Seyahatü'l Kübra. Karçınzade Süleyman Şükrü

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Seyahatü'l Kübra - Karçınzade Süleyman Şükrü страница 14

Жанр:
Серия:
Издательство:
Seyahatü'l Kübra - Karçınzade Süleyman Şükrü

Скачать книгу

ve meydan gibi üstü açık bir büyük alana altın hazinesi serpilmiş gibi görünmektedir. Bu kusursuz ovayı göz alabildiğince sımsıkı dolduran o sarıçiçekli bitkiler 1 metreden daha fazla boy saldıkları için göl tarafından hafifçe esen poyrazın sürekli kımıldatması sayesinde muntazam bir şekilde dalgalanarak insanı heyecanlandıran tabiat manzarasını meydana getirir ve sevenlerini kendisine daha da bağımlı yapar. Kuruköprü’yü güney taraftan bağlara ve kuzeyden ise deniz kıyısına bağlayan uzun kaldırımın yukarı kısmında bulunan bataklığın diğerleri arasında en zararlısı olmasının sebebi oradan toprak kaldıran çömlekçi ve kiremitçi esnafıdır. Bunların kaldırdıkları toprak kadar, dört adım uzaklıktaki göl kenarından toprak alıp getirerek o yere dökmeleri mecburiyeti enfiye içicisi belediye çalışanlarının aklına hiçbir zaman gelmez.

      EĞİRDİR’DE YAŞANAN TARİHİ OLAYLARIN SONU

      Ağa Mahalesi’ndeki Dernek Çeşmesi’nin olduğu Hanardı adı verilen yerde pazarın kurulduğu dönemlerde, yani III. Mustafa devrinde, Akpınarlıoğlu Mehmet Efendi bu bölgede sözüne kıymet verilen eşrafın itibarlısı idi. Bu nedenle pazar yerinde toplanan esnaf, tüccar ve ahali bu zat pazara uğramadan alışverişe başlamazlardı. Saygı gereği onun gelmesini beklerler ve teşrif ettiği zaman da uzun bir dua yapıldıktan sonra orada bulunanlar âmin deyip alışverişe öyle başlarlardı.

      Pazar kurulduğu günün sabahı henüz alışverişe başlamadan önce bereket ve uğur getirmesi için dua yapılması hâlen daha Eğirdir’de uygulanan bir âdettir. Övgüyü hak eden duruşu ve saygıdeğer kişiliği sayesinde ahaliyi kendisine derin bir saygı içinde bırakan Mehmet Efendi’nin üzerinde kûfi yazı benzeri sülüs bir hat işlenmiş mezar taşı olan kabri Yukarı Yazla’da bulunmaktadır. Şeyh Mehmet Çelebi hazretlerinin güzel türbesinin yakınında bulunan şadırvanın karşısındaki küçük mezarlığa gölge veren yaşlı çıtlık (çitlembik) ağacının altındadır.

      Kabrin tam ortasında büyüyen bu köhne ağacın kütüğü merhumun mezar taşına işlenmiş kavuğu ile aynı kalınlıkta ve büyüklüktedir.

      Akpınar, Eğirdir’in batısında kalan Camiliyayla yolu üzerindedir. Elma Dağlarının eteklerinden sayılan Sivriardı Dağı’nın zirvesine kuruludur. Havası temiz, suyu kaliteli, konumu yüksek ve her tarafı açıktır. Eşsiz manzarası olağanüstü zengindir. Meraları çim ve çiçeklerle dolu, vadileri ormanlarla kaplı ve sahraları gül bahçesidir. En kaliteli baldan bolca bulunmaktadır. Büyük ve küçükbaş hayvan miktarı boldur. Halkı zengin ve varlıklı bir köydür. Şehir ile arasında bir buçuk fersah mesafe bulunmaktadır.

