Sherlock Holmes'un Vaka Kitabı Bütün Maceraları 9. Артур Конан Дойл
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Sherlock Holmes'un Vaka Kitabı Bütün Maceraları 9 - Артур Конан Дойл страница 11
Holmes her zamanki koltuğuna oturmuş, solgun ve bitkin görünüyordu. Yaralarından ayrı olarak, o gece yaşanan olaylar karşısında, çelik gibi sinirleri de yıpranmıştı. Baronun geçirdiği korkunç değişimi anlatırken beni dehşet içinde dinlemişti.
“Günahlarının bedeli bu Watson, günahların bedeli!” dedi, “Er veya geç bunu ödeyeceksin. Tanrı biliyor ya onun çok günahı vardı.” diye ekledi masanın üzerinde duran kahverengi defteri alarak. “Kadının söz ettiği defter bu. Eğer bu, o evliliğe engel olmazsa hiçbir şey olamaz. Ama engel olacak Watson. Engel olmalı! Kendine saygısı olan hiçbir kadın bunu kabul edemez.”
“Sevgililerini anlatan bir günlük mü?”
“Daha çok şehvetini anlatan bir günlük. Nasıl istersen öyle de. Bayan Winter bundan söz ettiği an, eğer elimize geçirebilirsek ne kadar müthiş bir silahımızın olacağını anlamıştım. Ama o sırada düşüncelerimi açığa vurmadım, yoksa bu kadın her şeyi mahvedebilirdi. Yine de aklımdan çıkaramadım. Sonra bana yapılan bu saldırı sayesinde, baronu bana karşı önlem almaması gerektiğine inandırdım. Her şey yolunda gidiyordu. Belki biraz daha beklerdim; ama onun şu Amerika yolculuğu, elimi çabuk tutmama neden oldu. Böyle riskli bir defteri kesinlikle arkasında bırakmazdı. Bu yüzden bir an önce harekete geçmeliydim. Gece için bir soygun düzenlemek imkânsız gözüküyordu. Çünkü soygunculara karşı önlem alıyordu. Ama akşamüstü bir şansım vardı, sadece onun dikkatini başka yöne çekmeliydim. İşte tam bu noktada, sen ve mavi tabağın devreye girdi. Fakat kitabın yerinden emin olmalıydım; çünkü harekete geçmek için sadece birkaç dakikam vardı ve senin Çin çömlekçiliği hakkındaki sınırlı bilgin beni engelliyordu. Bu yüzden son anda kızı da yanıma aldım. Pelerinin altında titizlikle taşıdığı paketin ne olduğunu nereden bilebilirdim ki? Tamamıyla bana yardımcı olmak için geldiğini sanmıştım. Ama onun aklından başka şeyler geçiyormuş.”
“Beni senin gönderdiğini tahmin etti.”
“Öyle düşüneceğinden korkmuştum. Defteri rahatça elde edene kadar onu oyaladın sayılır, gerçi bu görünmeden kaçmama yetmedi. Ah, Sör James, gelmenize çok sevindim!”
Nazik arkadaşımız önceden gönderdiğimiz bir davet üzerine gelmişti. Holmes olanları anlatırken pürdikkat dinlemişti.
“Mucizeler yaratmışsınız, mucizeler!” diye bağırdı hikâyemiz bittiğinde, “Ama yarası Dr. Watson’ın dediği kadar kötüyse bu iğrenç defteri kullanmaya gerek kalmadan evliliklerine zaten engel olmuş sayılabiliriz belki.”
Holmes kafasını salladı. “De Merville gibi kadınlar öyle davranmazlar. Onu bir mağdur gibi görerek üzerine daha çok titreyebilir. Hayır, hayır, yıkmamız gereken bu adamın ahlaki yönü, fiziksel yönü değil. Bu defter kızı kendine getirecektir ve bunu yapabilecek başka bir şeyin olduğunu sanmıyorum. İçindekiler adamın kendi el yazısıyla yazılmış. Hanımefendi artık bunu da inkâr edemez.”
Sör James yanımızdan ayrılırken hem defteri hem de değerli tabağı yanında götürmüştü. Ben işime geciktiğim için onunla birlikte çıkmıştım. Bir araba onu bekliyordu. Hemen içine atladı, şapkası armalı arabacıya aceleyle bir emir verdi ve hızla yola koyuldular. Paltosunu camdan sarkıtarak hanedan armasını kapatmaya çalıştı ama yine de sokak ışığında ne olduğunu görebildim. Şaşkınlık içinde nefesim kesildi. Sonra hemen geri dönerek Holmes’un odasına çıktım.
