Seyahatü'l Kübra. Karçınzade Süleyman Şükrü

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Seyahatü'l Kübra - Karçınzade Süleyman Şükrü страница 42

Жанр:
Серия:
Издательство:
Seyahatü'l Kübra - Karçınzade Süleyman Şükrü

Скачать книгу

iki günlük bir mola vererek hayvanlarını otlattılar. Bu aşirete verdiğimiz üç tuman paraya karşılık bir koyun alıp pişirerek keyifli bir şekilde piknik yaptık. Yaylanın kuzeyini saran sıradağlar üzerinde Hazreti Süleyman’ın ve Al-Bulak köyüne yakın düzlükte de eşleri Belkıs’ın süslü köşkleri olduğuna inanılan harabeler bulunmaktadır. Bu harabelerin büyüklüğü ve barındırdığı süslü havuzlar insanı hayrete düşürmektedir.

      Hindistan’ın Pencap bölgesi ile Belucistan ve Afgan arazilerinin birleştikleri yerde bulunan yüksek dağın üzerinde de buna benzer Tahtı Süleymani adı verilen büyük yapılar görmüştüm. Bunlar da bana her seferde bu peygamber hakkında Kur’an’da geçen “Süleyman’ın emrine de, sabah esişi bir ay, akşam esişi de bir ay(lık yol) olan rüzgarı verdik.”32 ayetini aklıma getirmiştir. Sakız’dan hareket ettikten üç gün sonra ulaştığımız Kuruntu Kalesi karşısındaki Şahnişin adlı bir yayla bulunmaktadır. Eski İran şahları yaz mevsimini bu güzel yaylada geçirirlermiş.

      ZENCAN

      Zencan’a vardıktan sonra Hacı Ali Kuli Hanı’na indim. Oradan da tütün tüccarı Sakızlı Mehmet Ağa’nın odasına geçtim. Çünkü elimde bu şahsa verilmek üzere Sakız’daki ortakları tarafından yazılmış bir tavsiye mektubu bulunmaktaydı.

      Zencan şehri geniş ve verimli bir ovanın kıyısında bulunmaktadır. Arkası dağ ve ön tarafı da nehir ile çevrilidir. Bu şehir İran’ın büyük beldelerinden biri olarak görülmektedir. İşlek bir ticareti olan bu yerin zengini de çoktur. Böyle olmasına rağmen şehir mimarisinde dikkate değer bir yapı ya da konak olmadığı gibi hoş bir mahallesi de bulunmamaktadır. Her on adımda bir kıvrılan pis kokulu sokaklarında gezerken aniden karşına yüklü bir hayvan çıksa sıkışıp kalırsın. Böyle anlarda da geriye yürüyüp ilk yol ayrımında köşeye çekilerek yol vermek gerekmektedir.

      Fakat çarşısının sokakları ve kervansaraylarının çevresi geniştir. Kanuni Sultan Süleyman Bağdat seferinde bu yoldan geçmiştir. Ardından da ordusunun otağını da Zencan yakınlarında kurmuştur. Zencan Yaylası Konya Ovası’na benzemektedir. Burada bir gece konaklayıp ardından da gece sabaha doğru yola koyulmuştuk.

      Üç saatlik bir mesafe sonrası güneş doğmaya yakın Zencan ufukta göründü. Bu manzara arkada kalan yaşanmışlıklar, yorgunluk ve uykusuzluk gibi sıkıntıları unutturdu. Bu yol üzerinde ilerlerken ben, millî gururumuz olan şeylerin aklıma gelmesiyle oluşan manevi lezzetlerin ruhumda yaşattığı derin etkiyi o an tam manasıyla hissettim. Kanuni Sultan Süleyman’ın cihangirlik duyguları hayalimde canlanmaya başladı. O fetihten fethe koşan padişahımızı sanki muzaffer ordularının başında seyredebilecekmişim gibi hayallere kapıldım ve öylece etrafa bakarak ufukta gözümün görebileceği her yeri gözden geçirmeye başladım. Sanki o gözümün önünde dizili dağlar ve tepeler, o heybetli ordunun mühimmat depoları, ağaçlar ve otlar ise o gayretli cesur askerlerin haşmetli kalabalıklarıydı. Bu manzara hayalimde sürekli olarak canlanıyor ve devam ediyordu. İşte böylesi bir kahraman ordunun karşı konulmaz bir ezici güçle girdiği bu büyük şehre bir kervan ile sokulmaya çalışmak bana ağır gelmişti.

      Doğudan batıya ve kuzeyden güneye doğru olabildiğince uzayan genişliğe sahip bu ovayı arkamızda bırakıp şehrin batı yakasını çeviren geniş bir derenin kenarına geldik. Burada vadinin aşağı doğru süzülen bayırındaki yalnız kavak ağaçlarından müteşekkil ormanlık alanının arasından geçerek, nehrin ortasındaki çukur yerde bulunan köprüyü kullanıp karşıya geçtik. Karşı tarafta da benzer mahiyetteki ağaçlıklar içerisinde buluna bayırdan yokuş yukarı yola devam ettik. Buradan ilerleyince ileride dericilerin imalathaneleri olan tabakhaneleri geçip ardından kısa bir mesafe sonra da mahallelere ulaşmış olduk. Gelen geçen hayvanların bıraktıkları gübreleri daha kurumadan toplamak için kırağı düşmüş havalarda fakir evlerinden çıkıp elindeki delik deşik sepeti ile yol üzerinde bekleyen bir karı koca ile karşılaştık. Bizim kervandaki hayvanların bıraktıkları gübreleri sanki sevgilisine kavuşmuş âşık gibi bir telaşla avuçlayıp topluyordu. Bunu yaparlarken aynı anda da bu sevinç hâllerini dile getirerek bize duyuracak şekilde de beyan ediyorlardı.

