CELIL OKER-ÖZEL BASKI-YENIK VE YALNIZ. Celil Oker

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу CELIL OKER-ÖZEL BASKI-YENIK VE YALNIZ - Celil Oker страница 7

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
CELIL OKER-ÖZEL BASKI-YENIK VE YALNIZ - Celil Oker

Скачать книгу

kimse bakmaz üstelik,” dedi ikinci vitese takarken. “Hırsızlık mırsızlık.”

      Ben elimi gömleğimin cebine attım sigaramı çıkarmak için.

      Reklamcı arkadaşım, otobüs durağının on beş metre gerisinde başka bir otobüsün önünde ikinci sıra yapmış duran halk otobüsünü sollamak için gaza bastı. Koltuğuma yapıştım ivmenin etkisiyle.

      “Hop hop!” dedim. “Daha yaşamak istiyorum.”

      “Senin yerine bu Kemal Çakır abim düşünsün,” dedi. “Allah bilir şimdi gider biri vurur adamı.”

      Yüzüne kötü kötü bakmaya çalıştım.

      “Ne var?” dedi geyik damarını yakalamış olmanın bir tür coşkusuyla. “Ne var? Senin bir işi ele alıp da birilerinin dünya değiştirmediği vaka var mı?”

      “Var bir sürü,” dedim. “Size her işimi anlatmıyorum.”

      “Ben onu bunu bilmem,” dedi. “Yarın duyarsam bu herifi şişlemişler mesela, şaşmam hiç.”

      “Ağzından yel alsın,” dedim Kemal Çakır’dan çok Yıldız Turanlı’yı düşünerek.

      “Gerçi o kilosuna bakarsan, kimsenin vurmasına gerek yok herifi, tahtalı köyü boylaması için,” dedi reklamcı arkadaşım. “Allah adamın karısına kolaylık versin.” Ardından kendi kendine kıkırdadı.

      Ya da sevgililerine, dedim içimden. Sonra aniden verdim kararımı.

      “Sağa çek,” dedim elimde sigara paketim.

      “Ne oldu?” dedi dikiz aynasından bakarken.

      “Aklıma bir şey takıldı,” dedim. “Biraz sotaya yatacağım.”

      “Ne gördün içerde?”

      Sağ sinyalini yaktı.

      “Hiçbir şey,” dedim. “Bir tür mesleki deformasyon benimki. Belki son kez.”

      “Sen bilirsin,” dedi. Hızını iyice azaltıp beni bırakmak için uygun bir nokta aradı ileride. İnşaatı epeydir süren yeni bir iş merkezi şantiyesinin önünde durdurdu otomobili.

      “Çok teşekkür ederim,” dedim kapıyı açmadan önce. “Sıkı uke’ydin.”

      “Sen de öylesindir,” dedi.

      İndim, kapıyı kapadım ardımdan. Sigara paketini tutan elimle selamladım kaldırımdan uzaklaşırken. Karşıya geçmek için gözlerimle uygun bir nokta aradım. Trafik ışıklarına bağlı yaya geçidi elli metre ilerideydi. O yöne doğru yürüdüm, aynı anda sigaramı yakmaya çalışarak. Başardım da.

      Yürürken havanın daha ne kadar ısınacağını merak ettim. Sıcaklık önemli değildi belki, bizi öldüren nemdi. Özellikle akşamları. İnsanı su içmek için salondan mutfağa gitmeye karar verdiğine bile pişman eden nem. Oturduğum koltuktan, giydiğim gömlekten nefret ettiren nem. Gün bittiğinde duş alma imkânımın büyük ihtimalle olmayacağını hatırladım sonra. Gerçekten Allah yardımcısı olsun Kemal Çakır’ın, dedim içimden.

      Trafik ışığının altında yeşili beklerken, tek düğmesi ilikli gömleği hani niyetlensen kemiklerinin sayılmasına izin veren kirli saçlı delikanlı, elinde dünyanın en kirli cam silme aletiyle yaklaştı.

      “Bir sigara ver abey…” dedi ağzımdaki sigarayı göstererek.

