Özbek Edebiyatı Yazıları. Karakaş Şuayip

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Özbek Edebiyatı Yazıları - Karakaş Şuayip страница 38

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Özbek Edebiyatı Yazıları - Karakaş Şuayip

Скачать книгу

ve onunla beraber tasfiye edilen millî aydınların eserleri edebiyat ders kitaplarına dâhil edilmiş, edebiyat tarihlerinde ve diğer bütün eserlerde bunlar ve eserleri hakkında araştırma ve değerlendirmelere yer verilmiştir. Bu arada, Çolpan’ın bağımsızlık ve vatan sevgisini terennüm ettiği “Gözel Türkistan”, “Kişen”, “Kozğalış” gibi şiirleri bestelenerek geniş halk kitleleri tarafından millî marş gibi heyecanla okunmuştur. Bugün Özbekistan’da birçok sokak, cadde, mahalle, kütüphane ve okul Çolpan’ın adını taşımaktadır.

      (2016)

      Bir Şairin Hazin Hikâyesi:

      ÖZBEK ŞAİR OSMAN NÂSIR’IN HAYATI

      Osman Nâsır, sovyet imparatorluğunun kurşuna dizerek, zindanlarda ve Sibirya’daki çalışma kamplarında çürüterek mahvettiği sayısı meçhûl Türkistanlıdan sadece birisidir. Eski rejimin “halk düşmanı” sayarak ölümle cezalandırdığı bu insanlar, son on beş-yirmi yıldan beri, Özbekistan’da olduğu gibi bütün Türk yurtlarında “istiklâl fidâiyleri”, “istiklâl kahramanları” olarak tebcil edilmektedirler. Bugün, millî şuuru temsil ettikleri için hayat hakları gaspedilen ve hemen hepsi toplumlarının aydın sınıfını oluşturan bu talihsiz insanların feci âkıbetleri hakkında eserler neşredilmektedir. Böylece Türk toplulukları, çok uzun bir ayrılıktan sonra nihayet kendi öz evlâtlarıyla kucaklaşabilmekte, onların adına istiklâl panteonları inşa ederek Rus olmadıklarını, ruslaşmadıklarını ve asla ruslaşmayacaklarını haykırmaktadır. Aleksandr Soljenitsin, Gulag Takım Adaları’nda, sadece Ruslar için gözyaşı dökmüştü; Türk toplulukları da şimdi kendi evlâtlarının yasını tutmaktadır.

      Bu yazıda, Özbek şair Osman Nâsır’ın sadece hayat hikâyesi tespit edilecektir. Şairin KGB arşivinde bulunan dosyası, Özbek araştırmacı Prof. Dr. Naim Kerimov tarafından Sovyet imparatorluğunun dağılmasından hemen sonra, 1994 yılında bir ibret belgesi olarak yayımlanmıştır. Söz konusu dosya, bu yazının da esasını oluşturmaktadır. Şiir, destan ve tiyatro türlerinde yazdığı telif eserleri ve Rus edebiyatından yaptığı tercümeleriyle genç yaşında çok geniş bir şöhretin sahibi olan şairden bugüne kadar Türkiye’de hiç bahsedilmemiş olması önemli bir eksikliktir. Özbek şiirinin yaşayan temsilcilerinden Abdullah Âripov, samimi bir imanla bağlanıp hizmet ettiği sovyet rejimi tarafından gencecik yaşında susturulan Özbek Türkçesinin bu yeni ve güçlü sesini, “ulu şiir sanatının gözlerinden süzülen şebnem, kahkahaya dönüşemeden dudaklarımızda ebediyyen donup kalan yarı tebessüm” olarak tarif etmektedir. Şair Osman Nâsır’ın hikâyesi, henüz tanımaya başladığımız sovyet rejiminin karanlık yüzünü biraz aydınlatması bakımından da önemlidir.

      Ailesi, çocukluğu ve öğrenim hayatı

      Özbek sovyet edebiyatının ikinci nesil şairlerinden olan Osman Nâsır’ın bugünkü Özbekistan’ın Fergana vadisindeki şehirlerinden Namangen’de, Çukurköçe mahallesinde 1912 yılında doğduğu tahmin edilmektedir. Şairden bahseden kaynaklar, fakir bir çiftçi olan babası Memethoca’nın, Osman Nâsır henüz dört yaşlarındayken 1916 yılında vefat ettiğini haber vermektedir. Annesi, babasının vefatından kısa bir süre sonra, çırçır fabrikasında işçi olarak çalışan Nâsırhoca Mâsadıkov ile evlenir. Osman Nâsır, yedi-sekiz yaşlarından itibaren halk koşuklarını, efsane ve masalları öğrenir, Özbek şairlerinin şiirlerini okur, annesinden halk hikâyeleri dinler. Aile, 1921 yılında Hokand’a taşınır.