“Müşterimizin kim olduğunu öğrendim!” diye haykırdım olayın heyecanıyla, “Holmes, o…”
“O vefalı bir dost ve yürekli bir beyefendi.” dedi Holmes daha fazla konuşmama engel olmak için elini kaldırarak, “Aramızda sonsuza kadar sır olarak kalsın.”
O defterin nasıl kullanıldığını bilmiyorum. Sör James her şeyi ayarlamış olmalıydı veya büyük bir ihtimalle, böylesine hassas bir görevi kızın babasına havale etmişti. Ne şekilde olduysa oldu ama yine de istenilen sonuç elde edilmişti. Üç gün sonra “The Morning Post”ta yayımlanan bir haberde, Baron Adelbert Gruner ile Bayan Violet de Merville’nin arasında gerçekleşmesi beklenen düğünün iptal edildiği yazıyordu. Aynı gazetede, Bayan Kitty Winter’a karşı yürütülen davaya ait ilk mahkeme celsesinden de söz ediliyordu. Barona kezzap atmakla suçlanıyordu ve duruşma sırasında ortaya konan hafifletici sebepler doğrultusunda verilen karar, verilebilecek cezaların en hafifi olarak hatırlanacaktı. Sherlock Holmes’a hırsızlık suçundan bir soruşturma açılmıştı ama bunu iyi bir amaç için yaptığı ortaya çıkınca ve müşterisi ünlü biri olunca, en katı İngiliz yasaları bile daha insani ve esnek olabiliyordu. Arkadaşım henüz sanık koltuğuna oturmuş değildir.
Solgun Asker
Arkadaşım Watson, haddini bilmekle beraber oldukça azimli olduğunu da her zaman göstermiştir. Uzun süredir kendi deneyimlerimi kaleme almamda ısrar ediyordu. Galiba bu meşakkati ister istemez üstlenmek zorunda kaldım; çünkü ona sık sık hikâyelerinin ne kadar yüzeysel olduklarını söyleyip durdum. Anlattıklarının ne kadar yüzeysel olduğunu, gerçeklere bağlı kalmaktansa halkın beğenisine daha fazla önem verdiğini her fırsatta belirttiğim göz önüne alınırsa bu belayı kendi başıma yine kendimin açtığını düşünebilirsiniz. “O zaman kendin yaz Holmes!” diye sert bir cevap vermişti bana. İtiraf etmek zorundayım ki elime kalemi aldığımda, hikâyelerimi okuyucunun ilgisini çekecek şekilde sunmam gerektiğini anladım. Biraz sonra anlatacağım davanın ilginizi çekmemesi gibi bir durum söz konusu bile değil; çünkü başıma gelen en ilginç olaylardan biridir. Ancak tesadüf bu ya Watson bu davayı hiç kayıtlarına geçirmemiş. Hazır biyografi yazarım ve eski dostumdan söz açılmışken, bunu fırsat bilip şunu söylemek isterim: Eğer çeşitli, ufak tefek araştırmalarımda arkadaşımdan yardım etmesini istediysem bunu duygusallık veya bir kapristen dolayı yapmadım. Watson’ın kendine özgü olağanüstü özellikleri vardır ve benim başarılarımı abartıp, kendi yaptıklarını dikkate almayarak alçak gönüllülük göstermiştir. Kararlarını ve izleyeceğin yolu önceden tahmin edebilen bir yandaş tehlikeli sayılır ama her yeni gelişme biri için şaşkınlık yaratıyor ve o kişi sonucu tahmin edemiyorsa işte o zaman ideal bir can yoldaşı bulmuşsunuz demektir.
Defterime baktığımda tarihin Ocak 1903 olduğunu gördüm. Boer Savaşı’nın hemen bitiminden sonraydı. İri yarı, dinç, esmer, namuslu bir İngiliz olan Bay James M. Dodd beni ziyarete gelmişti. O sıralar, iyi niyetli Watson beni bir eş için terk etmişti; dostluğumuz boyunca yaptığı tek bencilce davranış buydu. Yapayalnız kalmıştım.
Sırtımı pencereye vermek, ziyaretçimi de karşıma