Mitoloji Rehberi. Helen Archibald Clarke
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Mitoloji Rehberi - Helen Archibald Clarke страница 13
“Etrafını sarın! Etrafını sarın! Koşun! Acele edin!” diye bağırarak çok sayıda yandaşı varmış gibi bir izlenim yaratmış. “Büyükbabamı sen öldürdün,” diye bağırarak bir orman dolusu mızrağı fırlatmış.
İnci Tüyü bir güneş gibi parlayarak tepede belirmiş ve Manabozho’nun mızraklarına dolu gibi yağan bir ok fırtınasıyla karşılık vermiş.
Savaş bütün gün boyunca sürmüş ve Manabozho üç mızrak dışında hepsini boşa fırlatmış çünkü Nurlu Manito, saf wampum giysiler içindeymiş ve Manabozho, Manito’nun ellerinden çıkıp çam ağaçları gibi dört bir yanını saran sert darbelerden ancak sağa sola yaptığı muazzam sıçrayışlarıyla kurtulabilmiş. Büyük bir ağaçkakan uçarak yanından geçip bir ağacın dalına konduğunda fena halde yaralıymış ve bilincini kaybetmek üzereymiş. Ağaçkakan, evinin yakınındaki kırlardan uçup gelen tanıdık bir kuşmuş.
“Manabozho,” demiş, “düşmanının zayıf bir noktası var. Başının tepesindeki saç tutamına ateş et.”
Manabozho ilk mızrağını fırlatınca düşmanının sadece birkaç damla kanını akıtabilmiş. Manito biraz sendeledikten sonra toparlanmış. Bunun üzerine müzakerelere başlamış ama Manabozho artık rakibinin yumuşak karnını öğrendiğinden, oyalanmaya hiç niyeti yokmuş ve Nurlu Manito’yu dize getirecek bir mızrak daha fırlatmış ve kafasına daha iyi nişan alabileceği şartlar oluştuğunda üçüncü mızrağı da atarak Manito’yu yere sermiş ve öldürmüş.
Bunun üzerine Manabozho, büyük bir savaş çığlığı atmış, davulunu çalmış ve Manito’nun kafa derisini savaş ganimeti olarak almış ve ağaçkakanı yanına çağırarak verdiği ipucunun ödülünü alması için Nurlu Manito’nun kanını kafasına sürmüş. İşte ağaçkakanın kafası bu yüzden bugün bile kırmızıdır. Manabozho, zafer coşkusuyla davulunu hiddetle çalarak ve şarkılarını yüksek sesle söyleyerek evine dönmüş. Büyükannesi kıyıda onu savaş dansıyla karşılamaya hazırmış ve bu dansı, yaşına göre çok başarılı bir şekilde sergiliyormuş.
Manabozho’nun yüreği kabarmış, içine bir alev düşmüş ve daha fazla maceraya atılmak için karşı konulmaz bir arzuya kapılmış. Güçlü İnci Tüyü’nü yok etmiş, yılanlarını öldürmüş ve tüm hilelerinden ve cazibesinden kurtulup büyük bir kara savaşından galip gelmişti ve böylece bir sonraki galibiyet sırası suya geçmiş.
Bunun üzerine bir balıkçı olarak hünerlerini test etmiş ve öyle başarılı olmuş ki devasa büyüklükte ve yağ bakımından oldukça zengin bir balık yakalamış. Balıktan çıkan yağla küçük bir göl oluşturabilmiş. Cömertçe davranıp hinlik güderek bir plan yapmış, tanıdığı tüm kuşları ve hayvanları davet etmiş ve ziyafete hangi sırayla katıldıklarını, gelecekte ne kadar şişmanlayacaklarının bir göstergesi olarak kabul etmiş. Davetliler gelir gelmez göle dalmalarını ve keyiflerine bakmalarını söylemiş.
Sahneye ilk çıkan ayı olmuş, sudan uzun uzun içmiş. Sonrasında geyik, keseli sıçan ve konforlu kürkleriyle tanınan ailenin diğer üyeleri gelmiş. Kanada geyiği ve bizon hımbıl davranmaya devam etmiş ve hiçbir zaman etine dolgun olduğu görülmeyen keklik, ziyafet stokları tükeninceye dek beklemiş. Tavşan ve kırlangıç göl kenarına geldiğinde bir lokma bile yiyecek kalmamış ve sonuç olarak tüm bu canlılar içinde en zayıf onlar kalmış.
