormuş gibi görünen Pfuhl; hiç görmediği hâlde Prens Andrey’e ilk ağızda tanıdık biri gibi gelmişti. Weirother’den, Mack’ten, Schmidt’ten ve 1805’te tanıma imkânı bulduğu öteki kuramcı Alman generallerinden bir şeyler vardı onda ama hepsinden daha tipikti. Öteki Alman kuramcılarının bütün ayırt edici özelliklerini bu ölçüde bir araya getiren başka bir Alman’ı görmemişti hiç.
Pfuhl,
31
Şaheser.
32
Ana kuvveti.