Mutluluk Doktoru. Dr. Ecz. Metin Uyar

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Mutluluk Doktoru - Dr. Ecz. Metin Uyar страница 8

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Mutluluk Doktoru - Dr. Ecz. Metin Uyar

Скачать книгу

Sevdiklerimiz için güzel bir sofra hazırlamak

      3. El becerisi isteyen yaratıcı aktiviteler yapmak

      4. Hayvanlarla ve/veya çocuklarla oyun oynayarak vakit geçirmek

      5. Meditasyon

      Bedeninden Çık

      “Bedeninden çıkmak da ne demek?” sorularını duyar gibiyim. Bedenimizden fiziksel olarak çıkmak mümkün değil elbette (şimdilik en azından) ama kendimize dışarıdan bakabilmek mümkün. Sosyal medyada tanımadığımız yüzlerce insana kıyafetimizden yediklerimize ve vücudumuza kadar her şeyimizi yorumlama hakkını vermişken bu hakkı bir de kendimize vermişiz, çok mu? Üstelik kendimizi bir dış göz olarak değerlendirmenin sağlayacağı yeni bakış açılarına ihtiyacımız çok daha fazla…

      İster istemez her olayı, merkeze kendimizi koyarak, bizim için ifade ettikleri üzerinden algılıyor, değerlendiriyoruz. Mesajımıza birkaç saat cevap yazmayan flörtümüz işiyle uğraşıyor belki, bambaşka bir sıkıntısı var, trafiğe takıldı, hasta oldu, ihtimaller binlerce… Ama bizden hoşlanmadığı, bir şeylere alındığı, kızdığı geliyor aklımıza ilk olarak. Bir başkasının hikâyesi olsa, “Olur mu canım öyle şey, nereden çıkardın?” diyeceğimiz pek çok durumda, söz konusu kendimiz olduğunda bakış açımız çoğu kez bambaşka oluyor.

      Hepimiz için geçerli olan bu durumun tek çözümü, bize farklı pencereler açıp başka yollar gösterecek eş dost değil iyi ki. Biz de kendimize karşı objektif bir göz olmaya çalışarak başarabiliriz bunu. “Kendi dünyamızla gerçek dünya arasındaki fark”ı görmek adına bir adım atabiliriz. Bir dahaki sefere, işin içinden çıkamadığınız bir durumla karşılaştığınızda bilinçli olarak kendinizi üçüncü bir şahsın yerine koyun. Örneğin kendinize, “Ali’ye şu anda en iyi gelecek şey ne?” diye sorun. Neticede en doğru yanıtı bilen kişi sizsiniz ve bu şekilde çok daha realist bir cevap almanız mümkün olacak. Nasıl ki uçaklardaki güvenlik talimatlarında oksijen maskesini önce kendinize, sonra çocuğunuza takmanız önerilir, kendinizi emanet edeceğiniz en güvenilir insan yine sizsiniz, unutmayın. Bu durumu avantaja çevirmek sizin elinizde.

KENDIMIZE DIŞARIDAN BAKARKEN…

      • Diğer insanlara karşı ne kadar toleranslı ve nazik olduğunuz ile kendinize karşı ne kadar toleranslı ve nazik olduğunuzu kıyaslayarak değerlendirin.

      • Başkaları yaptığında sizi rahatsız eden, tahammül sınırlarınızı zorlayan davranışların bir kısmını siz de ara ara tekrarlıyor olabilir misiniz? Bir de bu açıdan bakın.

      • Kendinize koyduğunuz hedeflere ve başarmak istediklerinize giden yolda atılması gereken adımlar neler? Siz bu yolda şu an hangi adımdasınız ve ilerleyişiniz nasıl gidiyor? Objektif bir değerlendirme yaparak durumunuzun farkına varın.

      • Özel hayatınızda çevrenize verdiğiniz tavsiyelerin kaçını kendiniz uyguluyorsunuz? Partnerinizle ilişkinizi ve sorunlarınızı kendi hikâyesi olarak bir arkadaşınızdan dinleseniz, hangi noktalara dikkatini çekerdiniz?

      Düşünce Şeklini Güncelle

      Gelişmemizin, sınırlarımızı keşfetmemizin, yapabileceklerimizin önüne ördüğümüz bir duvar var: Sabit fikirlilik. Sabit fikirli olmakla doğru olduğuna inandığı bir düşünceyi savunmayı karıştıran, bilimsel kanıtlarla çürütülse bile fikrini güncellemek yerine gerçeği eğip bükmekle uğraşan pek çok kişi tanıyoruz. Üstelik bu durum sadece öğreneceklerimizi, gelişimimizi değil, sosyal hayatımızı ve karşımıza çıkan fırsatları da etkiliyor. Nasıl mı? “Bu konuda tek bir doğru vardır, onu da ben bilirim” tavrı karşıdaki kişi için iticiliği bir yana, diyaloğu da sonlandıran bir tavır. Bir süre sonra insanlar böyleleriyle görüşleri üzerine konuşmaya vakit ayırmayı tercih etmiyor. “Neticede orta noktada buluşma ya da fikrini değiştirme ihtimali yok” diye boşa zaman kaybı olarak görüp uzak durabiliyor. Tabii olası fırsatlar da uzak duruyor böylece…

