Mutluluk Doktoru. Dr. Ecz. Metin Uyar
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Mutluluk Doktoru - Dr. Ecz. Metin Uyar страница 6
Diğer senaryomuzdaysa başrole bizi mutlu edeceğine inandığımız şeyleri koyalım. Bu paraysa örneğin, diyelim ki bir miras davası neticesinde elimize büyük miktarda para geçeceğini öğreniyoruz. Başka bir seçeneğe göz atalım. Âşık olduğumuz kadın ya da adam bize mesajlar atıyor, iltifatlar ediyor ve görüşmek istediğini söylüyor. Ya da mucizevi bir şekilde yıllardır hayalini kurduğumuz seyahate çıkacak parayı ve zamanı ayarlıyoruz mesela… İşte tüm bu senaryoların getireceğini düşündüğümüz mutluluk, bizim içimizdeki mutlulukla birebir bağlantılı. İlk senaryoda, parayı öğrendiğiniz andaki şaşkınlık ve mutluluğu, “Herkes benimle param için arkadaş olacak şimdi”, “Harcarsam hemen biter” veya “Kimse bilmemeli” gibi kendi yarattığınız şüpheler takip edebilir. İkincisinde, “Nereden çıktı şimdi?”, “Bir şey mi duydu?”, “Oyun mu oynuyor?” gibi onlarca soru beyninizi kemirmeye başlayabilir. Peki hangi durumlarda böyle oluyor, düşündünüz mü? İçinizdeki mutluluğa söz vermediğiniz zaman.
Sözün özü, iç huzurumuz, kendimiz olarak hissettiğimiz hoşnutluk, başımıza gelen güzel şeyleri kabul edişimizi de etkiliyor. Ayrıca iç huzurumuz varsa, kendimizle husumetimiz kalmamış, kapılarımızı mutluluğa sonuna kadar açmışsak, dış etkenler de ruh halimizde çok büyük dalgalandırmalar yaratamıyor artık. İşte o zaman adımlarımızı da çok daha özgür atabiliyoruz…
Mutluluk Oyunu Oyna
Oyun dendiğinde bilgisayar oyunları veya çeşitli kutu oyunları haricinde aklımıza gelen, oyunun bir “çocuk aktivitesi” olduğu değil mi? Çünkü tıpkı hayvanlarda olduğu gibi, insanlar da özellikle çocukken oyunlarla vakit geçirir. Ve oyuna ayrılan bu zaman duygusal, bilişsel, davranışsal ve sosyal gelişimde önemli rol oynar. Sizce yetişkinler olarak hayatımıza biraz daha oyun katmak mutlu hissetmemize yardımcı olmaz mı? Çocuklardan öğrenmemiz gerekenlerin, daha doğrusu kendimize hatırlatmamız gerekenlerin başında saat kaç olmuş, kıyafetlerin mi kirlenmiş, saçın mı bozulmuş umursamadan, doya doya gülmekten sakınmadan oyunlar oynamak geliyor.
Oyun dediğimizde neleri kast ettiğimiz konusuna gelince, sözü kariyerini oyun üzerine çalışmaya adamış bir uzman olan Dr. Stuart Brown’a bırakmak yeterince açıklayıcı olacaktır diye düşünüyorum: “Oyunsuz bir hayat çeşitli oyunlar haricinde sporun, sanatın, filmlerin, kitapların, müziğin, şakaların, dramatik hikâyelerin olmadığı bir hayat. Flörtleşmelerin, düşlerin, komedi ve ironinin olmadığı bir hayatı gözünüzde canlandırın… Genel anlamıyla, insanları olağan, dünyevi şeylerin dışına çıkaran şeydir oyun.”18
Play: How it Shapes the Brain, Opens the Imagination, and Invigorates the Soul kitabını Christopher Vaughan ile birlikte yazan Dr. Stuart Brown, aynı zamanda ABD’de kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olan Ulusal Oyun Enstitüsü’nün de kurucusu. İki yazar, oyunun sadece mutlu olmada değil, sosyal ilişkileri sürdürmede, yaratıcı ve yenilikçi biri olmada da kritik bir rolü olduğunu belirtiyor ve “Oynadığımız zaman insanlığımızın en saf halini, kişiliğimizin en doğru ifadesini ortaya koyuyoruz. Yaşadığımızı en çok hissettiğimiz zamanların, en güzel anılarımızı oluşturanların oyun anları olması şaşırtıcı mı?” diye soruyorlar. Hepimiz cevabı içten içe biliyoruz, değil mi?
Oyunla ilgili kararınızı verdiyseniz, şimdi tekrar oyunlar oynamaya başlarken size eşlik edecek, “suç ortağınız” olacak arkadaşlarınızın olması avantajınıza. Sizinle birlikte çocuklaşacak bir arkadaş seçin ve oyun önerisini götüren ilk siz olun.