      Zencanlılar da aynı Musullular gibi nehrin en güzel yerlerini tabakhane yapmışlar. İyi huy ve güzel söz söyleme ahlakı Allah vergisi olup, çalışıp çabalayarak kazanılacak şeyler değildir. İşte bu üstün meziyetlerden nasiplenmemiş talihsiz insanlara görgü kuralarını aşılamanın ve nasihat etmenin hiçbir faydası bulunmamaktadır. Nasıl ki insanlardaki görünüş ve karakter, âlimlerdeki dil ve renkler çok çeşitli ise asil duygular ile konuşma güzelliği de sahibinin idrak kabiliyetine göre farklı sınıflara ayrılmıştır.

      Zencan’a vardıktan sonraki ikinci çarşamba günü araba ile tekrar yola çıktım. Haydarabad, Emirabad, Haremdere ve Ağızkara istikametlerinden Kazvin’e dört konak mesafe ile ulaştım. Zencan’dan ayrıldıktan üç buçuk saat sonra Hayrabad’a yarım saat mesafede yolun sağ tarafından 1 mil uzaklıktaki çöl tarafında Safevi Şah Hudabende ile meşhur âlim İbni Sina’nın kabirleri bulunmaktadır.

      KAZVİN

      Kazvin, Reşt şehrinden Tahran’a kadar devam eden ve Ruslar tarafından yaptırılan ücretli çakıl yolun üzerinde bulunmaktadır. Bu nedenle de Zencan’a göre daha bayındır ve işlektir. Buraya geldiğimde şehirdeki Esadiye Oteli’ne geçip iki gece konakladım.

      Ruslar bu bir karış şose yolu yetmiş beş sene imtiyaz hakkını alarak inşa etmişlerdir. Bu sayede de yol üzerinde belirli güzergâhlara zincirler gererek her geçen arabadan 3 tuman ve yüklü arabadan ise 1 kıran ücret almaktaydılar. 3 tuman 60 kuruş ve 1 kıran ise 8 metelik etmekteydi. İran hükûmetinin bu gafilliğine bakar mısınız? Halkını nasıl bir belanın içine sokarak onları soydurmaktadır. Bu küçük yol için bırakın şose yol yapmayı tren yolu bile yapılsaydı yetmiş beş yıllık bir anlaşma yapmaya değmezdi. Bu düz ovaya Rusların yaptığı şey, yalnızca yol çevresinin kürek ile biraz çukurlaştırılması ve ortasına da bir araba geçecek kadar çakıl taşı dökülerek basit ve oyuncak gibi bir yoldan ibarettir.

      Esadiye Oteli’nin sahibi Hacı Mirza Tabip adında biriydi. Kendisi İstanbul’da eğitim almış tek gözü görmeyen bir şahıstı. Her ne kadar param ile kaldıysam da konaklamam esnasında özel olarak çok ilgilendi. Oteli çok temizdi. 8 kuruş yatak ücreti dışında yemekler için de ayrıca 4 kıran alıyordu. Aldığı bu ücret verdiği hizmetlerin, gösterdiği hürmetin ve otelinin temizlik ve güzelliğinin yanında hiç hükmündeydi.

      Kazvin’de bulunan Hacı Rasim Hamamı benzerine az rastlanır bir hamamdır. Bu şehirde Safevilerden miras kalan güzel bir de saray bulunmaktadır.

      Yavuz Sultan Selim’in oğullarından biri olan Şehzade Beyazıt dört oğlu ve 10 bin süvari askeri ile İran’a geçtiklerinde bu memlekette Şah Tahmasb’ın adiliğine ve vefasızlığına uğramıştır. O vakit bu insanlık dışı duruma şahit olan sipahiler de bunu üzerine pazarı talan ederek intikam almışlardır. Çaldıran Savaşı’nda aldıkları hezimet dahi bu intikamdan daha ileri bir seviyede olmamıştır.

      Kazvin’de geçirdiğim ikinci günün sabahında arabaya binerek şehirden ayrıldım. Kenbed, Kışla, Yeni Emam ve Şahabad istikametlerinden beş günlük bir yolculuk sonrası Tahran’a ulaştım. Tahran ile Reşt arasında altı saatte bir hayvan değiştirerek gece gündüz yola

Скачать книгу


<p>32</p>

Sebe Suresi, 34/10-12. Kitapta bu ayetin yalnızca “Sabah esişi bir ay, akşam esişi de bir ay(lık yol)” kısmı verilmiştir. (ç.n.)