Büyük Evin Küçük Hanımefendisi. Джек Лондон
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Büyük Evin Küçük Hanımefendisi - Джек Лондон страница 11
“Ve bu parayı senin için çoğaltacağız, oğlum, hem de güvenli ve muhafazakâr yollarla.” diye söz verdi Bay Slocum.
“Borsa yok ama!” diye ikaz etti Genç Dick. “Babam sadece şanslıydı. Zamanın değiştiğini ve bir insanın eskiden aldığı riskleri artık almaması gerektiğini hep söylerdi.”
Bütün bu olan bitenden yanlış bir şekilde çıkarılacak sonuca göre herkes Genç Dick’in gaddar ve paragöz biri olduğunu varsayabilirdi. Oysaki tam aksine yirmi milyonunu hiç umursamayarak ve tenezzül etmeyerek sır gibi sakladığı düşünceler ve planlarla kafasını meşgul ediyordu. Öyle ki paraya verdiği değer, sarhoş bir denizcinin üç yıllık maaşını deniz kenarlarında saçmasına eş değerdeydi.
“Ben sadece küçük bir oğlanım.” diye devam etti Genç Dick. “Ama siz beni daha tanımıyorsunuz. Zaman ilerledikçe birbirimize alışacağımıza eminim ve tekrar teşekkür ederim.”
Nob Hill malikânesindeki lortlar erken yaşlarda reverans yapmayı öğrenirler. Dick önce duraksadı sonra da kısa ama görkemli bir reverans yaptı üçüne. Duraksaması toplantının bittiğine işaretti. Gitmelerine izin vermesi bile korumalarında etkili olmuş ve bu da hiçbirinin gözünden kaçmamıştı. Babası gibi hepsi lort olan bu beyler kafaları karışık ve şaşkın bir hâlde oradan ayrıldılar. Büyük taş merdivenlerden yolun aşağısında bekleyen at arabasına doğru giderlerken Messrs, Davidson ve Slocum şaşkınlıklarını öfkeye dönüştürme noktasına kadar gelmişlerdi. Fakat aksi, huysuz Bay Crockett mest olmuşçasına homurdanmaya başladı. “Anasının gözü! Şu işe bak! Anasının gözü!”
At arabası onları Pasifik Sendikası Kulübü’nün önüne bırakmıştı. Orada bir saat daha Genç Dick Forrest’ın geleceğini ciddiyetle tartıştılar, şanslı Richard Forrest’ın onlara güvenmekle oluşan sadakatları için bir kez daha yemin ettiler. Atların geçişi için fazla dik ve boşluklarda çimlerin yetiştiği asfaltlı yollardan Genç Dick yokuş aşağı yayan olarak aceleyle koşturdu. Yüksek arazileri geride bıraktığında zenginlerin malikâneleri ve engin toprakları aniden yok oluyor, işçi sınıfının sefil sokakları ve ahşaptan yapılmış evlerinin oluşturduğu kalabalık mahalleler ortaya çıkıyordu. 1887 San Francisco’su gecekonduları ve malikâneleri harmanlamıştı, tıpkı Avrupa’nın eski şehirleri gibi. Herhangi bir Orta Çağ şatosu gibi, temelinde sığınak ve barınak sağlayabilen, Nob Hill yükseliyordu. Ortak yaşam biçiminin kargaşası ve sıradan insanlardan uzaktaydı.
Genç Dick bir köşe marketinin dibinde durdu. Buranın ikinci katı, bir polis olmanın avantajlarıyla ayda yüz dolar alan Kıdemli Timothy Hagan’a kiralanmıştı. Ayda kırk ya da elli dolar ile ailelerini geçindirmeye çalışan birçok kişiye göre şu anda ikamet ettiği ev pahalı sayılırdı.
Genç Dick anlamsız yere tel sürgüsü olmayan açık pencerelere doğru ıslık çaldı. Ast Tim Hagan evde değildi. Zatan Genç Dick ıslık çalarken nefesini fazla tüketmemişti. Tim Hagan’ın yakınlarda gidebileceği yerleri tahmin etmeye çalışırken elinde kapaksız bir konserve kutusu ve onun içinde de köpüklü sıcak bira ile Tim köşeden çıkageldi. Bir selam homurdandı Tim. Genç Dick de onun selamına aynı kabalıkla karşılık verdi. Sanki kısa bir süre önce o muhteşem şehrin en zengin üç tüccarıyla bir lort gibi vedalaşmamış, onları büyük bir kibarlıkla yanından göndermemiş gibiydi. Yirmi ve sürekli artan milyon dolarların sahibi olarak ne ses tonunda en ufak bir ihaneti ifşa ediyor, ne de aksi homurdanmasında en ufak bir belirtiyi ima ediyordu.