      Elimi gömlek cebime atıp paketimi çıkardım. İçinden bir tane alıp uzattım.

      “Bir de kulak arkasına abey…” dedi uzattığımı alırken.

      Bir tane daha uzattım. Gerçekten kulağının arkasına yerleştirdi. Işık otomobillere kırmızı, yayalara yeşile döndü. Delikanlı duran otomobillere, ben caddenin karşı yakasına saldırdım. Bir daha görüşmeyecektik herhalde.

      Karşıya geçince ağır ağır yürüdüm ters yöne doğru. Gözlerim karşı yakadaydı ama. Çakır Otomotiv’in önünde herhangi bir hareketlenme yoktu.

      Reklamcı arkadaşım haklı çıkmaz umarım, diye düşündüm yürürken. Bu kez çıkmaz. İnsanların hayatını değiştirmeye benim kadar uzak duran başka bir özel dedektif var mıydı şu dünya üzerinde, diye düşündüm. Ne bileyim ben, dedim sonra. Her insanın bir aile laneti vardır. Kader. Utanası kader. Bak, ben kendi hayatımı nasıl değiştiriyorum, dedim içimden.

      Reklamcı arkadaşımın 4x4’ünden neden indiğimi tam olarak bilemiyordum. Biraz kurcalarsam bulabilirdim ama. Kurcalamadım. İnsanın gördüğü bir şey olabilirdi. Duyduğu bir şey. İkisi birleşince manalandırması daha da kolaylaşan bir şey. Bir şey tetiklerdi insanı, o anda bilemezdin.

      Simitçinin yanından geçerken sigaramı yere fırlattım. Kınayan bakışlarla baktı bana. Haklı olabilirdi.

      Gözlerim karşı kıyıda ilerledim. Çakır Otomotiv’in önünde kimseler yoktu. Camlarda parlamaya devam ediyordu güneş, biraz aşağı inmiş olsa bile; içerisi görülmüyordu.

      İnmeden gözüme kestirdiğim kafeden içeri girdim sonra.

      Boştu içerisi. Çevredeki gökdelenlerin ahalisinin öğle yemeği zamanı çoktan geçtiği için normaldi bu. Finans yöneticisi genç kadınların, genel müdür yardımcısı genç erkeklerin izi yoktu. Onların beğenilerine seslendiği düşünülerek konmuş masalar vardı sadece. Postmodern altı masa. Garson bile yoktu ortalıkta.

      Pencerenin yanındaki üç masadan en köşedekine oturdum. Tabak gibi karşımdaydı Çakır Otomotiv. Cebimden sigaramı çıkartıp masaya koydum. Arkadaki masaya uzanıp terk edilmiş Sabah gazetesiyle yanında duran eki Günaydın’ı çektim önüme. Çok oturacaksam gerekebilirdi. Belki falıma bile bakardım. Belki bakmazdım.

      Hava içeride de sıcaktı. Kapıdan girerken gördüğüm buzdolabı büyüklüğündeki ayakta duran klima, müşteriler işlerine dönünce kapatılmıştı belki de. Olsun, dedim içimden.

      Oturduğum yerden Çakır Otomotiv’e baktım. Bir şey olmadı. Otomobiller, belediye otobüsleri, bir beton tankeri, sigara, kola, bisküvi dolu dağıtım kamyonları geçti. İnsanlar geçti tek tük. Taksiler geçti. Boş taksiler, dolu taksiler. Bir şey olmadı.

      Omuz başımdaki hareketlenmeye döndüm.

      İşe başlayalı daha altı ayını doldurmadığına bahse girebileceğim bir delikanlı tepemde duruyordu elinde bir mönü kartıyla. Saçları iyice jölelenmişti.

      Bir şey söylemedi ama.

      “Bir kahve,” dedim. “Sütsüz olsun.”

      Bir şey söylemeden çekildi. Klimayı çalıştırmadığını fark ettim, sessizlikte bir değişiklik olmamasından. Arkamda bir yerlerde kayboldu herhalde. Ben Çakır Otomotiv’e bakmaya devam ettim.

      Hiçbir şey olmadı.

      Kendi

Скачать книгу