      Çağın gerekliliklerinin farkında olmak da bu kapsamda karşımıza çıkıyor. Örneğin günümüzde bilgisayar kullanmayı bilmeden yapabileceğiniz meslek sayısı az ve gittikçe de azalmaya devam edecek. “Teknolojiden hoşlanmıyorum, faydasından çok zararı var” gibi bir fikre körü körüne bağlı olup da alanının bir numarası bir pazarlamacı olmayı beklemek ne kadar tutarlı? “Ee ama işin online’la birebir bağlantılı artık” demezler mi?

      Şimdi de düşünce şeklimizi değiştirebilmek adına neler yapabiliriz, ona bakalım. Öncelikle “Bu konuya başka nasıl yaklaşılabilir?”, “Bu duruma farklı nasıl bir bakış açısı geliştirebilirim?”, “Bu olay daha farklı nasıl yorumlanabilir?” sorularını hep cebinizde tutarak, kendinize soracağınız bu sorulara her zaman vakit ayırarak. Hatta bunu bir oyuna çevirmek daha da eğlenceli hale getirir bu pratiği: Konu neyse, beş kişi, beş farklı bakış açısıyla ele alsın örneğin. Hepsi için senaryo yazarı da siz olun. Bakalım bu beş farklı bakış açısı size hangi kapıları açacak.

      Aynı şekilde davranarak her defasında farklı sonuç beklemek anlamsızsa madem, farklı bir sonuca ulaşmanın yolu düşünce şeklimizi değiştirmek. Hayatınızda değiştirmek istediğiniz üç şeyi not edin bir kâğıda. Sonrasında biraz önce bahsettiğimiz oyunu bu kez kendi hayatınıza uyarlayın. Bu üç konuya farklı gözlerle bakmayı deneyin. Yazın bakalım X, Y ve Z isimli üç farklı kişi bu konuları birbirinden farklı olarak nasıl ele alabilirdi? Bu küçük senaryo oyunu belki de değişiminize giden yolun en önemli adımı olacak, denemeden bilemezsiniz…

      Ruhunu Doyur

      Söz konusu gıda olduğunda bedenimizin isteklerine kulak vermemek zor, peki ya ruhumuz? Onun da ilgiye ve beslenmeye ihtiyacı yok mu?

      Ruhumuzu doyurmaya vakit ayırmak, mutlu ve huzurlu bir hayatın ayrılmaz bir parçası. Bu konuda neler yapabiliriz sorusunun yanıtıysa tamamen kişisel. Dünyada ne kadar insan varsa o kadar farklı karakter, bu karakterlerin de o kadar farklı ihtiyaçları var. Hal böyleyken ruhumuza nelerin iyi geldiğini bize bizden daha iyi kimse söyleyemez, yani bu keşfi yapmak bize düşüyor. Bu keşif yolculuğunda tamamen karanlıkta da değiliz. Bazı tüyolarımız var. Örneğin parayla satın alabileceğimiz nesnelerdense anlamlı deneyimlerin insan ruhunu daha çok doyurduğunu biliyoruz. Mesela en yakın arkadaşla çıkılan, bol bol güzel anı ve yeni bilgilerle dönülen bir tatil, ilk kez denenen spor/ sanat aktivitesi, tanışılan farklı insanlarla edilen zihin açıcı sohbetler… Bu örnekler dışında bambaşka deneyimler de bu işlevi görüyor olabilir. Peki benim için neler bunlar diyorsanız, sizi tamamen âna getiren, zamanın nasıl geçtiğini fark etmeden içinde kaybolabildiğiniz neler var hayatınızda, hepsini tek tek yazın. Bu maddelerin ortak noktalarından hareketle de ruhunuzun en sevdiği gıdaları ayırt etmek artık size kalmış.

      Düşündüğünüzde, ruhunuza yapacağınız yatırım göz ardı edilecek, ertelenecek bir yatırım değil. Düştüğümüzde bizi tekrar ayağa kaldıracak olan da, düşmeden daha uzun süre devam etmemizi sağlayacak gücü bize veren de bu yatırımlar. O yüzden ertelemeden, hemen şimdi kendinize iyi gelen ‘besin’lerin farkına varın. Bunları hayatınıza nasıl daha fazla dahil edebilirsiniz? Bunun peşine düşün. Bir süre sonra üzerinizdeki, üretkenliğiniz, mutluluğunuz üzerindeki etkilerine bakın. Alışkanlığa çevirdiğiniz minik aktiviteler,

Скачать книгу