Seyahatü'l Kübra. Karçınzade Süleyman Şükrü

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Seyahatü'l Kübra - Karçınzade Süleyman Şükrü страница 37

Жанр:
Серия:
Издательство:
Seyahatü'l Kübra - Karçınzade Süleyman Şükrü

Скачать книгу

yıkık bir vaziyetteydi. Bu nedenle bölge zenginlerinden Torka adındaki birinin deniz kenarında yaptırdığı yüksek kâgir evin ikinci katının yarısını kiraladım. Sonra da makineleri oraya taşıdım. Bir zaman sonra medeniyet tutkunu Padişah Hazretleri sayesinde resmî izin alarak yeni bir telgrafhane yaptırdım. Kalenin büyük kapısı üzerine iki katlı yüksek ve donanımlı ve şekilde yapılan bu telgrafhane sayesinde yönetimi kira köşelerinden kurtarmayı başardım. Buradaki mesele sadece resmî bir makamın kiralık bir yerde olması değildi. Ayrıca o bahsettiğim binada Avusturya ve Yunanistan’ın konsoloslukları da kirada durmaktaydılar. Bu kurumların resmî ve bayram günlerinde çektikleri bayraklar yazışma odasının camında aşağı sarkıyordu. Bu şekilde istemeden de olsan üstüne yabancı bayrağı çekilen bu yerde memuriyet yapmak bana uyan bir durum değildi. Bu konuyu ilgili yerlere arz edip yeni bir telgrafhane yaptırma izni alıncaya kadar çok zorluklar yaşadım.

      Küçük bir belde olan Dıraç ticaretinin canlı olması nedeniyle bünyesinde gayet yüksek yapılar barındırmaktadır. Şimdiki Kosova Valisi Hafız Mehmet Paşa mutasarrıf iken denizin kenarını süsleyen belediye bahçesi yakının kâgir olarak yaptırılan Hükûmet Dairesi’nin yüksekliğinde bir binaya livalarda değil vilayet merkezlerinde dahi sıkça görülen bir resmî daire değildi.

      Sultan II. Mahmut hazretlerinin tanınmış vezirlerinden Kırım Fatihi merhum Gedik Ahmet Paşa Hicri 886’da Avlonya’yı ele geçirmiş, İtalya yarımadasındaki Otranto ile birlikte başka birçok kaleyi fethettikten sonra Dıraç’ı kuşattığı esnada şehit düşmüştür. Bu nedenle kabri şarampolün dışındaki geniş çimenliğin ortasında bulunmaktadır. Din ve devlete övgüye layık hizmetler yapan böyle temiz vicdanlı bir vezirin Edirne’de bir hamamda idam edildiğini yazanlara bu cevabı vererek bu yalandan uyanmalarını umuyorum. Kaldı ki bu dayanaksız yakıştırma Avrupalıların düşmanca yazdırılmış kayıtlarından alınmış uydurma bilgilerden biri olarak yalanların en kötüsü sıfatını hak etmektedir.

      Dıraç’ın kurulu bulunduğu yarımadayı kuzey tarafından bağlı bulunduğu kara parçasından keserek ada hâline getirmek amacıyla kadim topluluklar tarafından bir kanal açılmıştır. Bu kanal şimdi toprak ve döküntülerle doludur. Bu nedenle bataklık hâline gelen bu yerden şimdilerde yüklü miktarda tuz çıkarılmaktadır. Limanın doğusundaki Kavaye adı verilen sahilde de işletilen zengin bir tuz madeni bulunmaktadır. Dıraç şehrinden bulunduğum dönemde şehre yakın mesafede olan Kavaye, Şiyak, Tiran ve Akçehisar gibi kasabaları ziyaret ettim.

      KAVAYE

      Bunlar içerisinde Kavaye, batıdan doğuya doğru uzanan büyük ve bereketli bir ovanın sahiline yakın bir yerdedir. Kasaba insanı ticarete düşkündür. Aynı şekilde geniş ve verimli odası, dağları ve bayırları ormanlarla örtülüdür.

      TİRAN

      Yukarıda bahsedildiği gibi güzel bir ovanın kıyısına Hicri 1027 yılında bölge emirlerinden merhum Süleyman Bey tarafından kurulan Tiran Arnavutlukta mevcut büyük şehirlerin küçük olanlarında olsa da en önemlisidir. Burası Makedonya’nın önde gelenlerinin üs olarak kullandığı yer olması nedeniyle çok sayıda yüksek bina bulunmaktadır. Her köşesi zümrüt gibi yemyeşildir. Sokakları geniş ve tertiplidir. Ticari anlamda iyi bir noktada olan bu güzel şehrin yaklaşık 20 bin nüfusu bulunmaktadır. Keten gömleklerin en kalitelisi burada üretilmektedir. Bugün Hindistan’daki bir sınıfın geliştirmeye çalıştıkları yerli kıyafetlerine uygun ve onlar için kıymetli olan bu gömlekler eğer Hindistan’a gönderilebilse milyonlarca adet satılabilir.

