Viking Kılıcı. Robert Leighton
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Viking Kılıcı - Robert Leighton страница 8
“Terbiyesiz uşak!” diye bağırdı Roderic odada.
“Hayır, sakinleş Roderic,” dedi İhtiyar Erland. “Gün ağarana kadar beklesek iyi olur. Yaptığın çoktan anlaşılmış olabilir. Silahı kardeşinin göğsünde bırakman son derece aptalcaydı. Gelecekte işe yarardı.”
Kenric bu sözleri duydu ve Danca konuşmalarına rağmen Earl Roderic’in bir sonraki hedefinin sahiden de Leydi Adela ve Alpin’i öldürmek olduğunu anladı.
Bu üç vicdansızın silahsız olduğundan emin olduğundan yanına Duncan’ı çekip emirlerini fısıldadı, dört muhafız onu odaya kadar takip ederek üç ada kralını tutuklayacaktı. Duncan hemen kapıya döndü, zorla açtı ve Kenric kolunda küçük kalkan, elinde kılıçla içeri girdi ve üç adamın karşısına cüretkârca çıktı.
“Hanginiz Gighalı Earl Roderic?” dedi.
VI
ALPIN’IN INTIKAM YEMINI
İhtiyar Erland kemikleri çıkmış olan elinde boş bir boynuz kadehle şöminenin yanında oturmuş dalgın dalgın ateşin ölü korlarına bakıyordu. Sessiz Sweyn başparmakları deri kemerine takılmış halde yanında durdu, Gighalı Roderic ise kapıya dönük masaya oturmuş bacaklarını ileri geri sallıyordu. Asılı testi lambanın ışığı kızıl saçlarına ve sakalına yansıyordu. Güçlü kollarını geniş göğsünde kavuşturmuştu ve sağ elinin arkasında, kısmen iç yeleğine sildiği sıçramış kan vardı.
“Hanginiz Gighalı Roderic?” diye tekrarladı Kenric.
Üçü birbirine kötücül bir gülümsemeyle baktılar. Roderic kadehinde kalan şarabı içti.
“Benim,” dedi ve serinkanlılıkla tekrar kollarını kavuşturdu. “Peki, kim bilmek istiyor?”
“Eğer sensen,” dedi Kenric, “bu duvarların içinde nefes almış en alçak adamsın. Roderic MacAlpin, bir asilin ve prensin değersiz oğlu, babanın adına kan suçu bulaştırdın! Kendi kardeşini, sevgili lordumuz ve efendimizi öldürdün; kanını kendi salonunda akıttın. Bu barışçıl adaya dost kılığında gelmiş düzenbaz bir hainsin. Ama kutsal saydığım her şey adına söylüyorum ki bu adi suçunun cezasını layıkıyla çekmedikçe tekrar gidemeyeceksin.”
Roderic bu konuşmaya karşılık alay edercesine güldü.
“Ve şimdi,” diye ekledi Kenric, muhafıza dönerek, “bu adamı en derin zindanlara hapsedin. Kral Hakon olsa bile bundan sonra suiistimal ettiği bu kalede misafir olarak kalamaz.”
“O uşaklardan biri bile bana dokunursa,” dedi Roderic, “sırtını dizimle kırarım. Ve sen, genç hizmetçi, sen kimsin de üstlerini tehdit etmeye cüret ediyorsun? St. Olaf adına, beni doğduğum duvarlara hapsetmekten bahsederek cüretkârlık ediyorsun. Git yatağına dön, çocukların ayakta olmaları gereken bir saat değil şu an.”
Sonra Colonsay Lordu’na dönerek ekledi: “Delikanlının arkasından dikkat çekmeden çık Sweyn ve bana bahsettiğin bıçağı getir. Bu kesinlikle duyduğumuz genç. Gelen geçene güzel havlıyor, bakalım ısırabiliyor mu. Eminim birkaç arşınlık soğuk çelik onu hızla yatıştırır.”
Earl Sweyn kapıya adım attı ancak Rothesay’in adamlarından biri ileri çıkıp onu güçlü kollarıyla yakaladı, bir anlığına dövüştüler ve sonra onu sertçe yere fırlattı.