Tören bittiğinde Manabozho arkadaşlarına, etrafında toplanan kuşlara ve hayvanlara ortamın biraz eğlenmek için uygun olduğunu söylemiş ve davulunu eline alarak haykırmaya başlamış:
“Güneyden yeni bir şarkı geliyor, haydi dostlarım dansa!”
Töreni daha neşeli hale getirmek için onlara gözlerini kapamalarını ve onun etrafında bir daire oluşturarak dönmelerini istemiş.
Bir kez daha davulunu çalmış ve haykırmış:
“Güneyden yeni bir şarkı geliyor, haydi dostlarım dansa!”
Tüm davetliler dansa katılmış ve turlarına başlamışlar.
Çemberin içinde duran Manabozho, yanından geçen semiz bir kümes hayvanı gördüğünde ustaca boynunu sıkıp canını alarak onu kuşağına sokuyor, çırpınış seslerini bastırmak için davuluna vurup avazı çıktığı kadar şarkı söylüyor ve hayvanları yüreklendirmek için hayran bir edayla bağırıyormuş:
“İşte böyle kardeşlerim, işte böyle!”
Sonunda dalıcı familyasından küçük bir ördek bir terslik olduğunu düşünerek gözlerini açmış ve Manabozho’nun ne yaptığını görmüş. Birdenbire sıçrayarak haykırmış:
“Ha-ha-a! Manabozho canımıza kıyıyor!” diyerek suya doğru koşmuş.
Manabozho, bu hayvanın kendisini gözetlemesine çok sinirlenerek onun peşine düşmüş ve tam ördek suya dalmak üzereyken ona bir tekme atmış; işte dalıcı ördeğin kuyruk kısmındaki tüylerin seyrekliği, sırtının ve bacaklarının düzleşmesinin sebebi budur. Bu yüzden karaya çıktığında yürürken zayıf bir yapısı vardır.
Bu sırada Manabozho’nun kuşağına girip ona yemek olmak istemeyen diğer kuşlar uçarken diğer hayvanlar da ormana doğru kaçışmış.
Manabozho çayırın kenarındaki gölgeliğe uzanıp ne yapacağını düşünmeye başlamış. Seyahat etmeye ve yeni ülkeler görmeye karar vermiş ve kararını verir vermez, üç günden kısa bir süre içinde devasa uzuvları ve engin adımları sayesinde bütün kıtayı dolaşmış. Yolunun üstündeki her kulübeye göz atmış ve gözlemleri sayesinde yaşlı büyükannesine belirli saatlerde ailelerin akşam yemeğinde neler yediğini söyleyebilmiş.
Bu büyük görevlerinin yanı sıra orman sporlarında kendini geliştirmek isteyen Manabozho, avcılıkta da büyük zaferler elde edildiğini duymuş ve kendini denemek istiyormuş.
Kulübenin yakınlarındaki tüm av hayvanlarını silip süpürmesinin de bu kararda etkisi olmuş, bir akşam büyük gölün kenarında yorgun ve aç bir halde yürürken altı yavrusuyla kendisine doğru gelen yaşlı bir kurt görünümündeki büyük bir sihirbazla karşılaşmış.
Kurt onu görür görmez yavrularına Manabozho’nun yolundan çekilmelerini söylemiş. “Biliyorum ki şu ileride gördüğümüz çok sinsi bir adamdır.”
Kurtlar koşmaya başlayınca Manabozho bağırmış: “Torunlarım, nereye? Durun ben de sizinle geleyim. Bilge babanızla biraz sohbet etmek isterim.”
Bunu söylerken ilerleyerek yaşlı kurdu selamlamış ve onu iyi gördüğüne sevindiğini söylemiş. “Yolculuk nereye?” diye sormuş.
“Kışı geçirmek için avlanacak yer arıyoruz,” demiş ihtiyar kurt. “Sen burada ne yapıyorsun?”
“Seni arıyordum,” demiş Manabozho. “Çünkü avlanmaya merak saldım. Ailene hep hayran