Kestaneler Altında. Yakup İsmail

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kestaneler Altında - Yakup İsmail страница 8

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Kestaneler Altında - Yakup İsmail

Скачать книгу

beş, belki on defa Hisar’a gittiğimi söylemek geçti aklımdan. Her defasında da dilimin ucundayken yuttum sözlerimi. Hayri ağabeye verdiğim sözü tutmaya mecburdum. Mecburdum!

      On bir numarayı açtım, orada gizli olan şeyleri topladım, gerekeni yapıp yine örttüm. Fakat bu iş bu defa hiç de o kadar kolay olmadı. On bir numara hakikaten de adı üstünde solak mıydı, ben mi bu defa dikkatsizlik ettim, yoksa bunca zaman koruduğu sırların açıklanmasına müsaade etmek mi istemiyordu, bilmiyordum. Lakin en az beş an ellerimi ve yüzümü iğnelemeyi başardı.

      Akşam yemeğini yer yemez yaşadığım odaya kapanarak çantanın içindekileri çıkardım ve hepsini birer birer ve dikkatle gözden geçirmeye başladım.

      Birinci ve ikinci makale ikişer nüsha hazırlanmıştı. Birincileri karalamaydı. İkincileri temize çıkarılmış. Uzun-caydılar. Gazetede neşretmek için mi, yoksa dinleyiciler önünde okumak için mi hazırlanmışlar, anlayamadım. Üçüncü dosyada yalnız bir yaprak vardı ve konuyu işlerken değinilecek olan noktalar ve istifade edilecek olan kaynaklar itina ile kaydedilmişti.

      Defterleri elime aldım. Kara kaplı olanı yazmaya 1985 yılının Mart ayında başlanmıştı. Mavi kaplıya baktım: İlk yaprağında 05 Ağustos 1980 tarihi yazılıydı. İlkin onu okumaya karar verdim ve derhal de başladım.

      MAVİ KAPLI NOT DEFTERİ

05.08.1980

      Bir hayli zamandan beri başımdan geçen sevinçli veyahut üzüntülü hadiseleri bir deftere kaydetmek istiyordum. Fakat bugüne kadar bir türlü başlayamamıştım. Daha lisede öğrenci olduğum yıllarda bazı okul arkadaşlarımın böyle defterleri vardı ve onlara çeşitli kayıtlar yapıyorlardı. Okudukları romanlar, seyrettikleri filmler, beğendikleri şiirlerden mısralar, önemli isimlerin hayat ve aşk üzerine söyledikleri özlü sözler… Kim ne zaman âşık olmuş, hangi kıza, tanıdıklarının adresleri, doğum tarihleri. Kırkambar gibi bir şey işte.

      İlk yıllarda böyle bir defter tutmayı gevezelik diye düşünüyordum ve diğer arkadaşlarımla alay ediyordum. Ama şimdi pişmanım. Çünkü bazı okul arkadaşlarımın izini kaybettim. Her öğrenci gibi benim de şiir denemeleri yaptığım oldu. Hatta iki tanesi gazete sayfalarında yer buldu. Bu anda ne gazeteler meydanda ne yine şiirler. Gazetelerin tarihini de hatırlamıyorum, sayısını da. Lisenin son yılıydı, yirmi öğrenciden ibaret bir grup tarih öğretmeniyle birlikte seyahate çıktık. O zaman gördüğüm bazı şeyleri bir deftere kaydetmiştim. Ne o defteri korudum ne de o zaman çektiğimiz resimleri. Bugün en nihayet karar aldım ve bu deftere notlarımı yazmaya başlıyorum. Adım Hayri Aliyef Hayriyef. Yani dedemin adını taşıyorum. Annemin adı Fatma. Köyde kadınların hemen hemen yarısı ya Ayşe, ya Fatma’dır. Ablam benden yedi yaş daha büyük. Adı Ayşe, yani anneannemin adı. Gelenek işte. Benden üç yaş küçük olan kardeşimin adı Mehmet. Bu isimli olanlar da az değil köyde. Ablam ben ilkokula giderken ortaokulu bitirdi ve bir yıl geçer geçmez uzak bir köye gelin gitti. Evindekiler tütün işlemekle geçiniyor. Zeki bir öğrenci olmasına rağmen ablam tahsiline devam edemedi. O zamanlarda kız çocukları köyden uzak okullara pek pek gönderilmiyorlardı. Kardeşim ortayı şimdi bitirdi. Becerikli elleri var. Bütün gün elinde bıçkı ve keser, ille bir şeyler yapıyor, bir şeyler bozuyor. Kuruculukta çalışacağım diye tekrarlıyor her gün. “Bana daha fazla tahsil lazım değil.” diyor. Her yerde fabrika, yol, konut kuruluyor. Şimdi bile eline gazete veya kitap alsa yarım saat sonra gözleri kapanıyor. İnsan bütün gün kalem elinde, kitap defter üzerine bükülüp durabilir mi, diye alay ediyor benimle. Onun işi…

      Annem ve babam tütüncü ailelerde doğmuşlar ve evlendiklerinden beri ziraat kooperatifinde tütün işlemekle geçiniyorlar. Babamın en büyük merakı arılar. Evimizin iki yüz metre ötesinde bir dekardan fazla bir yemiş bahçemiz var. Sekiz yıl öncesi yemiş ağaçlarının arasına yirmi kovan yerleştirdi. Bahçenin alt köşesine güzel bir gölgelik kondurdu ve onun iki tarafına iki kestane fidanı dikti. Güzel birer ağaç oldular. Gölgelik onların altında kaldı. Babam şimdi her serbest vaktini kestanelerin altındaki gölgelikte geçiriyor.

