Mozart: Bir Yaşam Serüveni. Heribert Rau

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Mozart: Bir Yaşam Serüveni - Heribert Rau страница 7

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Mozart: Bir Yaşam Serüveni - Heribert  Rau

Скачать книгу

dokunacak olan bir başka hissin alametiydi bu. Küçük soylu hanıma haddinden fazla övülmediğini göstermek için elinden gelenin en iyisini yapmaya kararlı olarak hemen enstrümana döndü. Fakat İmparator onu şu sözlerle durdurdu:

      “Bekle küçük adam! Eğer bu lortları ve leydileri sanatta kendine denk görmüyor ve icranı eleştirmeye mahir olduklarını düşünmüyorsan, bu hususta hakem kim olacak?”

      Çocuk bir süre düşündü:

      “Herr Wagenseil6 burada değil mi?” diye öyle yüksek sesle haykırdı ki herkes onu duymuştu. “Mutlaka gelmeli çünkü o müzikten anlıyor!”

      Çocuğun saflığına bayılan İmparator, Wagenseil’ın çağırılması için bir işaret verdi. Bu sırada Wolfgang, ablasını öne çekip herhangi bir törene uymadan, yalnızca şu sözlerle İmparatoriçe’ye takdim etti:

      “Bu Nannerl, benim ablam. O da benim kadar iyi piyano çalıyor!”

      Maria Theresa, bu dolaysız takdimi pek eğlenceli bulmuştu. Baba Mozart’ı yanına çağırıp bir süre onunla dostane bir şekilde iki çocuğu ve olağanüstü yetenekleri hakkında konuştu.

      Bu arada arşidüşesler Nannerl’e yanaşmıştı, Marie Antionette ise Wolfgang’ı soru yağmuruna tutmaktaydı, ta ki çocuğun yanakları yine alev alev olana dek.

      İmparatoriçe çok geçmeden bu sohbeti fark etti. Wolfgang’ın hiç kıskançlık göstermeden ablasını övmesini çok beğenen İmparatoriçe sordu:

      “Nannerl’i çok mu seviyorsun?”

      “Evet, çok!” diye haykırdı oğlan ışıl ışıl gözlerle İmparatoriçe’ye bakıp uzattığı iki elini tutarak. “Sizi de çok seviyorum çünkü beni çok mutlu ettiniz!”

      “Ne güzel!” dedi İmparatoriçe hoş bir tavırla. “Peki bunu bana nasıl kanıtlayacaksın?”

      “Bir öpücükle!” diye haykırdı çocuk. Saray hanımları daha önce ne duyulmuş ne de görülmüş olan bu pervasızlık karşısında bayılmayı düşünmeye vakit bulamamışken ve biçimci centilmenler kılıçlarını çekseler mi yoksa yerin dibine mi girseler bilemezken küçük Wolfgang İmparatoriçe’nin kucağına atlamış, ufak kollarını boynuna sıkıca sarmış ve ona yürekten bir öpücük vermişti.

      Maria Theresa, İmparator ve arşidüşeslerden daha büyük olanları, gözleri yaşarana kadar bu üstün başarıya güldü. Grubun geri kalanı bunu duyunca, haklı öfkelerinden olabildiğince hızlı şekilde sıyrılıp eğlenceye katıldı.

      Bu arada Wagenseil da ortaya çıkmıştı. Wolfgang, yıldırım hızıyla piyanoya oturdu. Ardından, İmparatoriçe’nin maestrosuna dönüp şöyle dedi:

      “Gelmenize çok sevindim, Herr Wagenseil. Sizin bir konçertonuzu çalacağım. Sizin de benim için sayfaları çevirmeniz gerek.”

      Küçük parmaklar, herkesi şaşkın bırakan bir hız ve güçle tuşların üzerinde uçmaya başladı. Wolfgang çaldıkça, odadaki sessizlik daha derin hale geldi. Öyle ki orada bulunanlar nefeslerini dahi işitebiliyordu.

      Çocuğun icrası, bilhassa da Wagenseil’ın konçertosunun melodisini tema olarak alıp doğaçlama yapmaya başladığında herkesi derinden etkiledi. Çalmayı bitirdiğinde herkes “Bravo! Bravo!” diye haykırıyordu ve sonsuz bir alkış tufanı onu selamlamaktaydı. Ancak Wolfgang’ın en çok umursadığı şey, Marie Antoinette’in küçük avuçlarını hafifçe çırpması ve sevinçli ifadesiyle ona binlerce kez teşekkür ediyor gibi gözüken aydınlık yüzüydü.

