Son Alperen Muhsin Yazıcıoğlu’nun Sır Görüşmeleri. Veli Toprak

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Son Alperen Muhsin Yazıcıoğlu’nun Sır Görüşmeleri - Veli Toprak страница 7

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Son Alperen Muhsin Yazıcıoğlu’nun Sır Görüşmeleri - Veli Toprak

Скачать книгу

Uzatılması gündeme gelmişti. Rahmetli Erbakan da aynı düşüncede idi ama ortağımız (DYP) Çekiç Güç’ün aynı şekilde devamını istiyordu. Parti içinde uzun uzun görüşmeler oldu. Sonra tezkere üzerindeki uzun görüşmelerde Erbakan parti adına benim konuşmamı istedi. İyi hazırlık yaptım ve konuşma gerçekleştirdim. Gruplar dışında da Muhsin Bey konuştu. Muhsin Bey konuşmasında sık sık “Bülent Bey’in dediği gibi.” diyerek… (Tutanaklar hâlâ açıklanmadı. Başkanlık Divanının kararı gerekiyor, AK Parti döneminde açmak için mücadele ettim, başarılı olamadım.) Sonra birbirimizi kutladık. Çekiç Güç’ü Keşif Güç hâline getirdik o toplantıdan sonra.

      28 Şubat sürecinde REFAHYOL Hükûmeti’ne destek verdi…

      28 Şubat sürecinde hepimiz aynı sıkıntıları çektik. Cesur bir şekilde müdafaalarını yaptı. “Namlusunu millete döndürmüş bir askere ben selam durmam.” veya “Tanka selam durmam.” dedi. Yeri geldi, “Türkiye laiklik ve şeriat tartışmalarında İran olmayacak ama Türkiye bir Suriye de olmayacak.” dedi. Birileri bu mesajı aldılar. Çok etkili oldu bu konuşmalar. Demek ki Türkiye’nin yaşadıklarını ve komşularıyla olan ilişkilerini ve Silahlı Kuvvetlerin komuta kademesindeki bazı generallerin ne yapmak istediğini onların anlayacağı dilden ortaya koymuştu.

“Ben Olsam Kapıyı Vurur, Çıkarım!”

      28 Şubat sürecinde birbirimize destek olduk. Muhsin Bey gönül dostu idi. Bildiğim kadarıyla ehli tarik idi. Menzil ile bağlantısı vardı. Ama ben eminim, onu bütün cemaatler seviyorlardı. 28 Şubat’ta Erbakan ve Çiller’in yeteri kadar cesur davranmadığını gördü. Bunu zaman zaman bize de ifade ediyordu; “Ben olsam kapıyı vurur, çıkarım, seçim ise seçim derim. Millete giderim yoksa bunların imzalanması hoş bir şey değil.”

      Destek vermesi için araya girenler oldu mu?

      Sonrasında Erbakan Hoca’m, ona hatırını kıramayacağı insanlar gönderdi. Sistemi şöyle düşünmüşlerdi; mecburen Erbakan istifa edecek, başbakanlık sırası Çiller’e gelecek, BBP’nin 8 oyuyla birlikte hükûmet kurulacaktı. Hatta BBP’li arkadaşların da imzası alınmıştı Demirel’e götürülmek üzere. O zaman direndi Muhsin Bey, “Bunların niyeti kötü, direnmezseniz esiri olursunuz.” anlamında.

      Hoca’nın ricaları ile araya giren bazı manevi büyüklerin “ ‘Ben Müslümanların iktidarına engel oldu.’ dedirtmem!” dedi. “Destekliyorum.” diye kararını vermişti. Kendini dindar/Müslüman hisseden koskoca bir zümrenin hukukunu savundu, aynı zamanda ümmete karşı sorumluluğu olduğunu biliyordu. Memleket meselelerinde her zaman çizgimiz örtüştü. Farklı partilerde oluş, bizi hiçbir zaman ayrı noktaya düşürmedi. Ben de Allah’a hamdediyorum ki 12 Eylül’den sonra gerçek ülkücü kardeşlerimizi savunmuş olmanın da aramızda bir samimiyet getirdiğini gördüm.

“Yaşasa İktidarı Hizaya Sokabilecek…”

      AK Parti’nin iktidara gelmesinden de mutlu olduğunu biliyorum. Onun da özlemiydi mutlaka. Bir defa benden ricası oldu. Nazik bir insandı. Bütün siyasetçiler çok taleplerle gelirler. TBMM başkanlığım döneminde ceplerim dolardı. Kimisi sekreterini Meclise almamı, kimisi başka şeyler söylerdi. Şahsen ben de “Muhsin Bey’den bir emir, rica gelse de ben de onu yapsam, memnun etsem.” diye düşünürdüm. Sanıyorum 5 yıllık Meclis başkanlığımda “Şu arkadaş burada çalışıyor, başka yerde değerlendirmek mümkün mü?” dediğinde ben mahcup olurdum. “Sayın Genel Başkan sizin ricanız bizim için emirdir.” derdim. Belki o arkadaşın işini yapmışımdır, onun dışında benden bir ricası olmadı.

