Seyahatü'l Kübra. Karçınzade Süleyman Şükrü

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Seyahatü'l Kübra - Karçınzade Süleyman Şükrü страница 38

Жанр:
Серия:
Издательство:
Seyahatü'l Kübra - Karçınzade Süleyman Şükrü

Скачать книгу

iskelesi olan Pire’de birbiriyle iç içe iki tane güvenli liman bulunmaktadır. Doğal bir liman olarak devam eden dış limana henüz dokunulmamıştır. Bu limanın çevresinde bina ve yapılaşma bulunmamaktadır. Korfu iskelesinde olduğu gibi diğer limanın üç tarafı da düzenli bir şekilde tamirden geçirilmiştir. Yine baştan başa inşa edilen rıhtım boyunca resmî ve özel çok sayıda yapı bulunmaktadır.

      Burası resmî hizmete özel bir tersane olarak kullanılmaktadır. Limanın hem Belediye binası ile Dış Liman’ın ağız tarafına konuşlandırılmış istihkâm yerleri arasında kalan sağ kısmını, hem de gümrük ve fener idareleri ile aynı hizada olan sol kısmını tamamen Yunan gemileri kaplamaktadır. Ticaret gemileri ise bu zırhlı gemilerin park hâlinde yattıkları yere kadar yanaşsalar da zincirlemek için boş bir yer bulamamaktadırlar. Bu nedenle dışarıdaki körfezi yenileyerek buraya bir askerî liman yapılması planlanmaktadır. Fakat hem yetersiz ticaret hacmi nedeniyle hem de 20 bin nüfustan ibaret büyüklüğü ile şehrin oralara kadar uzanması mümkün değildir.

      Şehrin mevcut binaları genellikte kâgirdir ve ancak bir kısmı düzenlidir. Caddeleri ise tamamen geniş ve düzenlidir.

      Bu kasabanın ziyaret edilebilecek yerleri arasında yalnızca Osmanlı Devleti zamanından kalma Paşalimanı üzerindeki meydan ile iskeledeki rıhtımda bulunan Belediye Dairesinin çevresi mevcuttur. Kurulduğu düz yoldan başka bir istikamete gitmeyip diğer sokaklara uğramayan buharlı tramvayı bulunmaktadır. Bu taşıt şehre 7 kilometre mesafede bulunan Atina’ya kadar devam etmektedir. Ayrıca atlara bağlı başkaca bir treni de bulunmaktadır.

      ATİNA

      Pire’den başlayan küçük ve kumsal bir ormanın doğu tarafının sonunda bulunmaktadır. Etrafı otsuz ve ağaçsız tepelerle çevrilidir. Şehrin bazı yerlerinde hafif bir yükselti olsa da düzlük bir alanda kuruludur. Atina, kadim Yunan medeniyetinin merkezi olduğu gibi bugünkü Yunanistan devletinin de başkentidir. Şehrin nüfusu 30 bindir. Genellikle kâgir ve ham mermerden yapılan bina ve evlerinin manzarası güzeldir. Sokakları hem geniş hem de düzgündür. Meydanları ise bezemeli ve tertiplidir. Yunanistan’ın en büyük ve bayındır şehirdir. Ticaretinin işlek olduğuna dair bir gözlemim olmadı. Bu konu mevcut hâli ile uyumlu bir durumdur. Kral Sarayı’nın (Cumhurbaşkanlığı Sarayı) önünde bulunan alan seçkin en önemli meydanıdır.

      Belediye bahçesi bu meydanın en alt tarafındadır. Yine bu bahçeye bakan yüksek bir bina içerisinde süslü iki kapısı olan bir gazino bulunmaktadır. Seçim zamanlarından meydana toplanan amigolar iki gruba ayrılırlar. Her bir parti taraftar grubu bu gazinolardan birine geçer orada bu slogan amaçlı bağrışmalarını devam ettirirlermiş. Bu şehirdeki en seçkin gezinti alanı kral sarayının yakınında bulunan ağaçlık bölgenin batısına düşmektedir. Deniz kıyısındaki nadide güzelliklerle dolu bu alanın adı Falura’dır (Paleo Faliro). Şehir halkının gezip eğlemeye meraklı olanları ikindi vaktinden gece yarılarına kadar buraya gelip nefeslenirler. Buradaki denizin sahili sığdır. Bu nedenle denizin içinde doğru halkın dolaşması için geniş ve uzun bir ahşap iskele yapılmıştır. Bu yerin karşısında çok sayıda gazino, düzenli lokantalar ve rengârenk çayevleri bulunmaktadır. Yerli oyuncuların oyun sergiledikleri bir yaz tiyatrosu mevcuttur. Burada her gece tiyatro, cambaz ve hokkabaz oyunları sergilenir. Diğer yandan, bu alanın yakınında Almanya ile Fransa arasında Miladi 1871 yılında gerçekleşen savaşı canlandıran bir tablonun sergilendiği Panorama adlı bir yer ile ayrıca bir de müze vardır.