      Nannerl’in icrasını da çok beğenmişlerdi ancak kardeşinin yaşı, muhteşem kavrayış gücü ve icra yeteneği, kızın performansını nispeten gölgede bırakmıştı.

      İmparatoriçe, böyle iki çocuğu olduğu için ne kadar şanslı olduğunu söyleyerek Baba Mozart’ı tebrik etti. “Hayatta tüm mutluluklar onların olsun. Yüce Tanrı size büyük bir armağan bahşetmiş ama bununla birlikte omzunuza büyük sorumluluklar da yüklemiş bulunmakta. Zira tabiatın böylesine harikulade şekilde başlattığını eğitimle tamamlamamak bir suç olacaktır,” dedi.

      “Majesteleri,” diye cevap verdi Mozart içten bir tevazuyla. “Tanrı’nın bu büyük merhametini kesinlikle hissetmekteyim. Ömrümü hangi göreve adamam gerektiğini çok iyi anlıyorum. Yüce Tanrı bu çocukların eğitimini tamamlamak için gerekli imkânları sağlamayı dilediği takdirde, benim tarafımdan bir kusur söz konusu olmayacaktır.”

      “İmkânlar sağlanacaktır,” dedi Maria Theresa. “Prusya ile süren şu talihsiz savaş olmasaydı, çocukların bütün eğitimini kendimiz üstlenmek isterdik. Yine de şu an için ne mümkünse yapılacaktır. Bir süre Viyana’da kalacaksınız, değil mi?”

      “Planlarımıza uymasa da Majesteleri’nin zarif suali benim için bir emirdir. Burası müzisyenlerin kenti, bir sanat başkenti. Çocukların kariyerlerine başlaması için Viyana’dan iyi bir yer olabilir mi?”

      “Çok doğru!” diye cevap verdi İmparatoriçe. “Peki, asilzadelerimizi beğendiniz mi? Umuyoruz ki sizin çocuklarınız gibi yükselen sanatçılarla ilgilenirler!”

      “Kesinlikle!” dedi Baba Mozart. Fakat aynı zamanda Orkestra Şefi Muavini’nin dudaklarında tuhaf bir tebessüm belirince, Maria Theresa bunun sebebini sordu.

      “Elbette bizi nezaketle kabul etmenizden şikâyet edemeyiz,” diye cevap verdi Baba Mozart. “Ama keşke harika çocuğa duyulan hayranlık yüzünden sanat göz ardı edilmese.”

      “Biliyorum,” diye karşılık verdi İmparatoriçe. “Ne var ki durum, bütün büyük şehirlerde Viyana’dakiyle aynı. Dünyaya mucizeler şart zira içinde bulunduğu ennui’den7 ancak mucizelerin fevkaladeliğiyle uyanabilir. Sırf moda oldu diye yahut bir başkasının başarılarını kıskandığı için müzik yapanlar her yerde bulunabilir. Müzik kurallarını ya da hocaların performanslarını nasıl da baykuşlara has bir bilgelikle tartışırlar! Lakin Herr Orkestra Şefi Muavini, müzikten anlayan biz azınlığın hüküm gücü, bu sığ beyinlerin gevezeliklerinden yüz kat ağır basacaktır.”

      Odanın İmparator ile Wolfgang’ın konuştuğu tarafından bir anda yükselen kahkaha, bu sohbeti bu noktada böldü. Maria Theresa şaşkınlıkla etrafına baktı. Gözlerinde öfkeye benzer bir şey parlıyordu. Ancak kocası yanına gelip şunu anlattığında gülümsemekten kendini alamadı: İmparator, çocuğa “Sence eski zamanların en büyük müzisyeni kim?” diye sormuştu. Wolfgang ise “Eriha surlarını yıkan borazancı!” diye cevap vermişti.

      Saraydan ayrılacakları zaman gelip çatınca, Maria Theresa oğlanı kucaklayıp anne şefkatiyle öptü. Sonra Nannerl’e elini uzatıp veda etti. Böylece ayrıldılar. Wolfgang ve Nannerl, ellerinde birer güzel elmas yüzük tutuyordu. Baba Mozart’ın yüzü ise hoşnutluk ve gururla parlıyordu.

      Beşinci Bölüm

      Bir Sürpriz

      Wolfgang’ın yedinci yaş gününde, Salzburg’da

Скачать книгу


<p>6</p>

George Christoph Wagenseil (1715-1777): Dönemin önde gelen bestecilerinden olup İmparatoriçe’nin müzik hocasıydı.

<p>7</p>

(Fransızca) Can sıkıntısı, usanç, melankoli. (ç.n.)