Bunu görüp öfkesi artan Roderic hafifçe oturduğu yerden kalktı ve Kenric amacını anlayamadan genci tuttu ve kılıç tutan elinden kavradı. Diğer güçlü kolunu oğlanın esnek bedenine doladı. Uzun süre onunla mücadele etse de nihayetinde sırtını kalçasına bastırarak onu yere serdi ve sağ elini sertçe boğazına getirdi. Sol eliyle bir daha Kenric’in kılıç tutan elini kavradı ve silahı elinden bıraktırmaya çalıştı. Fakat Kenric’in bileği oldukça kuvvetliydi ve kılıcının kabzasını sıkıca tutuyordu. Ardından Roderic oğlanın elini ileri çekti ve dişlerinin arasına alarak silahı tutan elini gevşetmesi için ısırdı. Uzun kollu Duncan o anda Earl Roderic’in arkasından gelip hızla adama saldırarak kollarını yakalamamış olsa Kenric kesinlikle alt edilmiş olurdu. İskoçyalı dev gücünün tamamıyla adamı havaya kaldırdı ve şiddetle salladı. Kendini kurtaran Kenric kapıya çekildi ve Duncan’ın Earl Roderic’in masanın üzerine savurup boğazını tuttuğunu gördü.
“Bağışla onu!” diye bağırdı, uşak kamasını çekerken.
Sonra Duncan bıçağını diz bağına yerleştirdi, yüzü yere eğik halde Roderic’i döndürdü ve çıplak bacağını sırtında tutarak onu oraya sabitledi. Büyük ekoseli kumaşını çıkardı, halat gibi büktü ve hareket ettirmesin diye kontun kollarını sıkıca birbirine bağladı.
Colonsay Lordu çoktan benzer şekilde yakalanmıştı. Ama İhtiyar Erland, Kenric’in özgür ve sağ salim olduğunu fark edince kötü muameleye uğrayacağı korkusuyla koridora kaçtı. Orada karşısına, çekici kılıcıyla öldürmeye hazır halde Alpin çıktı. Kılıcı saplanmaya hazır dururken ilerideki ziyafet salonundan yaralı bir şahinin ağlama sesine benzeyen yüksek sesli ve hüzün dolu bir çığlık kalede yankılandı. Alpin silahını indirdi, İhtiyar Erland’ı tutuklama işini muhafızlara bırakarak süratle salona ilerledi. Çığlığı duyan Kenric de peşinden gitti.
Salonda annelerini buldular. Kalenin erkekleriyle kadınları yanındaydı, Bute’un ölü lordunun cesedinin üzerinde meşalelerini ve testi lambalarını tutuyorlardı. Leydi Adela çılgına dönmüş bir üzüntüyle ellerini sıkıyordu.
“Bu aşağılık şeyi yapan hain kim?” diye bağırdı, Alpin’le Kenric girdiğinde.
“Roderic, Gigha Earl’ü,” diye yanıtladı Kenric.
“Onu bu duvarların içine aldığım o mutsuz saate yazıklar olsun! Şimdi nerede?”
“İki yoldaşıyla birlikte hapse atıldı,” dedi Kenric.
“Hapse atıldı, öldürülmedi! Onu öldürmediniz? Oğullarım, ruhunuz nerede sizin? Neden bu kadar yaşamasına izin veriyorsunuz? Ya sen Alpin, neden babanı bu adamlarla yalnız bıraktın?”
“Heyhat, anne, bu suçları nasıl öngörebilirdim?” dedi Alpin. “Zavallı babam bile kardeşinin dostluğunun maskesinin altındaki hainliği göremedi.”
“Biraz münakaşa oldu,” dedi ozan Dovenald. “Aralarındaki tartışmayı hiç duydunuz mu, genç adam?”
“Bana kalırsa münakaşanın nedenini aramaya pek gerek yok,” dedi Kenric. “Gighalı Roderic şu anda bile nasıl Bute lordu olacağını düşünüp taşınıyor. Yaptıklarının cezasını ödemeden bir adım daha uzağa gitmeyecek.”
“Peki, bu ceza ne olacak?” diye sordu Leydi Adela.
Kenric, bu toprakların yasalarını ondan iyi bilen olmadığından cevap vermesi için Dovenald’a döndü.
“Leydim,”