      ŞİYAK

      Dıraç’a 4 saat mesafede ve onun kuzeyinde bulunan Şiyak kasabası Podgoritsa ve Ölgün göçmenlerinin yarım yüzyıl önce kurdukları yeni bir beldedir. Bu nedenle henüz şehir mimarisi oturmamıştır. Bu kasaba İbşim Ormanı batı köşesinde ve Tiran yolu üzerindeki bereketli ve sulak bir ovada konumlanmıştır.

      AKÇEHİSAR

      İslam dininin Arnavutluğa girişinden, diğer bir ifadeyle Osmanlı’nın Avrupa kıta sahasına yayılmasından önce Akçehisar denen bölgeyi kendine merkez edinen Yan Kasturyan’ın oğlu asi İskender’i ele geçirmek için kırk yıl boyunca devam eden savaşlar esnasından Osmanlı ordusunun verdiği şehitler bu dağın eteklerinde yatmaktadırlar. “Her nefis ölümü tadacaktır.” ayetinin şahitlik ettiği gibi sonu şüphesiz ölüm olan şu fâni dünyada şehitlik mertebesine ulaşan o bahtiyar müminlerin yattıkları o kutlu kabristan şu an yeşil bir orman içerisindedir. Akçehisar’da ne han ve otel ne de yabancıların gece konaklayabileceği özel bir yer bulunmaktadır. Bu nedenle bir gece Kaymakam Şerif Bey’in evinde misafir oldum ve ertesi gün Dıraç’a geri döndüm.

      Sırbistan’da ne ve kim oldukları herkesin malumu olan Galiçai kabilesinin dolaşıp durduğu Niş Dağları’ndaki mağaralarda nesilden nesile hayat sürerlerken babası Davulcu Ali’nin ilkbaharda kurduğu kıl çadır altında yaptığı maşa, kürek, ıskara ve öküz nalını annesiyle birlikte mahalle araların sattığı zamanlarda bu Bedri zurnacı Puka Mahmut diye bilinirmiş. Şimdi Telgraf Bakanlığı muhasebecisi olan Bedri’nin şu durumunu kendileri de Nişli olmaları sebebiyle Bedri’nin önceki hayatını ve ecdadını detaylıca bilen Dırac’ın Divanı Umumiye başkanı Ali Bey ile Ceza Mahkemesi Başkanı İsmail Efendi’den öğrenmiştim. Daha sonra bu meseleyi ilgili yerlere anlatmak istedim. Fakat Bakanlığı küçük düşündürmeye çalıştığım iddia edilerek bu adamın hatırı için beni görevden aldılar.

      Kadınların iddet süresi gibi burada da iki yıldan biraz fazla görev yaptığım esnada yine Bakanlık bana memurluk görevimi yerine getirmemi kolaylaştırıp izin vermedi. Böylece Bakanlığın bir zulmü olarak görevden alındım. Bunun üzerine yola çıktım. Yine Avlonya, Serenduz, Korfu ve Pire istikametinden Yunanistan’ın başkenti Atina’ya geldim. Burada birkaç gün dinlendikten sonra İstanbul’a devam ettim.

      AVLONYA

      Avlonya limanı, kendi adıyla anılan geniş bir körfezin batısında bulunmaktadır. Liman, her köşesi zeytinliklerle örtülü bir yeşil tepenin üzerinde kuruludur. Avlonya, deniz kıyısına yirmi dakika mesafede 7 bin nüfuslu güzel ve bayındır bir kasabadır. Limanı çok işlektir ve ticareti kayda değerdir.

      SERANDUZ

      Yine Yanya şehrinin ana iskelesi olmasına rağmen Seranduz ise çok gelişmemiştir. Üç beş evden oluşan bu yer arazi olarak taşlık harabe bir köyü andırmaktadır.

      YUNAN ŞEHİRLERİ

      KORFU

      Korfu, Yunan Devleti’ne (Yunanistan) bağlı yedi adanın büyük olanlarından biridir. Otranto Boğazı’nın dışında kalan bu ada doğu istikametinde karşısında bulunan Seranduz ile arasında yarım saat mesafe bulunmaktadır. Şehir, kendi adıyla anılan bereketli bir adanın ortasındadır. Bayındırlık bakımında çok iyi olan bu şehrin nüfusu 25 bindir. Güvenilir ve gelişmiş olan limanı Adriyatik Denizi’nde sefer yapan gemilerin uğrak bir yeridir. Bu nedenle ticari olarak işlektir. Çok güzel olan iskelesinin üç tarafına da yapılmış olan düzenli rıhtıma küçük vapurlar yanlamasına sıralı bir biçimde yanaşmaktadırlar. Bu verimli güzel ada bir zamanlar Fransız ve İngiliz devletlerinin idaresindeyken içinde yapılan yüksek binalar rıhtım

Скачать книгу