Adanın Kızı Anne. Люси Мод Монтгомери

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Adanın Kızı Anne - Люси Мод Монтгомери страница 9

Жанр:
Серия:
Издательство:
Adanın Kızı Anne - Люси Мод Монтгомери

Скачать книгу

suyu da iyi. Hem de çok hoş kıvırcık siyah saçları var. Kendisi çok mükemmel. Ben de kusur bulamayacağım mükemmel bir koca isteyeceğimi zannetmiyorum.”

      “Peki o zaman neden Alonzo ile evlenmedin?” diye sordu Priscilla ciddiyetle.

      “İsmi Alonzo olan biri ile evlenme fikri!” dedi Phil hüzünle. “Buna dayanabileceğimi zannetmiyorum. Ama klasik bir burnu vardı ve ailede güvenilebilecek bir burun olması rahatlatıcı bir şey. Ben kendi burnuma güvenemiyorum. Şu ana kadar Gordon kalıbına uygunluk gösterdi. Ama yaşım ilerledikçe Byrne özelliklerine meyleder diye korkuyorum. Her gün hâlâ Gordon olduğundan emin olmak için inceliyorum burnumu. Annem bir Byrne ve Byrneliğin en üst seviyesinde bir Byrne burnuna sahip. Bekleyin ve görün. Ben güzel burunlara bayılırım. Senin burnun feci güzel Anne Shirley. Alonzo’nun burnu dengeyi kendi lehine çevirmişti. Fakat Alonzo! Hayır, karar veremedim. Şapkaları seçerken yaptığımı yapabilseydim, ikisini de yan yana koyup gözlerimi kapatıp şapka iğnesini fırlatabilseydim. Çok kolay olurdu.”

      “Sen buraya geldiğinde Alec ve Alonzo neler hissediyordu peki?” diye sordu Priscilla.

      “Hâlâ ümidi vardı ikisinin de. Ben kararımı verinceye dek beklemeleri gerektiğini söyledim. Beklemeye de seve seve razılar. İkisi de bana tapıyor, anlarsınız ya. Bu arada iyi vakit geçirmeye kararlıyım. Redmond’da yığınla talibim olacağına eminim. Eğer talibim olmazsa mutlu olamam, anlarsınız ya. Peki, siz de birinci sınıfların çirkin olduğunu düşünüyor musunuz? İçlerinde sadece bir tanesi gerçekten yakışıklıydı. Siz gelmeden önce gitti. Kankasının ona ‘Gilbert’ dediğini duydum. Arkadaşının ta buraya kadar çıkık gözleri vardı. Peki şimdi gidiyor musunuz kızlar? Daha gitmeyin olur mu?”

      “Bence gitmemiz gerekiyor.” dedi Anne oldukça soğuk bir şekilde. “Geç oldu ve yapacak işlerim var.”

      “İkiniz de beni görmeye gelirsiniz, değil mi?” diye sordu Philippa ayağa kalkıp iki kolunu da kızlara dolayarak. “Sizi ziyaret etmeme de izin verin. Ben sizinle kanka olmak istiyorum. İkinizden de çok hoşlandım. Saçmalıklarımla midenizi bulandırmadım, değil mi?”

      “Hiç alakası yok.” diye kahkaha atan Anne, Phil’in dokunuşuna samimiyetle karşılık verdi.

      “Çünkü dışarıdan göründüğümün yarısı kadar bile şapşal değilim. Philippa Gordon’u Tanrı’nın yarattığı şekilde tüm kusurlarıyla kabul etmeniz gerekiyor sadece. Ayrıca onu seveceğinizden de eminim. Bu mezarlık tatlı bir yer değil mi? Ben buraya gömülmek isterdim. Baksanıza kızlar, şu demir korkuluklarla çevrili olan mezarı daha önce görmemiştim. Taşın üzerinde Shannon ve Chesapeake mücadelesinde vefat eden bir denizci olduğu yazıyor. Bir düşünsenize!”

      Korkuluğun yanında duran Anne, yıpranmış mezar taşına bakınca kalbi ani bir heyecanla küt küt atmaya başladı. Uzun gölgelerle dolu, ağaçlarla kaplanmış eski mezarlık gözünün önünden kayboldu. Bunun yerine yüzyıl öncesinin Kingsport limanını gördü. İngiliz kırmızı sancağı dalgalanan koca bir fırkateyn sislerin arasından yavaş yavaş çıktı. Arkasında ise hareketsiz kahraman bir figür yıldızlı bayrağını kuşanmıştı. Güvertede cesur Lawrence uzanıyordu. Zamanın parmakları sayfalarını geriye çevirdi ve Shannon, ganimeti Chesapeake ile birlikte körfeze doğru muzaffer bir şekilde yol almaya başladı.

      “Geri dön Anne Shirley, geri dön.” diye güldü Philippa kolunu çekerek. “Bizden yüzyıl uzaklaştın. Geri dön.”

      Bir iç çekişle beraber Anne geri döndü. Gözlerinde yumuşak bir parlaklık vardı.