      Bu güzel köyde kendi arzusuyla ikamet eden sözünü ettiğimiz Mehmet Efendi vefat ettikten sonra halk arasında sözü dinlenen etkili bir şahıs kalmamıştı. Memleketin ahlak ve yönetimi tamamen çığırından çıkmıştı. Devletimiz ise bu esnada ortaya çıkan Kırım ve Beserabya karışıklıklarından dolayı kuzeyden Rusya, batıdan Avusturya devletleri ile olduğu gibi doğuda da Nadir Şah’ın ara bozuculuğu bastırmak için savaş hâlindeydi. Hem karada hem denizde meşguldü. İç meselelerin teferruatıyla ilgilenmeye vakti bulunmamaktaydı. Bu nedenle yaz günleri eskiden beri Camiliyayla’da geçiren Serikli Aşireti köyleri ve kasabaları yağmaya koymak gibi eşkıyalık yapma cüretleri daha fazla artmıştı. Buna rağmen hâlen cezalandırılmamıştı. Bu olaya sessiz kalarak atlayıp zalimi mazlum, masumu münafık olarak işiterek aslını araştırmadan tarihe kayıt düşen tarihçi Ahmet Vasıf Efendi17’nin meseleye dair söyledikleri gerçekle tamamıyla zıttır ve kayıtlarının düzeltilmeye ihtiyacı vardır. Bu nedenle bu zatın söylediklerini aynen vererek gerçeği izah ediyoruz:

      Olayın geçtiği yıl 1179’dur. Eğirdir ahalisinden Yılanlı Musa dahi o uygunsuz hareket içerisinde olması nedeniyle ortadan kaldırılmasına Aydın tahsildarı Vezir Abdurrahman Paşa görevlendirilmişti. Çelik Paşazade’yi üzerine göndererek ihtiyaçlarını karşılamış ve hepsini silahlandırmıştı. Çelik Paşa Eğirdir yakınında Koca Musa ile çatışmaya girdi. Aralarında savaş çıkma ihtimali artınca Çelik Paşa, Musa’nın kaleye çıkıp kapanarak karşı koyma planı olduğunu anladı. Bunun üzerine kuşatmaya başladığını Abdurrahman Paşa’ya bildirdi. Harekete geçtiğini ve karargâhını Eğirdir tarafına yönlendirdiğini haber alan bu asi, Ermenek köyüne doğru firar etti. Birkaç gün plansız dolandıktan sonra Hadım kasabasına vardı. Zahirî ve bâtıni ilimlerde üstat olan rahmetli Hadım Müftüsü Şeyh Efendi’nin evlatlarına sığındı. Onlar da Vezir Abdurrahman Paşa’dan affını talep etmişlerdi. Merhum Müftü, Vezir Abdurrahman Paşa’nın şeyhi ve ona bağlı olması nedeniyle reddedememesi nedeniyle padişahtan bunun için sürekli affını isteyeceğini bundan sonra Eğirdir kazasına dönmemesi ve Hadım’da ikamet etmesi şartıyla talebi kabul etmiş. Yılanlı Musa affa kavuşmuş. Eğirdir ahalisi de bu emre uymakla mükellef kılınmış ve bu zatın kasabalarına girmesine müsaade ettikleri takdirde dikkatleri üzerlerine çekmelerinin yanında padişahın da gazabını üzerlerine çekeceklerine dair ferman çıkarılmış.

      Eski tarihçilerin padişahımız ve halifemiz hazretlerine verdikleri bilgi ve tarihe bıraktıkları güncel olayları bildiren kayıtlar eğer hep bu şekilde ise geçmişte gerçekleşen olayların hakikatini derin sırlar içinde bırakmaları nedeniyle binlerce kez esef ediyorum.

      Bu şekilde aslı araştırılmadan kötülenen Koca Musa, Eğirdir’in 25 kilometre doğusunda bulunan Yılanlı köyünde yaşamaktadır. Hayvancılık yapan ve arazi sahibi biridir. Misafirperverdir ve kimsesizler ile hastalara elinden geldiğince yardımda bulunur. Kendi hâlinde çobanlıkla uğraşan bir adamdır. Tabi olduğu hükümdarına isyan edebilecek alçaklık ne fıtratında vardır ne de böyle bir gücü mevcuttur. Zavallı adam haşa isyan etmiş değildir. Şevketiyle bizi onurlandıran Osmanlı Devleti’nin namusunu koruma uğrunda çok önemli hizmetleri ve çabaları mevcuttur. Şehir halkının detayları ile hafızalarında bulunan bu olayın aslı şöyle gerçekleşmiştir.