      Ben 1959 doğumluyum. İlkokulu ve ortayı köyde bitirdim. Dört yıl boyunca belediye merkezindeki liseye devam ettim.

      Alfabeyi öğrendikten sonra elime her geçen kâğıt parçasında yazılı olanı hecelemeye çalışıyordum. Her okuyabildiğim söz beni heyecanlandırıyor, okumak için daha büyük bir arzu uyandırıyordu. Bu arzum kısa zaman içinde o kadar büyük olmuştu ki, başka okuyacak bir şey bulamadığımda, bazı kâğıt parçalarını onlarca defa okuyordum ve bunun neticesi bazılarını ezbere öğreniyordum. Bunu gören amcamın oğlu traktörcü Mehmet ağabey bana yapraklan bayağı yıpranmış bir kitap getirdi. Üzerinde artık silinmeye başlamış harflerle “Robinson Cruise” diye yazıyordu. İç kapağındaki yazıya göre ortayı bitirdiği yıl ödül olarak okul tarafından ona hediye verilmiş. İşte o kitabı bir solukta okudum desem yeri var. Dört yahut beş gün sonra onu Mehmet ağabeye çevirmeye gittiğimde inanmadı ve münderecatı için sorguya çekti beni. Kitabı hakikaten de okuyup bitirdiğime inanınca bana başka bir kitap verdi. Ablamdan okulumuzda kütüphane olduğunu öğrendim ve oradan çeşit çeşit kitaplar alıp okumaya başladım. Kitaplara olan sevgim bugün de hep bu kadar büyük. En büyük arzum kendime bir kütüphane yapmak. Satın alıp koruduğum kitaplar artık yirmiden fazladır.

      Şu anda Deliorman’ın merkezi Şumnu’da topçu alayında vatan borcumu icra ediyorum.

      Notlarıma başlamaya hakiki sebep bugün duyduğum büyük sevinç ve onu bir yere kaydetmek arzusu. Bugün üniversiteye kabul edildiğim haberini aldım.

      Bu yıl askerliğimin son yılıydı ve bizim bölükten üç asker arkadaş yüksek okula girmek için sınavlara hazırlık yapmaya başladılar. İkide bir sadece bunu konuşuyorlardı. Onların yanı sıra ben de meraklandım, ben de hazırlanmaya başladım. Gün gelince komutandan izin alıp hep birlikte sınavlara gittik. İşte bugün sabırsızlıkla beklediğim haberi getiren mektup geldi. Bizim bölükten bir arkadaşıma daha mektup var. O fizik öğretmeni olacak, ben ise edebiyat öğretmeni. Bölük komutanının da haberi olmuş, geldi, bizi tebrik etti ve başarıyla bitirmemizi diledi.

15.09.1980

      Yine sevinçliyim. Dün Harbiye Bakanlığı’ndan Yüksek okullara kabul edilmiş olan erler ordudan derhal terhis edilsinler diye emir gelmiş. Akşama kadar evraklarımız mühürlendi ve kışlaya “Hoşça kal” diyerek istasyona doğru yola çıktık. Bugün artık evdeyim. Annem sevinç içinde. Babam da seviniyorama her erkek gibi sevincini belli etmemeye çalışıyor.

01.10.1980

      Üniversitede ilk ders günü. Yeni yeni arkadaşlar edineceğim, yeni dostlarım olacak. Bu dört yıl içinde pek çok sınavlara girip çıkacağım, çok heyecanlı anlar yaşayacağım. Memleketin dört bir tarafından toplandık, dört yılı bir arada geçireceğiz. En mühimi şu ki, öğrenci yurduna kabul olundum. Kira ödeyip bizimkileri para sıkıntısına sokmayacağım.

09.12.1980

      Dün üniversiteli öğrenciler günüydü. Kaç günden beri hazırlık yapanlar vardı bir bilseniz. Kızlar neyse ama erkekler arasında bile hususi elbise diktirenler vardı. Şenlikler bütün gün devam etti. İlk olarak okulun önünde öğrenciler geçidi oldu, sonra birkaç yerde çeşitli konuda toplantılar yapıldı. Bazı arkadaşlar daha öğleden içkiliydiler. Asıl şenlikler akşamüstü başladı. Bilmem kaç yerde balo vardı, bilmem kaç lokanta üniversiteli öğrenci gruplarıyla doluydu. Sabahlara kadar eğlenenler

Скачать книгу