      Osman Nâsır 1921 yılında, Polatcan Kayumov’un 1918 yılında açtığı Yeŋi Hayat mektebine kaydolur ve çok kısa süre içerisinde de okuyup yazmaya başlar, sınıfının önde gelen öğrencilerinden biri olur. Sol eliyle yazdığı için öğrenciler de, öğretmenler de ona “Çapakay” adını takarlar. Ancak ailedeki huzursuzluk, Osman Nâsır’ın mektebe düzenli bir şekilde devam etmesine imkân vermez. Üvey babasının razı olmaması üzerine bu mektebin dördüncü sınıfından ayrılır. Artık hemen her gün evde hakaret işitmekte, dayak yemektedir. Sonunda evden kovulunca, bir süre sağda solda sığıntı olarak yaşamak zorunda kalır.

      Osman Nâsır, daha sonra yetim çocuklar için açılan Darüşşafaka adlı mektepte yatılı olarak okumaya başlar. Bu mektepte derslerin bir kısmı Rusça olarak okutulmaktadır. Kısa sürede Rusça öğrenerek Rus ve Özbek öğretmenlerin dikkatini çeker. Öğretmenlerinin yardımıyla Özbek ve Rus yazarların eserlerini durmadan okur. Osman Nâsır’ın okuduğu yıllarda yetimhanede Sanayi-i Nefîse adlı bir de sanat klübü kurulur. Burada, öğrencilere yeni şarkılar öğretilir. Coğrafya derslerini, Birinci Dünya Savaşı sırasında Ruslara esir düşmüş Suphi Efendi adlı eski bir Türk zâbit okutmaktadır. Suphi Efendi, derslerin dışında öğrencilere, diğer Türkçe şarkılarla birlikte “Türk elinin dağı taşı ağlıyor”, diye başlayan bir şarkı öğretir, Türk-İngiliz savaşı, Türk kumandanları, Türk sanatı ve edebiyatı hakkında konuşmalar yapar. Öğrenciler tarafından diğer öğretmenlere nazaran daha çok sevilen birisidir. Ancak dışarıda kendisine anarşist gözüyle bakıldığı için hakkında sık sık dedikodular çıkarılır.

      Osman Nâsır, mektebin ikinci kısmında okurken diğer derslere göre edebiyata daha çok ilgi göstermeye başlar. Sanayi-i Nefîse’nin faaliyetlerine iştirak eder. 1927 yılında komsomol (Sovyetler Birliği Leninist Komünist Gençlik Teşkilâtı) üyesi olur. Aynı yıl şiirler yazmaya başlar. Bu yıllarda Hokand’da bulunan şairler zaman zaman mektebe davet edilir, öğrencilerle edebî sohbetlerde bulunurlar. Meşhur şair Hamza Hekimzâde Niyazî de birkaç defa mektebe gelerek Ekim ihtilâli hakkında yazdığı şiirlerini okur. Osman Nâsır, bu sohbetlerden birinde, kendi şiirlerini Hamza’ya gösterir, şairin takdirini kazanır. Hokand’daki mekteplerde düzenlenen çeşitli toplantılarda şiirlerini okudukça şair olarak şöhret kazanmaya başlar. Mektepte çıkarılan Bizniŋ Közgü adlı duvar gazetesi de (sonraları birkaç sayı dergi olarak da çıkarılmıştır) öğrencilerin edebî faaliyetlerine sahne olması bakımından önemlidir. Öğrencilerin şiir ve yazıları bu gazetede neşredilir. Osman Nâsır’ın da ilk şiirleri bu gazetede çıkmıştır. Şiirlerinde önce Osman imzasını kullanan şair, daha sonra Osman Nâsırî imzasını kullanır.

      Osman Nâsır, bu mektepteki öğrenciliği sırasında, mektep arkadaşı şair Emin Umerî ile birlikte, Yeŋi Fergana gazetesinin edebiyat sayfası sorumlusu Sâbir Abdullah’la dost olurlar. Bir gün bu iki şair arkadaş, klâsik edebiyat eserlerini okuyabilmek için Sâbir Abdullah’tan yardım isterler. Artık hafta sonu tatili olan cuma günlerini, Sâbir Abdullah’ın evinde klâsik şiir okumakla geçirirler. Firdevsî, Sa’dî, Nevâî, Babür, Mukîmî, Furkat gibi diğer klâsiklerle birlikte Fuzûlî’nin şiirlerini de okurlar.

      Osman Nâsır, 1929 yılı baharında lise eğitimini tamamlar, diplomasını alır. Diploma ile birlikte mektep idaresi tarafından mezun olan öğrenciler hakkında tanzim edilen “tavsifnâme”de (= sicil evrakı), Osman Nâsır hakkında şu bilgiler verilmiştir:

      “1925 yılından 1927 yılına kadar öğrenciler tarafından çıkarılan duvar gazetesi ve derginin yazarları arasında yer aldı. 1927 yılından 1928 yılına kadar komsomol grubunun sekreterliği ve öğrenci konseyinin başkanlığı görevlerini üstlendi. 1927 yılından mezun oluncaya kadar edebiyat klübünün başkanı oldu.”

      Osman Nâsır’ın okuduğu bu okul, Eğitim Bakanlığı’nın önem verdiği kurumlardan biridir.

Скачать книгу