“Baban öldüğünden beri seni görmüyorum.” dedi Tim Hagan.
“Eh, beni şimdi görüyorsun ya.” diye karşılık verdi Genç Dick. “Bana bak Tim, seninle bir iş konusunda konuşmak için geldim.”
“Şu birayı benim yaşlı adama vereyim de önce.” dedi Tim, teneke kutu içindeki köpüğü deneyimli gözlerle incelerken. “Eğer köpüksüz götürürsem kıyametleri koparır.”
“Biraz sallarsan olur, biter.” diye onu rahatlattı Genç Dick. “Sadece bir dakikanı alacağım. Bu akşam yola çıkıyorum. Benimle gelmek ister misin?”
Tim’in küçük, mavi, İrlandalı gözleri merakla parladı.
“Nereye?” diye sordu.
“Bilmiyorum, gelmek istiyor musun? Eğer geleceksen yola çıktıktan sonra da konuşuruz. İşin yolunu yordamını biliyorsun. Ne diyorsun?”
“Benim adam beni öldüresiye döver.” diye karşı çıktı Tim.
“Daha önce de dövdü. Çok bir şey de kaçırmış sayılmazsın.” Genç Dick duyarsızca cevabı yapıştırdı. “Evet de ve bu akşam saat dokuzda Ferry Binası’nın orada buluşalım. Ne diyorsun? Ben orada olacağım.”
“Diyelim ki gelmedim?” diye sordu Tim.
“Ben yine de gideceğim.” Genç Dick ayrılıyor gibi yapıp sonra da ilgisizce durdu. Arkasına bakmadan, “Gelsen iyi olur.” diye seslendi.
Aynı duyarsızlıkla cevap verdi birayı sallarken, “Ah, tamam, orada olacağım.”
Genç Dick, Tim Hagan’dan ayrıldıktan sonra bir saatini dolu dolu geçirdi. Slovakyalı okul arkadaşı Marcovich’i arıyordu. Babasının şehirde en lezzetli, yirmi sentlik yemeğini servis yapmakla ünlü bir lokantası vardı. Genç Marcovich’in, Genç Dick’e iki dolar borcu vardı. Genç Dick ödemeyi bir dolar kırk sent olarak almaya razı oldu ve borcu sildi.
Biraz çekinerek ve endişe ile Genç Dick Montgomery Caddesi’nde gezinmeye başladı. İşlek caddenin tefecilerle bezenmiş birçok dükkânı arasında kararsız kaldı. En sonunda çaresizlikten birinin içine dalarak sekiz dolar ve bir bilet karşılığında en az elli dolar değerindeki altın saatini değiş tokuş yapmayı başardı.
Nob Hill malikânesinde akşam yemeği saat altı buçukta servis ediliyordu. Saat altı kırk beşte eve ulaştığında Bayan Summers-tone ile karşı karşıya geldi. İri yarı, yaşlıca, çökmüş ve nazik bir kadındı. Yetmişlerin ortalarında finansal kriz ile bütün Pasifik sahilini sarsmış ünlü Porter Rickington ailesinin kızıydı. İri yarı yapısına rağmen, kendi deyimiyle, yıpranmış sinirlerinden ıstırap çeliyordu.
“Bu hiç olmadı Richard, hiç olmadı!” diye çocuğu suçladı. On beş dakikadır akşam yemeğin seni bekliyor ve sen hâlâ ne ellerini ne de yüzünü yıkadın.”
“Çok özür dilerim Bayan Summerstone.” diye üzüntüsünü belli etti Genç Dick. “Sizi bir daha asla bekletmeyeceğim. Hatta sizi bir daha asla rahatsız etmeyeceğim.”
İhtişamlı akşam yemeğinde ikisi büyük yemek odasında otururken onun maaşını kendisinin ödediğini bilmesine rağmen Genç Dick, onu fazla yormamaya çabaladı. Bir ev sahibi bir misafirine nasıl davranıyorsa öyle davranmaya çalıştı.
“Burada çok rahat edeceksiniz.” diye söz verdi Dick. “Hele bir yerleşin. Burası güzel bir evdir ve birçok hizmetkâr burada çalışıyor.”
“Ama Richard…” dedi gülümseyerek fakat ciddiyetle. “Benim buradaki mutluluğumu