      Başkaca şehirde buluna tarihî yapılar ve eserler ise Akropol adını verdikleri tepe üzerinde Panteon adındaki eski bir tapınaktan kalan mermer sütunlar dikkat çekmektedir. Yine bu tepedeki meşhur Arhiton Tiyatrosu’nun30 dikili sütunları kendini göstermektedir. Bu sütunlar, 1 metrekare şeklinde kesilen ham mermerlerin birbirine eklenmesiyle oluşturulmuştur. Bu sütunlara yapılan bezemeler tek şekildir. Gezinti esnasında ayrıca bir sanat ve süsleme tarzı dile getirilmemiştir.

      Bu sütunlar bazıları oval bazıları ise dört köşeli olarak kalından biraz inceye doğru yükselir. Aşağıdan yukarı doğru uzanan oymalar ile çepeçevre işleme yapılmıştır. Tepe kısımlarındaki yine dört köşeli ya da oval sütun başlıklara kabartma süslemeler işlenmiştir. Bu süslemelerin hepsi aynı şekildedir. Akropol’deki sütunların da bir kısmı devrilip parçaları ayrılmış vaziyettedir. Sütunlar arasında parçaları birbirine bağlı tutan demir kenetleme yerleri ortaya çıkmıştır. MÖ 1506’da bu bölgeye gelen Mısır göçmenleri reisi Şikrub, Akropol Tepesi’ne şehri ilk kuran kişidir. Mısır’ın Tenta vilayetine bağlı Kefreziyat kasabasından gelen ve liderleri Şikrub’un da bu kasabanın Salhecir köyünden olduğu bu Mısırlı göçmenler kurdukları bu şehre de eski vatanlarının ismi Kefreziyat adını vermişlerdir. Kekropya da denilen bu yere Yunanlar zamanla Akropol ismi ile hitap etmeye başlamışlardır. Yunanlar, bu tepeye daha sonra yaptıkları tapınağa akıl tanrıçası Atena ismini koymuşlardır. Diğer bir ifadeyle Zühre isimli putlarının adını bu şehre vermişlerdir.31

      Osmanlı Devleti Atina’da diğer Yunan şehirlerinde olduğu gibi dört yüz yıl hüküm sürmüştür. Şimdilerde Müslüman bir kişi dahi bulunmamaktadır. Müslümanlar bir dönem tamamıyla buradan göçüp gittikleri için İstasyon yakınında bulunan Mustafa Ağa Cami bugün boş ve harap bir vaziyettedir. Pire’de konaklamaya gittiğim Makedonya Oteli’nin kiracısı Türkçe biliyordu. Bu nedenle Atina gezilerim esnasında da burada kalıp gün içinde Atina’ya gidip geldim. Çünkü her yarım saatte bir Atina’ya tren seferi vardır. Araba ile de gitsen ücreti bir Yunan drahmisidir.

      YUNAN ŞEHİRLERİNE GENEL BİR BAKIŞ

      Yunanistan, Balkan yarımadasının güneyinde bulunmaktadır. Kuzeyinde Osmanlı Devleti toprakları, doğusu Ege Denizi, güneyi ve batısı da Akdeniz ile çevrilidir. Tahminî olarak 75 bin kilometre genişliğindedir. Bu ebat bugünkü Trablusgarp vilayetimizin sekizde biri büyüklüğündedir. Nüfusu 1,5 milyon olan bu ülkede kilometrekareye otuz altı kişi düşmektedir.

      Yukarıda bahsedilen nüfusun 25 bini Teselya’da yaşayan Müslüman halktır. Geri kalanı ise Hristiyanlık dinine mensuptur. Barış zamanında 24 bin askeri mevcuttur. Seferberlik zamanında dahi bu sayı azami 75 binin üstüne çıkamamaktadır. Üç gemi ve birkaç torpidodan ibaret savaş gemileri mevcuttur. Yıllık üç milyon geliri, yıllık giderinden az olduğu için ekonomik bakımdan sıkıntılı bir dönem geçirmektedirler. Miladi 1893’te borçlarına karşılık bir ödeme yapamayınca iflasını ilan etmiştir. Bu nedenle ekonomi yönetimini büyük devletler devralmış vaziyettedir. Borçları 900 milyon franka dayanmıştır. Bu rakam 30 milyon İngiliz sterlinine denk gelmektedir. Her ne kadar geniş toprakları, verimli arazisi ve zengin doğal kaynakları olsa da halkı denizden tuz ve sünger çıkarmaktan başka bir bilgisi olmayan bir devlet için bu borcun ödenmesi mümkün değildir.

      Atina ve Pire’de kırk iki gün dinlenmek maksadıyla konakladım. Ardından Nemse vapuruna binerek İstanbul’a geri döndüm.

      TEKRAR İSTANBUL VE BAŞKENT BÜROKRASİSİ

      Allah’ın bir lütfü ve keremi olarak yüz akıyla İstanbul’a geldim. Bundan haber alan acımasız hain ve korkak Bedri bir hastalık bahanesiyle evinden yirmi gün çıkmadan gizlendi. Hangi kanun ve kural gerekçe gösterilerek görevden uzaklaştırıldığımı sorup öğrenmek için kurumdaki odasına gittim. O esnada Bakan beni görünce “Aaa! Süleyman Efendi geldiniz mi? Vah

Скачать книгу


<p>30</p>

Yazar burada muhtemelen Dionysos Tiyatrosu’ndan bahsetmektedir. (ç.n.)

<p>31</p>

Zühre bir Roma tanrıçasıdır. Aşk tanrıçası manasındadır. (ç.n.)