Mutluluk Doktoru. Dr. Ecz. Metin Uyar
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Mutluluk Doktoru - Dr. Ecz. Metin Uyar страница 12
Gözlemle
Gözlemlemenin kelime anlamı, Türk Dil Kurumu sözlüğünde, “Gözlemek” ve “Dış dünyadaki bir şeyi iyi bilmek için dikkati onun üzerinde tutmak, müşahede etmek” olarak geçiyor. Bu bölümde de gözlemlemenin mutluluğumuza etkilerini ele alırken hem kendimizi hem de çevreyi gözlemleyerek elde edeceklerimize bakacağız. Tanımında da gördüğümüz üzere, gözlemin kritik noktası dikkati veriyor olmak. Tersi durumu düşünelim. Sizin de “Oradaydım ama değildim sanki” diyebileceğiniz bir ânınız olmuştur. Gittiğiniz bir yerde mesela, aklınız başka yerlere takılmıştır; konuşulana, etraftaki insanlara kulak vermemişsinizdir. Sorsalar, mekânı ya da insanların fiziksel özelliklerini bile tarif edemezsiniz. Sadece fiziken orada var olduğumuz, gözlemlemediğimiz durumların en güzel örnekleri işte… Peki gözlem nasıl bir fark yaratır, gözlem dendiğinde aklımıza ne gelmeli? Üstünkörü bir şekilde değil, neler olup bitiyor, bunlar beni ve çevremi nasıl etkiliyor, bu durum bende ne gibi hislere yol açıyor gibi sorular eşliğindeki bir dikkatten söz ediyoruz o zaman.
Gözlem yapmak, öğrenmede ve yaratıcılığımız üzerinde etkili. Dikkatimizi neye veriyorsak, kendimizi o konu hakkında daha çok bilgiye ve tecrübeye açıyoruz. Yani verdiğimiz dikkatin karşılığını alıyoruz. Günlük hayatta da örnekleri çok. Başkalarının davranışları, aldıkları riskler ve karşılaştıkları sonuçları gözlemleyerek, yolumuzu çizerken nelerden kaçınmamız gerektiğine dair fikirler ediniyoruz, dersler çıkarıyoruz. Ebeveynler çocuklarının hareketlerini, sözlerini gözlemledikleri ölçüde çok daha bilinçli tavır alma şansı kazanıyor.
Peki daha iyi bir gözlemci olmak iç dünyamızı nasıl etkiliyor? Empati kurmamıza yardımcı oluyor. Farklı insanlar ve yaşantılarıyla göz göze gelmek zihnimizde yeni pencereler açabiliyor. Bu sayede, şükran ve minnet gibi diğer olumlu duygularla da daha fazla bağlantıda oluyoruz. Yaptığımız kısacık bir gözlem, dünyanın sadece kendimiz ve kendi küçük çevremizden ibaret olmadığını hatırlatabiliyor. Ufkumuzun genişlemesine, daha toleranslı bir birey olmamıza katkı sağlayabiliyor. “Ortak tek bir noktam olamaz” diye düşündüğümüz insanların da bizim gibi üzüldüğünü, âşık olduğunu, mutlu olduğunu fark etmemizi sağlayarak daha az yalnız hissetmemize yardımcı oluyor.
Gelelim bakışımızı kendimize doğru çevirme konusuna… Sadece çevreyi değil, kendi iç dünyamızı ve duygularımızı da gözlemleyeceğiz elbette. Düşüncelerimizin, duygularımızdaki ani değişikliklerin gözümüzden kaçmasına izin vermediğimizde, bu konularda harekete geçme şansımız oluyor. “Bu aralar bir şeyler sanki farklı, enerjim biraz düşük ama olsun, geçer” deyip kestirip atmaktansa, hayatımıza, son zamanlarda neler yaşadık, kimlerle nasıl sosyal ilişkilerimiz oldu, maddi durumumuzdaki değişiklikler nasıldı gibi farklı açılardan bakabiliriz. İşin bir de can alıcı kısmı var, ona da dikkat şart: Gözlemi, her şeyi büyütüp altında bir sorun bulmak için değil, kendimiz ve hislerimiz dikkate değer olduğu için yapmak. Bu konuda da bilinçli olduktan sonra, düşünce ve davranışlarımıza hak ettikleri dikkat süresini vermek o kadar da zor değil aslında, ne dersiniz?