      Kışı Aydın ovasında, yazı Eğirdir’in batısındaki Camiliyayla’da geçiren Serikli aşireti Saruhan Yörüklerindedir. Yaz mevsiminde dünyayı soyarlar kışın ise Aydın tahsildarına yanaşarak ayakbastı adı altında hediyeler verirler. Tilkilikte bir eşi benzerleri yoktur. İfrit yaradılışlı kötü adamlardan gelme şeytani bir kabileydiler. Eşkıyalık dışında başka bir işleri olmayan bu hain aşiret yaylaya çıktıkları zaman güzergâhlarına düşen köylerin koyun ve diğer hayvanlarına el koyup alır giderler. Fukaranın feryadına rağmen merhametsizce sürüp götürdükleri gibi “Ekinlerinizi hayvanlarımızın önünden kaldırın” diye zavallı çiftçilere zalim bir şekilde çıkışırlar. Önlerine çıkan ekinleri tamamını hayvanlarına yedirirler. Yayladan dönüşlerinde ise harmanlara saldırıp çiftçinin hasılatı olan hububatını zorla çuvallara doldurup develerine yükler cehennem olup giderler. Haksız ve ahlaksız bir kabiledir. İmhası zorunlu herkese zarar veren bir çeteydi.

      Devletin savaşta olması ve üç devlet ile karada ve denizde çarpışması hasebiyle son derece meşgul bulunmasından kaynaklı olarak Babıali buna benzer şikâyetleri inceletmeye fırsatı yoktu. Ayrıca Aydın tahsildarlarının aşirete sahip çıkmaları ve kötülemeleri nedeniyle alması gereken cezası geciken bu aşiret şımardıkça şımarmıştı. En sonunda kasabaları dahi basmaya, çarşı ve pazarda her ne görürlerse tamamını ücret ödemeksizin alıp gitmeye başladılar. Şirretlik ve başıboşlukları tahammül sınırlarını üstüne çıktı. Bu rezil âdetleri üzerine Eğirdir çarşısına tekrar baskın yapıp yağma yapmak

Скачать книгу


<p>17</p>

Ahmet Vasıf Efendi (öl. 1806) Osmanlı vakanüvisi ve devlet adamıdır. Bağdat doğumlu olup ilk eğitimini burada almıştır. Gençliğinde yazı üzerine kendini geliştirmiştir. Gittiği Halep’te şehrin valisi Gül Ahmedpaşazâde Ali Paşa ile tanışmış ve o da kendisini kütüphaneciliğine atamıştır. Bu şekilde başlayan Osmanlı memurluğu sonrası OsmanlıRuslar’ın Yenikale’yi kuşatmasında (1771) esir alınıp Petersburg’a götürülmüştür. Fakat bu esaret, onun tanınmasına ve üst düzey memuriyetlere yükselmesini sağladığı gibi o dönemde katıldığı siyasi görüşmeler de ufkunu genişletmiş ve giderek dış ilişkilerde uzmanlaşmasını sağlamıştır. Çeşitli inişli çıkış dönemlerinden sonra nihayet 4 Ağustos 1805’te reîsülküttâb tayin edildi ve böylece kariyerinin zirvesine ulaştı. En önemli eseri vakanüvislik çerçevesinde kaleme aldığı, Vâsıf Târihi olarak tanınan Mehâsinü’l-âsâr ve hakāiku’l-ahbâr’ olduğuna dair bk. Mücteba İlgürel, “Vâsıf Ahmed Efendi”, TDV İslam Ansiklopedisi, kaynak: https://islamansiklopedisi.org.tr/vasif-ahmed-efendi (ç.n.)