ARABA SEVDASI. Recaizade Mahmut Ekrem

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу ARABA SEVDASI - Recaizade Mahmut Ekrem страница 8

Жанр:
Серия:
Издательство:
ARABA SEVDASI - Recaizade Mahmut Ekrem

Скачать книгу

Çamlıca Bahçesi’nde görüldükleri günün sabahı Periveş Hanım, adî bir yatak bağına bürünmüş olduğu hâlde Karabaş Mahallesi’nden çıkarak sekiz yaşında bir komşu çocuğu eşliğiyle bir hayli mesafe kat ettikten sonra güneş görmez ve bundan dolayı çamuru kurumaz bir sokağın izbe bir köşesinde – karşısı bostan, arkası yine bostan, iki tarafı bekâr odaları, ahır filân gibi önemsiz bayağı binalarla çevrili olmak üzere-tek ve tenha yapılmış olan şüpheli bir eve gelmişti.

      Burası Çengi Hanım’ın evidir. Periveş Hanım’ın gelmesinden bir saat sonra bu iki hanım yukarıda tarif olunan zarif kıyafete girmiş oldukları hâlde yaşlısı önde, genci arkada olarak evden çıktılar, Aksaray Caddesi’ne doğru yürüdüler.

      Hanımların evden çıktıkları zaman kararları Samatya’ya kadar yürüyerek inip, oradan demiryoluyla Bakırköyü’ne, oradan da Sakızağacı gezinti yerine gitmekti. İşte bu kararla yürürlerken Periveş Hanım’ın: “Çamlıca Bahçesi’ni pek övüyorlar. Bugün de oraya gitsek acaba nasıl olur?” yolundaki sorusuna Çengi Hanım tarafından olumlu olarak verilen karşılık, Sakızağacı kararını halk bahçesine çevirmişti. Bunun üzerine hanımlar hareketlerini hızlandırarak Aksaray’ın tramvay mevkiine yetiştiler ve hemen hareket etmek üzere bulunan tramvay arabasına çıktılar, oturdular. Üç çeyrek saat sonra Köprübaşı’nda tramvaydan indiler. Köprü’yü geçerek Üsküdar vapuruna girdiler. Vapura girdikten yarım saat sonra da Üsküdar vapur iskelesine çıktılar. Beylik ambarın önüne doğru yürümeye başladılar.

      Diğer günler vapurdan çıkan halkı karşılamaya koşarak, “Boş araba! Araba lâzım mı? Sizi şu temiz kupayla götüreyim?” yollu sözlerle sıkıcı söz ve hareketlerle müşteri çekmek için birbiriyle yarışan arabacılardan hiçbirisi görünmedi; çünkü o gün seyir yerlerine dağılmak için kira arabalarına yapılan hücum, diğer zamanlardan çoktu; bir saatten beri iskelede boş tek bir araba bile kalmamıştı.

      Çengi Hanım’ın orada rastladığı işsiz bir adama, “Ayol! Kira arabası arıyoruz, acaba nerede bulunur?” sorusuna, “Hanımefendi boşuna aramayınız, bulamazsınız,” diye aldığı cevap üzerine, hanımların ikisi birden: “A! Vah, vah! O kadar uzak yerden gelişimiz hiçbir şeye yaramadı!” demekle beraber, beri taraftaki Çeşme Meydanı’na yönelerek ilerlediler ve orada da rastladıkları birkaç kişiye, “Ayol! Buralarda hiç araba bulunmaz mı?” sorusunu tekrar ettiler.

      O gün sabahleyin Beyoğlu kira arabalarından bir lando, Kadıköyü’ne bir hasta götürmüş, Üsküdar’a dönmek için araba vapurunu bekleyerek çeşmenin yanında duruyordu. Landonun arabacısı, hanımların araba arayışında olduklarını görünce kendi kendine: “İki saat daha burada boş boşuna vapur bekleyeceğime şu hanımları alsam, götürsem daha iyi olmaz mı?” dedikten sonra hanımlara doğru ilerledi ve Çengi Hanım’a hitaben: “Nereye gideceksiniz hanımefendi? İsterseniz sizi bu landoyla götüreyim,” deyince hanımların ikisi birden dönerek landoyu inceleyip, talihin sırf yokluk içinde meydana getirdiği bu istenenden daha fazla izni bakışlarıyla, gülüşleriyle birbirlerine verdikten sonra Çengi Hanım, gidilecek yeri belirterek pazarlığa girişti.