      2009’da ani vefatı bizi çok şaşırttı. Allah ömür verse de bugünlere gelse idi, bugünkü iktidarı da hizaya sokabilecek güçte idi, düşüncesi ve ikazı ile… Çünkü hepimiz ona çok inanırdık. Bilelim ki o çok güçlü bir siyasetçi idi.

“O Komutanlardan Alacağımı Aldım…”

      Arkasından yazılan, konuşulanlara da bakıyorum. Kırık dökük bir helikopterle verdiği sözü yerine getirmek için küçük bir beldeye gidişi bile onun dostlarına olan vefasını gösterir. Davasına olan bağlılığını gösterir. Cenabıallah cennetinde misafir etsin inşallah.

      Siz TBMM başkanı seçildiğinizde “komutanlara misilleme” olarak ziyaretini “uzun” tutmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

      Ben Meclis başkanı olunca komutanlar “gelip gelmemeyi” tartışmışlar. Hilmi Özkök, “Gelenektir, hep gidildi.” diye ikna etmiş. Geldiler bir karış suratla. Sadece 3 dakika kaldılar. Muhsin Başkan ise arkadaşlarıyla gelip uzun süre ziyarette bulunarak cevap vermişti. Muhsin Bey ve arkadaşları beni onurlandırdılar. Ben de o komutanlardan alacağımı sonradan fazlasıyla aldım…

      CELAL DOĞAN KİMDİR?

      1943 Gaziantep Nizip doğumlu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. 1977 yılında CHP’den milletvekili seçildi, 1980 Darbesi’yle serbest avukatlığa başladı. 1989’da Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Başkanı seçildi ve 2004 yılına kadar üst üste 3 dönem başkanlık yaptı. 1993-2006 arasında Gaziantep Spor Kulübü başkanlığını da yürüttü ve onun döneminde futbol kulübü tarihinin en başarılı dönemlerini yaşadı. 2015-2018 yılları arasında iki dönem İstanbul milletvekilliği yaptı.

      CHP’Lİ ESKİ MİLLETVEKİLİ CELAL DOĞAN:

“Helalleşmek İsterdim, Millîci ve Anti-Emperyalistti…”

      Çok muhterem bir insandı. Ben belediye başkanı iken Antep’e gelmişti. Kendi partisinin yöneticilerini toplamış, farklı partilerdeyiz, farklı ideolojilerden geliyoruz. Biz solcu, o ülkücü. 1994’te aday olduktan sonra yerel seçimlerde yönetime bana oy vermelerini tavsiye etti. “Antep’te yapılan hizmetleri gördüm, bu adam çalışıyor, bilinen de bir insan, haksızlık yaparız desteklemezsek. Hizmeti aksatmış oluruz.” diye bana destek olunmasını istemiş.

      Telefonla konuştuk, “Bizim böyle bir kararımız var.” dedi, ben de kendisine teşekkür ettim. O zaman ortada memleket vardı, hizmet vardı, ahlak vardı. Şimdi ne var ne yok! Lafta herkes memleketi seviyor ama icraat? Seçimde verdiği destekten dolayı helalleşme şansım olmadı. Mutlaka hakkını helal etmesini isterdim, sağ olsa ederdi diye düşünüyorum.

      Genel çizgisine baktığınızda anti-emperyalist bir insan. Millîci, namuslu kalmış bir adam ve siyasetçi. Sivas Ticaret ve Sanayi Odası beni aradı. “Antep sanayisi nasıl gelişti, bize de anlatır mısınız? Bizim tespitlerimize göre siz bunun öncülüğünü yapıyorsunuz.” diye davette bulundular. Ticaret ve Sanayi Odasında konferans vermemi istediler. Sivas’ta bizi ağırlamak istemişti rahmetli Başkan. Ancak programı Oda yapınca görüşemedik.

“Türkiye’de Namuslu Kalmak Zor, O Namuslu Adamdı”

      Allah rahmet eylesin. Ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum. İddia doğru ise -ki olma ihtimali yüksek- bir an önce faillerinin bulunması devletin namus borcudur. Değerli bir insan öldürülüyor. Suikasta maruz kalıyor. Hâlâ faili belli değil. Görevi ihmalden, suistimalden

Скачать книгу