Bir dahaki sefere, bir kafeye gittiğiniz zaman, girip kendinize oturacak bir yer seçtikten sonra kendinize kısa bir gözlem zamanı tanıyın. Önce çalan müziğe kulak verin. Sözlerin, melodinin sizdeki yansımaları nasıl? Nasıl bir koku hâkim alanda, mekândaki sıcaklık nasıl, atmosfer hoşunuza gitti mi? Sanki bu mekânı satın alacak bir müşteri gibi ya da mekânı değerlendirmek için görevlendirilmiş gibi dikkatinizi verin. Dekor nasıl? Siz daha farklı neler tercih ederdiniz? Sipariş verdiğinizde, yiyeceğin tadına konsantre olun. Ağzınızda nasıl bir his bıraktı, hoşunuza gitti mi, biraz o hissin peşine düşün. Sonra da çevrenizdeki insanları gözlemleyin. Yüz ifadeleri, ses tonları nasıl? Bu yüzlerden size nasıl enerjiler geçiyor? Mutlu, huzurlu insanlar mı çevrelemiş kafeyi, acele acele bir şeyler atıştırıp bir yere yetişme derdinde panik içindeler mi? İnsanların tercih ettiği renklerden hangileri daha çok dikkatinizi çekiyor? Hangi objeler, ne tip materyaller cezbediyor bakışlarınızı, küçük bir gezintiye çıkın.
Gevşe
Her canlı gevşemeye ihtiyaç duyar. “Tatildeyim, hiç işim yok. Bir güzel dinlenirim” dediğiniz günlerin kaçında gerçekten de iyice gevşeyip dinlenebildiniz, bir düşünün. Biri tüm gün evde, rahat bir yatakta uzandığını anlatsa, “Nasıl da rahatlamıştır, gevşemeye hiç ihtiyaç duymaması lazım artık” deriz değil mi? Ama bu kişinin bile gevşeme ihtiyacı olabilir.
Önce mevzuyu bedensel açıdan ele alalım. Fiziksel olarak gevşemenize yardımcı olacak egzersizler ya da yoga yapabilirsiniz. Profesyonel bir eğitmenle gevşemek adına yapabileceğiniz egzersizler üzerine görüşebilirsiniz. Özel bir çaba sarf etmiyorsanız bile, örneğin yirmi dakikalık kısa bir yürüyüş sonrasında bedeni dinlemek, nefes alış verişinize, kalp ritminize bir bakmak sizin yararınıza. Ayak uçlarınızdan başınızın tepesine kadar, bedeninizde neler hissediyorsunuz? Özellikle rahatsız hissettiğiniz bir bölge yoksa, ellerinizi, kol ve bacaklarınızı, ayaklarınızı, göz ve kaş bölgenizi, çenenizi hareketlendirerek yaşadığınızı kendinize tekrar hatırlatın.
“Gevşemek için neler yapabilirim?” sorusunun cevabını ararken başkalarının yanıtlarına da göz atabiliriz. Örneğin meditasyon dünyada binlerce insanın tercih ettiği metotlardan biri. Siz de denemeyi düşünür müsünüz?
Rahat bir uyku hem beden hem ruh halimizi önemli ölçüde etkiliyorken, gevşeyebilmenin uyku üzerindeki etkisine de değinmek lazım. Eğer huzurlu ve ertesi sabah dinlenmiş bir halde uyanacağımız bir uykudan mahrumsak, kaslarımızın ya da zihnimizin gevşemeye ihtiyacı olabilir. Benzer şekilde stres, endişe, kaygı bizi sımsıkı sardıysa, özellikle gevşeyebileceğimiz alanlar açmaya yoğunlaşmanın zamanı geldi demektir. Bu süreçte de bize destek olacak insanlarla bir arada, “Hissettiğimiz zincirlerde kendi payımız var mı? Bunları gevşetmek için neler yapabiliriz?” sorularının peşine düşebiliriz. Profesyonel destek alma seçeneği de her zaman mümkün. Bedenimizin olduğu gibi zihnimizin de kaskatı alanlarını fark edip kendimizi rahatlatmak için adımlar atmak çok zor değil. Bugün başlamamak içinse hiçbir sebep yok.
• Fiziksel ve sanatsal aktivitelere vakit ayırmak ve sevdiklerimizle, ailemizle, evcil hayvanımızla zaman geçirmek hayatımızda kolaylıkla yapabileceğimiz değişiklikler. Bu aktivitelerin gevşememize katkısı oluyor mu? Bir şans vererek durumumuza bakabiliriz.
• Kendimizi şımartmak, ödüllendirmek için motivasyona ihtiyacımız olan bir zamanda bir masaj seansı, spa ya da termal bir merkezden yararlanabiliriz. Güzel bir masaj vücudumuzdaki gerginliği azaltmasının yanında stresimizin de dağılmasına yardımcı olabilir.
• Bedeni olduğu kadar zihni gevşetebilmek de önemli. Nefes egzersizleri ve meditasyonun yanı sıra sizi dinlendirdiğini hissettiğiniz bir müziğin eşlik ettiği huzurlu bir gün geçirmek de ruh halinizi yenileyebilir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
MUTLULUK