      Orada bulunan kayıkçı, hamal, beygir sürücüsü gibi birtakım bayağı kişiler Periveş Hanım’ın etrafına toplanarak çirkin çirkin lâf atmalarla nazenini rahatsız etmeye ve haziran güneşinin gökyüzünden yerde yaşayanların başlarına dikey olarak yansıyan kızgın ışıkları da zavallıyı sıkıntıdan terletmeye başlamıştı. Bu sıkıntılı durumdan bir an önce kurtulmak ihtiyacını fazlasıyla hisseden Periveş Hanım, arabacıya işaret edip arabanın kapısını açtırdı. Hemen kendisini içeri attı. Ardından Çengi Hanım da girdi.

      13

      İşte Bihruz Bey’in Periveş Hanım hakkındaki dış görünüşe göre yaptığı tahminin, duygularının ve beğenisinin tek sebebi olan landonun bu nazenini taşıyarak halk bahçesinde gezintide bulunması – pek o kadar nadir olmayan – tesadüflerden birisiydi. Bununla beraber, böyle bir tesadüfün mümkün olabileceği düşüncesi Bihruz Bey’in hatırından bile geçmediğinden dolayı beyefendi, landoyla hanımlara ve hanımlar arasındaki ilişkiyle landoyu, – gördüğümüz derecelere kadar – önemsemiş ve bu önemin sonucu olarak bahçenin içinde Periveş Hanım’ın -bildiğimiz şekilde – takipçisi olmuştu.

      Yukarıda tarif edildiği gibi hanımlar – Bihruz Bey de arkalarında olduğu hâlde – bahçeden çıkarak landolarına binerek, araba hareket eder etmez Periveş Hanım’ın: “Daha pek toy zavallı!” demesiyle iki hanım arasında aşağıdaki konuşma başladı.

      “Âdeta budala ayol!”

      “Biraz hoppaya da benziyor.”

      “Zıpır derler bunlara zıpır! Fani çiçeği ne yaptın? Bakayım, hâlâ göğsünde duruyor mu?”

      Çengi Hanım, Bihruz Bey’in bir ara söylediği Fransızca fane (solmuş) kelimesini “fani” diye işittiğinden ve bir hanıma ilk görüşte aşkını ilân etmek için verilen çiçeğin faniliğinden bahsetmekte güzel bağ, bir zarafet ve incelik bulamadığından, “Fani çiçeği ne yaptın?” demekle Bihruz Bey’in o münasebetsizliğini ima etmek istedi.

      “Ha! Gerçek, o ne demekti acaba? Benim aşkım da bu çiçek gibidir, böyle solar gider mi demek istedi?”

      “Adaam sen de! Onun ne söylediğinden, ne yaptığından kendisinin de haberi yoktu.”

      “Gelecek cuma bekleyecek.”

      “İşi yoksa beklesin dursun.”

      “Adaam gelelim, eğleniriz. Bahçe de hiç fena değil doğrusu.”

      “Her zaman böyle süslü arabayı nereden bulacaksın?”

      “Böylesi olmasın da benzeri olsun. Amaç eğlenmek değil mi?”

      “Ya o zaman alafranga bey yine sana bakar mı dersin?”

      “Bakmazsa bakmayıversin. O da tasamın on beşi21 sanki!”

      “Bahçeden çıkarken o deli deli bağıran da kimdi?”

      “Aa! Bilemedin mi? Geçen gün Kadıköyü vapurundan çıkarken benim feracemin eteğine basıp da pardon diyen bey değil mi ya?”

      “O budala mıydı o? Değil değil. Onun sakalı vardı.”

      “Aa! Hiç ben bilmez miyim? Tam da kendisiydi.”

      “Adam nemize gerek. Acaba iskelede çok bekleyecek miyiz?”

      “Sanırım ki beklemeyiz. Olmazsa kayığa da binebiliriz.”

      “Galiba sen canını yabanda bulmuşsun. Ey! Şimdi paraları sayacak mıyız?”

      “Sayacağız ya. Arabacının bahşişini de unutma!”

      “Bahşiş mi? İki saat için yüz kuruş verdikten sonra bir de bahşiş öyle mi? Üstüme iyilik sağlık, ben çıldırmadım ayol!”

      Bu arada araba, Üsküdar iskelesi

Скачать книгу


<p>21</p>

Umurumda değil, anlamında bir deyim