      “Bu eski hikâyeyi hep sevmişimdir.” dedi. “Her ne kadar İngilizler zafer kazanmış olsalar da hikâyeyi sevmemin sebebi mağlup edilen cesur kumandandı galiba. Bu mezar hikâyeyi çok yaklaştırdı ve gerçekçi hâle getirdi. Bu zavallı denizci sadece on sekiz yaşındaymış. ‘Cesur mücadelesi sırasında aldığı ağır yaralardan dolayı ölmüş.’ Mezar taşında böyle yazıyor. Bir askerin isteyeceği şekilde ölmüş yani.”

      Anne arkasını dönmeden önce üzerine iliştirdiği ufak mor menekşe demetini çözdü ve büyük deniz düellosunda helak olan çocuğun mezarının üzerine bıraktı yumuşak bir şekilde.

      “Peki yeni arkadaşımız hakkında ne düşünüyorsun?” diye sordu Priscilla, Phil yanlarından ayrıldıktan sonra.

      “Ondan hoşlandım. Bütün saçmalığına rağmen onda sevilesi bir taraf var. Kendisinin de dediği gibi göründüğünün yarısı kadar bile şapşal olduğuna inanmıyorum. Candan, öpülesi bir bebek ve gerçekten bir gün büyür mü bundan emin değilim.”

      “Ben de ondan hoşlandım.” dedi Priscilla kararlı bir şekilde. “Ruby Gillis gibi erkekler hakkında çok konuşuyor. Ama Ruby’nin bu türden konuşmalarını duymak beni öfkelendirip tiksindirdiği hâlde iyi huylu Phil beni sadece güldürüyor. Neden böyle acaba?”

      “Arada bir fark var.” dedi Anne düşünceli bir hâlde. “Bence bu farkın sebebi Ruby’nin erkekleri çok iyi tanıyor olması. Aşk meşk işlerine oynuyor. Ayrıca çok fazla sevgilisi olduğunu söylerken bunu karşısındakinin yüzüne vurmak için yapıyor. Diğerlerinin o kadar çok sevgilisi olmadığını söylemek ister gibi. Phil ise sevgililerinden kankalarından bahseder gibi bahsediyor. Erkekleri iyi dostlar olarak görüyor. Peşinde bu kadar çok dolanmalarından hoşlanmasının sebebi popüler olmayı ve popüler olduğunun düşünülmesini sevmesi. Alex ve Alonzo bile, artık bu iki ismi birbirinden ayrı düşünmeyi başaramayacağım, onunla hayat boyu oyun oynamak isteyen iki oyun arkadaşı ona göre. Onunla tanıştığımıza ve Eski St. John’a geldiğimize sevindim. Galiba bu öğleden sonra Kingsport topraklarına ufacık bir ruh kökü ektim. Umarım yani. Ekinimin yerini değiştirmekten nefret ederim çünkü.”

      BÖLÜM 5

      EVDEN MEKTUPLAR

      Anne ve Priscilla takip eden üç hafta boyunca uzak bir diyardaki yabancılar gibi hissettiler. Sonra aniden her şey, Redmond, hocalar, sınıflar, öğrenciler, dersler ve sosyal faaliyetler netleşmeye başladı. Hayat birbirinden bağımsız parçalardan oluşmak yerine yeniden bütüncül bir hâl aldı. İlk sınıf öğrencileri birbiriyle alakasız fertlerin toplamı olmak yerine kendilerini bir sınıfın içinde buldular. Bu sınıfın bir ruhu, gürültüsü, ilgileri, nefreti ve hırsları vardı. Her yıl düzenlenen bölüm koşusunda ikinci sınıflara karşı galibiyet elde ederek tüm sınıfların saygısını kazandılar ve öz güvenleri arttı. Üç yıl boyunca “koşuyu” ikinci sınıflar kazansa da bu senenin galibiyeti Gilbert Blythe’ın stratejik liderliği sayesinde elde edildi. Mücadeleyi yöneten Gilbert’ın geliştirdiği yeni taktikler ikinci sınıfların moralini bozdu ve birinci sınıfları zafere taşıdı. Bu becerisinin ödülü olarak Gilbert birinci sınıfların başkanı seçildi. Çok kişi tarafından arzu edilen bu görev hem prestijliydi hem de sorumluluk gerektiriyordu, en azından birinci sınıfa giden biri için. Gilbert ayrıca birinci sınıflara nadiren bir şans veren “Lambalar” (Lamba Teta Alfa kardeşlik grubunun Redmondcası) grubuna da davet edildi. Bu örgüte girmek için katlanması gereken ilk eziyet, kadın bonesi takıp çiçeklerle süslü basma kumaştan bir mutfak önlüğü giydikten sonra Kingsport’un işlek caddelerinde bir gün boyunca yürümekti. Bu işi neşeyle yaptı. Karşılaştığı tanıdık hanımları bonesini zarifçe çıkarak selamladı. Lambalar’a davet edilmeyen Charlie Sloane, Gilbert’ın bunu nasıl yapabildiğini

Скачать книгу