Haydi, örneğin ilk olarak birlikte bir parka gidin, etrafta kimse yokmuşçasına eğlenin, salıncaklara binin, çocuklarla sohbet edin, içinizden nasıl geliyorsa beraber çocuklaşın. Belki bir diğer oyun buluşmasında daha önce denemediğiniz bir aktiviteyi birlikte denemek üzere sözleşeceksiniz, kim bilir…
Sadece insanlarla değil, düşüncelerinizle de oyunlar oynamak, onları farklı açılardan ele alıp vakit geçirmek mümkün. Bu konuyu yıllarca Türkiye’nin en güvenilir insanı seçilen ünlü bir isim üzerinden örnek vererek açıklamak istiyorum. Üniversitede öğrenciyken kendimi çok ilgi duyduğum medya alanında geliştirmek için Uğur Dündar Müjdat Gezen televizyon okuluna yazıldım. Uğur Dündar, ders aldığım ve anlattıklarını hayranlıkla dinlediğim biri olarak karşımdaydı. Habercilik konusundaki başarılarının yanı sıra Uğur Dündar’ın sağlıklı yaşam konusunda da çok başarılı olduğuna dair bir izlenimim oluşmuştu. O yıllarda kurucu başkanı olduğum öğrenci kulübü için Dündar’a kendisiyle röportaj yapmak istediğimi söyledim. O da kabul etti. Kulübümüz bir sağlık kulübü olduğundan sorularım da sağlıklı yaşamla ilgiliydi… Hâlâ çok sağlıklı olmasını ve fit görünmesini neye borçlu olduğunu sordum. Dündar, sağlıklı beslenmeye çok önem verdiği, düzenli olarak fiziksel aktivitelerini yaptığı gibi sağlıklı yaşam alışkanlıklarını anlattı. “Sağlıklı yaşam için neler yapılması gerektiğini hemen hemen herkes biliyor da bir türlü motive olup yapamıyor” düşüncesiyle sağlıklı yaşam tercihlerini her gün nasıl aynı motivasyonla sürdürebildiğini sordum merakla. Dündar, her gün bir sağlık oyunu oynadığını anlattı. Sağlıklı beslenmeyi, fiziksel aktivite yapmayı ve diğer tüm sağlıklı yaşam alışkanlıklarını o oyunun bir parçası olarak görüyordu. Yani “Sağlıklı yaşamak için bunları yapmak zorundayım” düşüncesiyle değil, “Her gün keyifli bir oyun oynuyorum” diyerek motive ediyordu kendisini. Bu oyundan esinlenerek ben de her gün mutluluk oyunu oynasak nasıl olur diyorum? Bu oyunun bir parçası olarak sağlıklı uyandığımız her güne şükrederek başlasak, kısa bir meditasyon ve doğa sesleri ile hayatımızdaki güzel şeylere odaklansak…
Mutluluk Günlüğü Tut
Duygu ve düşüncelerimizi ifade etmenin en etkili yöntemlerinden biri yazmak. Duygu ve düşünceleri yazmanın, özellikle de aklınızdan, kalbinizden gelenleri yazmayı ifade eden ‘anlatımsal yazma’ (expressive writing) çeşidinin insanlar üzerinde olumlu etkilerine dair çalışmalar var. Günlük hayatınızda da yazmanın terapi gibi geldiğini söyleyenleri duymuşsunuzdur, yazarların ya da günlük tutan ünlü isimlerin röportajlarında başrollerdedir bu cümle.
Herkes üzerinde aynı derecede etkili olması imkânsız olsa da, yazmak, söyleyemediğiniz ya da ‘sanki ağzınızdan çıktığı anda gerçek olacakmış’ gibi gelen his ve olaylarla yüzleşmek için iyi bir yöntem. Bir defa, sınırlarını sizin belirlediğiniz güvenli bir ortam yaratıyorsunuz kendinize. Eşinize, ailenize ya da psikoloğa anlatamayacağınızı düşündüklerinizi, görenin bir tek sizin gözleriniz olacağını bilmenin rahatlığıyla içinizden atıyorsunuz. İlla kâğıda da değil, teknolojinin nimetleri emrinize amade, telefona, tablete, bilgisayara…
Yaşananları üstünkörü not etmek bile olayları sindirme ve kabul sürecine yardımcı olabilir. Çok da farkında olmadıklarınızı açık seçik ortaya dökebilir. Mesela hedeflerinizi, hayallerinizi, neler yaşamayı istediğinizi yazıyorsanız, bir bakmışsınız asıl ulaşmak istediğiniz nokta üzerindeki bulutlar dağılıvermiş. Aradan zaman geçip de günlüğünüzü okuduğunuz zaman gözünüzde kare kare canlanan anıların yaşattığı nostalji ve onlardan çıkarabileceğiniz dersler de cabası.
18